Muhterem Kardeşlerim…
“Herhangi bir şehre gidince önce camiye gitmeli” deniyor. Çünkü, önce Allahü Teâlânın evini ziyaret etmek, onun misafiri olmak önemlidir.
İki Hadis-i Şerif meali:
“Camiler Allah’ın evleridir ve müminler de Onun ziyaretçileridir. Ziyaretçisine ikram etmesi, ziyaret edilen üzerine haktır.” [Hâkim]
“Güzel abdest alıp camiye giren misafirine Allahü teâlâ mutlaka ikram eder.” [Beyheki]
Efendim;
Hadis-i Şerifte bildirilen hususların doğruluğundan şüphe etmemeli. Birçok kimseden bir memlekete gidince önce camiye giden Müslüman’ın işinin rast gittiğini işittik. Şahsen biz de, önce Camiye gidince, işimizin rast gittiğini çok gördük. Bu ziyaret işini îtiyat [alışkanlık] hâline getirmeli. Mekruh vakit değilse, iki rekât Tehıyyet-ül-Mescid namazı kılmalı.
Mabet, ibadet için, toplanılan yerdir
İbadet yapmak için, toplanılan yerlere Mabet veya İbadethane denir. Yahudilerin mabetlerine Sinagog ve Havra denir. Hıristiyanların mabedine Kilise denir. Müslümanların mabedine Mescid ve Cami denir. Mabetlerde ibadet yapılması ve dinlerin emirleri, yasakları, öğretilir. Şimdi mabetlerde konuşan vazifeliler iki şey üzerinde durmaktadırlar:
1- Parlak, yaldızlı sözlerle, acıklı hikâyelerle, nağmeli hazin okumalarla, hatta çalgı ve hoparlörlerle, dinleyicileri rikkate, heyecana getirmek, kalpleri alarak, onların teslim olmalarını, bir gayeye sürüklenmelerini sağlamak.
2- Dinin emirlerini, yasaklarını öğretmek ve bunlara uyulmasını sağlamak. Bugün Hıristiyanların Kiliselerinde ve Yahudilerin Havralarında, kalplerin, ruhların değil de, yalnız nefislerin, düşüncelerin birleştirilmesine çalışılmaktadır. Dinî vecibeler olarak da, eski din adamlarının koydukları ve her zaman, her yerde başka olan şeyler öğretilmektedir. Bunun için, Kiliseler, Havralar, bir mabet değil, bir politika, bir konferans yeri olup, insanları uyuşturarak, liderlerin, şeflerin arzu ve düşüncelerine sürüklemektedirler. Müslüman görünen bazı kimselerin de, Mescid ve Camileri, havra ve kiliseye çevirme peşinde oldukları görülmektedir.
Camiye, eve, sağ ayakla girmeli
Camiye sağ ayak ile girilir ve camiden çıkarken de, önce sol ayak ile çıkılır.
Uyûn-ül-Besâirde;
“Camiye girerken, girmeden evvel, önce sol, sonra sağ ayakkabı çıkarılır. Bundan sonra, önce sağ ayakla camiye girilir. Önce sol ayakla çıktıktan sonra veya çıkmadan evvel, önce sağ ayakkabı giyilir” deniyor.
Hadîkada da deniyor ki:
“İmâm-ı Nevevî Müslim şerhinde buyuruyor ki, mübarek, şerefli ve temiz işleri yaparken sağdan başlamak müstehabdır. Ayakkabı, gömlek giyerken, baş tıraş ederken ve tararken, bıyık kırkarken, misvak kullanırken, tırnak keserken, el, ayak yıkarken, mescide, Müslüman’ın evine ve odasına girerken, heladan çıkarken, sadaka verirken, yemek yerken, su içerken sağdan başlanır. Bunların zıddı olanları yaparken, mesela ayakkabı, çorap, elbise çıkarırken, camiden ve Müslüman’ın evinden, odasından çıkarken, helaya girerken, sümkürürken, taharetlenirken soldan başlamak müstehabdır. Bunları tersine yapmak, tenzihi mekruh olur. Çünkü şekilde olan sünneti terk etmek olur.”
İkamet okunurken Camiye giren, İmam ayağa kalkmamışsa, oturur. İmam otururken ayakta beklemek mekruh olur. İmam ayakta ise, ayakta durmanın mahzuru olmaz. (Nimet-i İslam)
Birçok Camilerin giriş yerlerine sandalyeler konmuş. Sandalyede namaz kılanlar oluyor. Sebebini sorunca da, dini bir gerekçe gösteremeyip, “Dinimizde kolaylık olduğu, güçlük olmadığı için sandalyede namaz kılıyoruz” diyorlar ki bu doğru değildir. Dinde güçlük yok demek, “Size güç gelen ibadetleri yapmayın veya bu ibadetleri istediğiniz gibi değiştirin” demek değildir. Dinimizin izin verdiği ruhsatlardan istifade edin demektir.
Ayağını yıkamak zor gelen kimse, çıplak ayağına veya naylon çoraba mesh edemez. Ojenin üstünü veya kaplanmış dişini mesh edemez. Fıkıh kitapları, hastanın nasıl namaz kılacağını en ince teferruatına kadar bildirmiştir. Gerek Peygamber efendimiz ve gerekse ulema, sandalyede namaz kılmaya izin vermemiştir. Kendi kafasına göre, dini değiştirenler büyük vebal altındadır.
Camide sünneti kılıp, farzı beklerken, dışarıdan gelenin selamını almak, sünnet ile farz arasında bir şey okumak, konuşmak ve nafile namaz kılmak gibi sünnetin sevabını yok eder. Vakit az ise, tefekkür veya kalben zikretmeli, vakit fazla ise kaza namazı kılmalıdır!
Camide arka saftaki bir yaşlıya yer vermek caizdir.
“Camilerin temizlenmesine yardım etmek de sevap mıdır” konusunda, Eyyühel-Veled kitabında deniyor ki:
“Cami temizliğine elinden geldiği kadar yardım et! Çok büyük sevap sahibi olursun. Resûl aleyhisselâm buyurdu ki: -Bir ümmetim cami temizlese, benimle beraber dörtyüz gazâ, dörtyüz kere hac etmiş, benimle dörtyüz rekat namaz kılmış, dörtyüz kere oruç tutmuş ve dörtyüz kul âzâd etmiş gibi, Hak teâlâ o kula sevap ihsan eder.-”
Camide, Kur'an-ı kerim okunan tarafa dönmek efdaldir. Kâbe’ye karşı dönmek de caizdir.
Mescidin kıble tarafına hela yapmak mekruhtur. Ancak, mescidle hela arasında cami duvarına bitişik olmayan bir duvar varsa mekruh olmaz. (Hindiyye)
İmansız turistler, Rabbimizin emir ve yasaklarına muhatap değildir. İmansızlık, bütün günahlardan büyüktür. Sevap günah Müslümanlar içindir.
Yapılmış bir caminin, bir mescidin üstüne bina yapmak caiz değildir. Nitekim ceddimizin yaptığı camilerin üstünde bina yoktur. Mescit yapılırken, üstüne imam lojmanı gibi bina yapılmasının caiz olduğu Redd-ül Muhtar'da yazılı ise de, caiz olan bir şeyi zaruret bulunmadıkça yapmamak iyi olur.
Unutulan şeyi almak için, abdestsiz camiye girip hemen çıkmalı. Mescide Besmele ile girmeli ve itikâfa niyet etmeli.
Allahu Teâlâ cümlemizi dinini en doğru şekilde öğrenen ve kurallarına uyan kullarından eylesin. (Amin)
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum