Eski Urfa'nın dört bir tarafını çevreleyen kale surları ve bu surların şehre açılan kapıları bulunmaktaydı. Şehrin kapıları, kale ve surlarla çevrilmiş olan Urfa şehrine, güvenli ve kontrollü şekilde giriş ve çıkışı sağlayan noktalardı. Gündüz açılan bu kapılar geceleri kapatılır ve şehre girişler böylece engellenirdi. Özellikle dönemin şartlarında olabilecek olası saldırılardan şehri korumak için zaman zaman kapılar gündüz vaktinde de kapatılırdı.
Tarihsel dönemlerine göre şehir kapıları güvenlik, savunma, kamu sağlığı, ticaret, vergilendirme ve törensel faaliyet gibi birçok amaç için kullanılmış olup bu kapılar ve şehri çevreleyen surlar, 20. yüzyılın başlarından itibaren ne yazık ki tahrip edilmeye ve yıkılmaya başlandı. Bu kapılardan günümüze sadece şehrin güney kısmında bulunan Harran Kapısı kaldı.
Harran Kapısının üzerindeki Arapça kitabeler ve kabartma resimler oldukça dikkat çekici özelliktedir. Günümüzde hala ayakta duran Harran Kapısı önünde dükkanlar yer almakta ve giriş yaptıktan sonra daracık sokaklar sizi karşılamaktadır. Bölgedeki halk Şanlıurfa yazının kavurucu sıcağında Harran Kapısının altında serinleme fırsatı yakalıyor.
Günümüzde Harran Kapısı girişinde asılmış olan tabelada yazılan bilgiler şöyledir:
"Urfa şehrini çevreleyen ve günümüzden 50 yıl öncesine kadar ayakta olan şehir surlarının ve kapıların inşa tarihi kesin olarak bilinmemekte olup düzgün kesme taşlardan yapılmış ve günümüze sağlam bir şekilde gelebilmiş tek sur kapısıdır.
M.S 408 yılında Piskopos Diogenus bu kapının yakınlarına Şehit Barlaha anısına bir kilise yaptırınca kapı, "Barlaha Kapısı" adıyla anılmaya başlanmıştır.
Buradan şehir surlarının V. y.y başlarında mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca Procopius'un VI. y.y'da yaptığı dökümlerde surlardan söz edilmektedir.
Harran'a açılan bu kapı ayrıca "Güney Kapısı", "Güneşevi Kapısı", "Tanrının Oğlu Kapısı", "Bab El-Harran" gibi isimlerde kullanılmıştır. Bab El-Harran olarak da bilinen kapının güneye bakan yüzünde, sağda, V. yüzyılın başlarına ait Gerekçe yazıt parçaları görünen duvar kalıntıları mevcuttur.
5 satırdan oluşan az bir kısmı okunabilmiş olup tercümesi şöyledir;
“............Roma tarafından.......... Kuvvet............ İmparatorlar ve krallar.......... yılında..........”
'Bab el-Harran' olarak da bilinen Harran Kapısının güney cephesinde, 5. yüzyılın başlarına ait olduğu bilinen Grekçe yazıt parçalarının duvar kalıntıları bulunmaktadır. Kapının kuzey cephesinde ise oldukça uzun bir Arapça kitabe bulunmaktadır. Kitabeye göre; bu bölüm yani Harran Kapısının kuzey cephesi, Eyyûbi sultanlarından el- Melik'ül Muzaffer Şah (Abeddin) Gazi Ebûbekr b. Eyyüb tarafından yaptırılmış olmalıdır. Şehabeddin Gazi, el-Melik'ül Adil tarafından 1218 yılında Urfa ve Suruç valiliğine getirilmiş ve bu görevde 1222 yılına kadar kalmıştır. 1220-1244 yılları arasında ise, Meyyâfârıkîn (Silvan) Eyyûbi sultanlığını yapmıştır.
Halep salnamesinde, "Urfa'nın dört ana kapısı vardır. Bunlar Samsat, Harran Bey, Yenikapı ve Sakıp Saray kapılarıdır. Bu ana kapıların dışında iki kapısı daha vardır. Bu iki kapı Sultan IV. Murat’ın Bağdat’a giderken Urfa'ya girip çıktığı kapılardır ve ikisi de kapatılmıştır." söz edilmekte, Urfa Salnamesinde ise dört kapı ismi geçmektedir.
Türk ve dünya tarihinin en büyük gezgini ve en büyük seyahat kitabının yazarı olan Evliya Çelebi, 'Seyahatname'sinde Urfa kapıları:
"Bu varoşun üç kapısı vardır:
1) Bey Kapısı: Bağdat tarafında doğu yönündedir.
2) Samsat Kapısı: Batıya açıktır.
3) Harran Kapısı: Batı yönüne açıktır. Ama yukarı kale gibi kaya üzerinde değildir. Alçakta yapılmış olup geniş kaledir." şeklinde geçmektedir.
0 Yorum