Muhtar mehmedin, bu gece bizde kalın ısrarına rağmen; müsade isteyip yola çıktık. Geldiğimiz yoldan geri dönüp, yönümüzü önce kuzeye; sonra da Güney batıya doğru, yani Şehri Urfaya çevirdik. İşimizi hal ettiğimiz için, artık daha rahat yola devam edebilirdik. Iğdır, Doğubayazıt derken; tendürek dağının o sarp yokuşuna vardığımızda, yoğun bir sisin olduğunu ve yolun don tutmuş olduğunu görünce, biraz tedirgin olduk haliyle. Neredeyse hiçbir arabanın gelip geçmediği bir ıssızlıkta, yola devam etmekten başka çaremiz de yoktu.
Tendürek dağının o tenha yerleri, malum bir zamanlar terörün yatağı ve yol kesenlerin ekmek kapısıydı. Ama kimseye yaptığı yanına kar kalmayan şey, malum çevrelere de kalmamıştı. Sis o kadar yoğun ki, görüş mesafesi beş metre ya var yok. Bereket ki, yolda araç yoğunluğu yoktu. Erdoğan köyünden çıktıktan sonra, geceyi Erciş'de bir otelde geçirmeye niyetlendik. Aman Allah'm, o da ne git git sisin biteceği yok gibi. Ne yapalım diye, kendi aramızda istişare yaptık. Çaldıran da bir otel bulup, geceyi geçirdikten sonra; sabah yola devam etmeye karar verdik.
Tabi her taraf don tuttuğu için, birde sisin eşlik etmesi yok mu? Çaldıran girdik ama şehir mehir diye bir şey görünmüyor. Devam kararı aldık. Ne de olsa, yolumuzun üzerinde Muradiye var, olmazsa orada kalırız dedik. Muradiye ye vardık aynı manzara. Yoğun sis ve dondan dolayı arabanın suratı en fazla üçüncü vites ve 40 km. Hız. Daha fazlası intihar olur. Muradiye'den çıktık, yola devam. Galiba tek şansımız kalmıştı, o da Erciş de bir otel ayarlamak.
Erciş'e 20 km. Kala, gogle de otel aramaya başladım. Elit isimli bir otelin telefonunu bulup aradım. Boş yerlerinin olup olmadığını sorunca, telefondaki adam; dört kişilik bir apartın olduğunu söyleyince sevindik. Neyse, oteli bulduk arabamızı park edip içeri girdik. Kayıt işlemi ve ücret ödemesi yapıltıktan sonra; yukarı çıktık. Saat gece 12 oldu olacak, yatsı namazımızı kılıp, hemen yorgun bedenlerimizi atıverdik yatağın kucağına.
Sabah ezanının sesiyle uyandık. Abdestlerimizi alıp sabah namazını cemaatle eda ettikten sonra, arkadaşlar biraz daha kestirelim deyip yataklarına uzandılar. Fakir, yatakta oturup; ilhamın gelmesini bekledi. Hamdi olsun, uzun sürmedi, telefonun not defterini açtım ve yeğenim Mikail için isimli uzunca düz bir şiir karaladım... Şiir bitince hepsini uyandırdım ve aşağıya lobiye indik. Maşallahı var, lobinin temiz mi temiz bir de bunca çeşit sabah kahvaltısını görünce; gece yolda gelirken çektiğimiz tüm zorlukları unuttuk.
Kahvaltıdan sonra dışarı çıkınca, havanın soğuk yerlerin buz tutmuş olduğunu gördük. Şoförlük sırası bende olduğu için, direksiyona geçtik. Neyse ki, araba çok inad etmeden çalıştı ve istikamet Patnos Ağrı dedik. Maksat Patnos'ta dünürüm olan Medeni beyi yol üzeri görüp bir çaylarını içtikten sonra, yola devam etmekti. Erciş ile Patnos arası takriben, 45 km. Falan. Yollar duble ve açık. Hava kapalı, hafiften kar yağıyor. Patnos'a vardık. Medeni beyin evinde bir çay molasından sonra; istikamet Bitlis deyip ayrıldık.
1989 Şanlıurfa ilk yerleştiğimiz sene; Zinnureyn camiinde imam olan ve ilk olarak kendisinden Hadis dersi aldığım Seydam Molla Ziya Kılıç 'in oğlu Mehmet Eminin polis memuru olarak görev yaptığı Bitlis'te öğlen molası verdik. Günlerden cuma idi ve bizler seferiydik. Ama olsun, cemaate yetiştik, öğlen/cuma namazımızı eda ettikten sonra dışarı çıkıp bekledik. Biraz sonra mihmandarımız Mehmet Emin'de camiden çıkıp yanımıza geldi. Kucaklaştıktan sonra, arabamızı orada bırakıp yayan onun evine doğru yürüdük. Evi yakındı ondan. Yolların ve sokakların açık olmasının yanında, kenar yerlerde yüksekliği iki üç metreyi bulan kar yığınları; adeta Bitlis şehrini yutmuştu sanki.
Eski Bitlis olarak bilinen, virajı dağların içindeki o yamaçlara çivilenmiş evlerde, yeni kuşaktan kalan yok gibi. Yeni Bitlis, doğu kuzeye doğru Üniversitenin bulunduğu düz alana kurulmuş; Bitlis'te beş minare beri gel oğlan beri gel; mısraları neredeyse unutulmaya yüz tutmuş gibi. Fakat kadim Bitlis'te, beş minareyi göremedik; sadece dört minarenin süngü misali, dağların içinden bulutlara doğru ayakta ve bir o kadar da mahzun olduklarına şahit olduk.
Mihmandarımızın evinde iki saat kadar çay ve hasbihalden sonra, müsademizi istedikten sonra vedalaştık. Artık istikamet Şanlıurfa. Yani vatanın orta yakasındaki şehire. Bitlis'te lapa lapa yağan kar yağışını seyrede ede yolumuza devam ettik. Baykan/Siirt, Silvan /Diyarbekir derken akşam yemeğini, Siverek ilçemizde Emoş Bucak dinlenme tesislerinde yemek için mola verdik. Yemekten sonra, yila devam. Bir saat sonra iki gün önce; vatanın doğu yakasına çıktığımız seferin ilk noktasına geri gelmiş bulunuyoruz. Evet, Şanlıurfa'dayız. Kalın sağlıcakla efendim...
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum