Reklam Alanı

RAMAZAN SEVİNCİ

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Bu akşam inşallah ilk Ramazan gecesini idrak etmiş olacağız. Yarın da oruçlu olacağız. Kur’an’ın nüzulüne ev sahipliği yaptığı için hadis-i şeriflerde “Kur’an ayı” olarak nitelenen ve uhrevî büyük fırsatlar sunulan Ramazan’a bizi kavuşturan Allah’a hamd olsun! Yaklaştıkça insanların içine bir tedirginlik, bir hüzün düşürmekle beraber dillerde “rahmet, bereket, sevinç” gibi kavramlarla tanıtılmaktadır. Bazı istisnaları hariç olmak üzere insanların geneli Ramazana karşı ikiyüzlüdür. Her yıl Ramazan’ın bir iki gün öncesinden “Arabistan’da hilal görüldü!” şeklinde söylentiler dolaşır. Bu söylentileri yayanların amacı Müslümanlar arasında ayrılık fitnesi çıkarmak ve aynı gün oruca başlamayı engellemektir. Hiçbir icraatları doğru görülmeyen Arabistan yönetiminin Ramazan’a başlama kararı nedense önemsenip yaygınlaştırılıyor. Oysa onların rasathanesi yoktur, ülkemizde ise rasathanemiz vardır ve çok titiz bir çalışmayla takvimlerimiz hazırlanmaktadır. Çoğu kez hilali gördükleri iddia edilen gün, ay ve güneşin beraber battıkları içtima günüdür. Yani akşam güneş battığında hilal da batmış olur. Hilal, battıktan sonra nasıl görülebilir? Halkımızın bu söylentilere itibar etmemesi gerekir. Oruç zahmetli bir ibadettir. Ama asıl güzel olan tarafı bu zorluklara Allah’ın emriyle katlanmaktır. Çünkü Allah’ın emrini yerine getirmek güzeldir, insana mutluluk verir. Yanımızda değeri olan bir büyüğümüzün zahmetli de olsa isteğini yerine getirmek bir zevk yaşattığı gibi, Yüce Allah’ın yüzde yüz bizim maddi ve manevi çıkarımıza olan oruç emrini yerine getirmek de büyük bir keyif ve zevk veriyor. Yaşattığı bu büyük manevi haz ve sevinç orucun zahmetlerini unutturuyor, insanı bambaşka bir âleme götürüyor. Allah’ın emrini yerine getirmeden doğan sevinç, hiç bir nimetin vermediği bir lezzet veriyor. Bundan dolayıdır ki peygamber (ASV) Recep ayına erişince “Allahım, Recep ve Şaban’ı hakkımızda mübarek kıl, bizi Ramazan’a kavuştur” diye dua etmiştir. İdealleri uğruna yıllarca tutuklu veya hapis yaşayanlar nasıl bir sabır gösteriyorsa, ebedi bir hayat uğruna bir ay nefsin tutuklanmasına sabır göstermek gerekir. Ramazan, gecesiyle gündüzüyle ibadettir. Bu nedenle ona “ibadet ayı” denilmesi gayet muvafıktır. Gün boyu yeme-içmeyi terk etmek ibadet, akşam vakti “buyurun!” emri verilince yemek-içmek yine ibadettir. Oruç ibadet olduğu gibi, iftar da sahur da ibadettir. En küçük bir hayırlı amele büyük sevapların verildiği bu kutsal ayda, okunan Kur’an-ı Kerim için de büyük sevaplar verilmektedir. Hadis-i Şerif’in bildirdiğine göre, Ramazan dışındaki zamanlarda okunan Kur’an’ın her bir harfine 10 sevap verilmesine karşın, Ramazanı Şerif’te her bir harfine 100, bazen bin; Ramazan’ın Cuma ve Kadir gecesinde 70 bin’e kadar sevap verilir. Bu nedenle, bu aydan azami yararlanmak her müminin hedefi olmalıdır. Orucun sıkıntılarına sabır göstererek Kur’an okumaya ağırlık verilmeli, elden geldiğince hayır ve sadaka yapılmalıdır. Ramazan orucu aynı zamanda manevi bir temizliktir. Nefis ve şeytanın bağlı tutulmasıyla kötü duygular da zincire vurulmuş olur; kişideki yüksek duyguların hareketine yol verilir. Çekilen sıkıntılar günahlara kefaret olur, insan manevi yönden arındırılır. Ancak, bu kazanımlar için oruca güzel bir sabır ve çevresine hoşgörü şarttır. Oruçlu olduğu için asabi, her hali sıkıntılı, çevresine tedirginlik yaşatan durumlar ne yazık ki uhrevî kazanımları kaybettirmeye sebep olabilir. Ramazan orucunun hikmetlerinden biri de nefis terbiyesidir. Bir ay boyunca imsaktan iftara kadar nefsin aç ve susuz bırakıldığı bu terbiye sürecinde dikkat edilmesi gereken Ramazan nedeniyle akşamları da nefsi şımartacak adeta nefisten özür dilercesine özel ikramlardan kaçınmaktır. Ramazan dışındaki mutat yiyecek ve içeceklerinde değişikliğe gitmeden akşamları sahura kadar nefsi beslemekten ziyade Kalp ve ruhu besleyen çeşitli ibadetlere yer verilmelidir. Ramazan orucu İslam’ın beş şartından biri olup farz ibadetlerden sadece biridir. Beş vakit namaz da İslam’ın şartı ve önemli bir farzıdır. Farz namazların ihmal edildiği ya da hepten terk edildiği bir oruç hiç bir mana ifade etmez. Çünkü orucu emreden, namazı da O emretmiştir. Üstelik namaz, oruçtan önce gelir ve ondan çok daha rahat ve hafiftir. Hastalar, yolcular, emziren anneler, gücü yetmeyen yaşlılar oruç tutmayabilir ama namaz kılmamak için hiç bir mazeret yoktur, her hal ve şartta namaz kılınması farzdır. Bu nedenle oruç tuttuğu halde namaz kılmayan kimse, orucundan hiç bir manevi yarar sağlamaz. Namazsız oruç anlayışının İslam’la bir alakası yoktur. Çünkü İsam’da oruç tutmamanın mazeretleri vardır ama namaz kılmamanın hiç bir çaresi yoktur. Ayakta kılamayan oturarak; oturarak kılamayan yatarak, böyle de kılamayan gözle kılar; Bunu da yapamayan kalbinden namaz hareketlerini düşünerek kılmaya çalışır. Sakın bana, “namaz ayrı, oruç ayrı” demeyin. Her ikisini emreden ve terk edenleri azabıyla uyaran Allah birdir. Ramazan-ı Şerif’in “Ramazan sevinci”ni yaşayan tüm Müslümanlara hayırlar getirmesini diler, tüm okuyucularımızın Ramazan-ı Şerif’ini tebrik ederim.
RAMAZAN SEVİNCİ
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.