Binlerce yıl birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesinin unutulmaya yüz tutmuş el emeği dokumaları, atalardan kalan bir gelenek. Bir zamanlar dönemin koşulları gereği hayvancılıkla uğraşan bölge halkı, hayvancılıkla geçiniyor bu nedenle yaşamını idame ettirecek her türlü ihtiyacını hayvancılıktan sağlıyordu. Bu ihtiyaçlar temel ihtiyaçlar olup; yeme, içme, giyinme, barınma gibi ihtiyaçları kapsıyor. Özellikle bölgede küçükbaş hayvancılıkla uğraşan bölge halkı hayvanların etinden, sütünden, yününden faydalanmayı bilmiş, geleneksel yöntemler geliştirerek hayatlarını sürdürmenin yolunu bulmuşlardır.
Daha önceki dönemlerde ilkel yöntemlerle evlerde kurulan tezgahlarda sürdürülen dokuma kültürü, çok az da olsa tevn denilen tezgahlarda kadınlar tarafından dokunmaya devam edilmektedir. Bu anlamda yılın belirli zamanlarında koyunlar kırkılır. Kırkılan koyunların yünleri bölge kadınları tarafından yıkanıp ayıklanır. Ardından bu yünler iyice çırpılır ve açılma işlemine alınır. İyice çırpılıp açılan yün, eğirme yöntemiyle ip haline getirilir. İp haline gelen yünler dokuma işlemi için artık hazır hale gelmiş demektir. Sıradaki işlem ise bu ipleri düzene koyup dokumaya başlamak. Bunun için hazırlanan tahtadan kazıklar uygun düzene göre çakılır ve dokuma yapmaya hazır hale getirilir. Eskiden ihtiyaç doğrultusunda yapılan bu işlem günümüzde artık süs eşyası yapımı, çeyizlik ya da günlük basit kullanım için yapılmaktadır. Özellikle kilimlerde hakiki yün iplik ve kök boyası kullanılır. Bu nedenle sağlamlığının yanı sıra yıllarca canlılığını da korur. Orijinal ve kaliteli ürünler bu yöntemle üretilmiş, üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen üretilen ürünler sağlamlığını ve canlılığını korumuştur. Özellikle kilim gibi günlük hayatta kulanılan ürünler koyun yünü olması dolayısı ile de ayrıca sağlık açısından önemli rol oynar.
Şanlıurfa'da 'Çulhacılık' olarak adlandırılan bu sanatta, yün ve pamuk iplik çeşitli işlemlerden geçirilerek bez çanta, poşu, masa, seccade, ve başörtüsüne dönüştürülmektedir. Burada 'tevn'e benzer 'kamçılı tezgah' adı verilen, el ve ayak gücüyle çalışan dokuma tezgahında geleneksel yöntemlerle üretim yapılmaktadır. Çulhanın kelime anlamı, 'el tezgahında bez dokuyan, kumaş yapan kişi' demektir. Burada daha ince el işçiliği durumu söz konusu. Urfa'da 1980'li yıllarda epey tezgah olduğu bilinmektedir. Ancak teknolojik gelişmelere bağlı olarak yok olmaya yüz tutan el sanatlarından çulhacılık da nasibini almıştır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde çulhacılığa yer vermiş ve yazdığı bu bilgi yaklaşık olarak 1700 yıllara dayanmaktadır. Bilinen tarihten önce de bu mesleğin var olduğu sanılmaktadır. El işinin maliyeti fabrika üretimine nazaran biraz daha pahalı olması ve zaman alması nedeniyle pek rağbet görmemeye başlamış dolayısıyla fabrika ürünlerine yönelim artmıştır. Unutulmaya yüz tutan geleneksel el sanatlarından çulhacılık da yaşatılmaya çalışılmaktadır.
Şırnak'ta bölgede önemli bir kültür mirası olan jirki kilimi başta olmak üzere kente özgü dokumalar yapılmaktadır. Şırnak ve Hakkari'de özellikle jirki kilimi, şal/şepik dokuması varlığını hala sürdürmektedir. Kilimlerde hakiki yün iplik ve kök boyası kullanılarak yöreye has kurtağzı, çengel, akrep, gülsarya, şimkubik, şamari, koçboynuzu, küpe, deve ayağı, su yolu ve muhabbet kuşu gibi 50'ye yakın motif işlenmektedir.
Siirt'in, Selçuklular döneminden bu yana keçi yününden tiftiklenerek yapılan Siirt dokuması, battaniyeler, heybe, yolluk ve seccadeler geleneksel yöntemlerle az da olsa üretilmeye devam etmektedir. Siirt ve çevresindeki düz dokumalar zengin motif yoğunluğuna sahiptir. Siirt dokumalarında genellikle koçboynuzu, eli belinde, bereket, pıtrak, el, parmak, tarak, yıldız, su yolu, bukağı, saç bağı ve çengel motifleri yer alır.
Mardin'de ise daha önceki dönemlerde ilkel yöntemlerle evlerde kurulan tezgahlarda sürdürülen bu el sanatı, çok az da olsa 'tevn' denilen yer tezgahlarında kadınlar tarafından sürdürülmektedir. Yer tezgahında yapılan bir dokuma çeşidi ola 'tevn', çok eski, daha çok göçebe dönemde yapılan bir dokuma işlemidir. Yörede yüzyıllardır yapılan bu kültür son yıllarda birkaç aile tarafından devam ettirilmektedir.
Dokuma kültürünün yaşatılması tarih ile bağ kurma noktasında önemli bir köprü görevi görüyor. Geçmişle, kültürle, gelenekle yeniden bir bağ kurup bu kültürü geleceğe aktarmak yeni nesillere düşüyor ancak bu kültürü sürdürebilecek çok az bir kesim var ne yazık ki...
Kaynak:
0 Yorum