Hayat, bir koşuşturmadan ibaret. Gece gündüz demeden bir sağa bir sola koşturuyoruz.
Lakin, hayat akıp gidiyor.
Bazen ne yaptığımızı bilerek, bazen de ne yaptığımızı da bilmeden.
Bu kısa hayatta, bize düşeni yapmak, bizi aşanı da, Kainatın sahibine havele etmek gerekir.
Eğer, bize düşen görevi ihmal edip başka insanların hayatlarını müdahale edersek, bu bizim için bir hüsran olabilir.
Diğer bir mevzu ise, bize düşmeyen konularda ahkam kesilmek.
Hep vaaz etmek.
Ancak kendimiz de en ufak bir hareket yok.
En küçük bir değişim yok.
Her değişim ve gelişim işini başkasından bekliyoruz. Bekliyoruz da bekliyoruz...
Mesala, okumanın çok güzel bir davranış olduğunu hepimiz biliyoruz.
Çocuklarımıza, çevremize okuma davranışıdan çok bahsederiz.
Ancak, kendimiz birşey okumayız.
Elimizde, okumaya dair bir şey almayız.
Peki, bu kadar ahkam kesildikten sonra, biz okumadan nasıl çevremizden bir değişiklik bekleriz.
Tabi ki, değişiklik beklemek bir hayaldir.
Ya da tüm vaktimizi dünya işlerine harcamak.
Bize hayatı, bahşedeni unutmak.
Ha bire sağa sola koşuşturmak. Zamanımızın nerdeyse tamamını, dünya işlerine harcarken, bir namaz dan yoksun kalmak.
Arkasından neden huzursuz olduğumuzdan şikayet etmek.
Evet, bu dünya ya geliş amacımız, Rabbimizi tanımak değil mi dir?
Unuttuk.
Ya da ihmal ettik.
Tek gayemiz dünya yı kazanmak oldu.
Bu da bize pahalıya mal oldu.
Hem canımızdan olduk, hem de huzurumuzdan.
Mutluluğu, zannettik dünya ya çalışmak ile olabileceğini.
Aldandık.
Yarın da var. Yani ahiret.
Onun için, hem dünya ya çalışmalıyız, hem de ahirette.
Ve ardından dünya ve ahiret huzuru ve mutluluğu gelir.
Nasıl olsa “Tek u reek" gidip akan bir hayat var.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum