Bana arkadaşını söyle, senin kim olduğunu söyleyeyim! Atasözündeki derin mana/manalar, günlük yaşamımızın birçok alanını ilgilendiren bir ders niteliğindedir. Hani şöyle bir darb-ı mesel vardır: Kızı serbest bırakırsan, ya davulcuya varır ya da zurnacıya... Hakikatten öyledir. Etrafınızda dönüp dolaşan insanları bir süzüp gözden geçirin, kimin kiminle beraber olduğunu rahatlıkla göreceksiniz! Cami ehli, cami cemaat ehli ile. Meyhane ehli, meyhane ehli ile gezip tozar. Şayet, camiye sürekli giden birinin, meyhaneci birisiyle devamlı gezip dolaştığını görürseniz; bilinki o işte bir bit yeniği vardır. Çünkü yıldızları barışmayan insanların, bir ömür boyu beraber olmalarının imkanı yoktur.
Kalpten kalbe yol gider, sözü eski zamanlarda mı kaldı acaba? Tüm olumsuzluklara rağmen, dünya var oldukça; iyi niyetli ve güzel kalpli insanların da varlığı devam edecektir.
Yeryüzünde ne zaman ki, erdemli insanlar tükendi işte o zaman; dünyanın sonunun geleceğini bekleyin. Günah ve çirkinliklerin tavan yaptığı günümüz İslam coğrafyasında, iman bağı ile gönüller arasında Vahdet ve Uhuvvet köprülerini kurmak da bir hayli zorlaşmış durumda... Çünkü insanların kahır ekseriyeti, diğer insanları içinde yüzdükleri günah bataklıklarına davet etmektedirler.
Kim kiminle gezip tozuyorsa, bu; onların kalplerinin aynı olduğunun bir işareti, bir nisanı ve göstergesidir... Ayarları aynı ibrede örtüşmeyen kimselerin, bir ömür boyu birlikte yol yürümelerinin imkanı yoktur. Bakınız, Cuma namazı haftada bir keredir. Cuma namazına gelenlerin çoğu, sadece cumadan cumaya namaz kılan kimselerden olduklarını biliriz. Çünkü iki rekat Cuma namazından sonra; cemaatin üçte ikisi hemen kaçmaya çalışırlar.
Geri kalanların yarısı da ya yaşlı da evdekilerle problemli olan kimseler. Geriye kalan bir avuç cemaatin kaçında İslami hassasiyet ve şuurun bulunduğu ise muğlak.
Şimdi gelde böyle bir toplumda, islam devletinin kurulmasından bahset. Hayır hayır, Vallahi her şeyden önce bu insanların çoğu hala iman nedir, la nedir, ilah nedir, illa nedir, illallah nedir manasını anlamış değiller. O zaman bunlara öncelikle İslamın tebliğ edilmesi lazım. Öyle değil mi? Allaha tam olarak iman eden bir toplumda; kumarhanelerin, içki mekanlarında bulunanların sayısı cami cemaatinden kat kat fazla olur mu? Bu işte bir çelişki yok mu? Müslüman memleketinde, camiler boş ama düğün salonları, kumarhaneler, birahaneler, unumhaneler tıklım tıklım doludurlar. Peki, böylesi bir manzaraya nasıl bir isim takmamız lazım gelir acaba?
... "Şeytan, onların yaptığı kötü amellerini onlara süslü gösterdi...." Nahl 63 ayetinde, Rabbimiz; kötülük ve günahta bir ve beraber olanların Şeytanın yolunda oldukları konusunda bizi uyarmaktadır... Bir Âlimi çağırıp konferans vermek isteğinizde, günler öncesinde duyuru yaptığınız halde; konferans salonuna kaç kişi gelip sabırla sonuna kadar dinler acaba? Bir de sazlı cazlı, erkekli kadınlı karışık ve danslı manslı bir düğün tertipleyenlerin duyuru ve davetiyeleri seyredin, bakın bakalım o düğün gecesi salonda yer kalır mı? Şeytan yaptıklarını onlara süslü gösterdi...
Şimdi altmışlık yetmişlik insanların, saz ve cazın önünde sarhoş olup kendinden geçercesine oynamasına, zıplamasına ne diyelim? Şeytan yaptıklarını, onlara süslü gösterdi. Aman Allah'ım, sen bizi bu kirli çağın fitnelerinden muhafaza eyle. Müslümanları, dalmış oldukları gaflet uykusunda uyandır. Bize islami bir şuur, basiret, istikamet, Vahdet ve fütüvvet Ruhu nasib eyle...
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum