Ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu illerimizde sık sık “Barış yemeği” adı altında toplantılar düzelenir ve husumetli olan aileler/aşiretler barıştırılır.
Elbette takdire şayan hareketler.
Bu tip “Barış yemeklerinin” geçmişinde bir veya bir kaç kişinin hayatına mal olmuş kavgalar vardır. Bunun neticesinde hatrı sayılır kimselerin yanı sıra, eski ve yeni siyasilerle yerel bürokratların katılımıyla yemekler yenilerek tören gerçekleştirilir.
Herkes mutludur ve kahraman edasındadır.
Bu törenlerin ardı arkası kesilmez.
Ancak kimse şunu dile getirmez ki; ne kadar çok sayıda “Barış yemeği” düzenlenirse, maalesef o kadar çok ölümlü kavga vardır.
Bu minvalde bir kaç can alıcı soru soralım;
—Ölümle ve yaralanmalarla sonuçlanan büyük kavgalar çıktığı gün, bu kahraman zevat ne yapıyor?
—Yine aynı hazirunla toplanıp, kavgacıları toplumun gözü önünde kınıyor mu?
—Kavga etmenin, insana yakışmadığını, hele hele birbirini öldürmenin ne kadar büyük bir kabahat olduğunu anlatıyor mu?
Yoksa,
—Tarafların nüfuzlu tanıdıklarını araya koyarak, suçluları kurtarma çabasına destek mi veriyor?
Ya da,
—Kavga gününden itibaren, yargının suçlulara vermesi muhtemel cezanın önüne geçmek için mi çabalıyor?
Bu soruların cevabını aklı başında okuyucuların ferasetine bırakıyorum.
***
“Barış” elbette kıymetli, ancak bundan daha kıymetli olan; kavganın olmamasıdır. İnsanların öldürülmemesidir.
Veya en azından;
—Sıcağı sıcağına toplanıp o aileleri de çağırıp;
Yüzlerine karşı ve medya önünde, “Cana kıymanın insanlık dışı olduğunun” gür ve cesur bir sesle haykırılmasıdır.
—Kavgacıların ve onları destekleyenlerin; o anda, toplumdan dışlanmasının sağlanabilmesidir.
Aksi takdirde,
“Kavga çıkarmanın büyük bir kabahat olduğuna hiç değinmeden, kavgacıları ayıplamadan ve toplumdan dışlanma durumlarını temin etmeden” yapılan “Barış yemekleri” kavgayı ve oluşması muhtemel yeni kavgaları zımni olarak meşrulaştırmaya yarar.
Nasıl mı?
Ölümlü ve yaralanmalı kavgaya giren taraflar şunu biliyor;
—Sonuç ne olursa olsun, nüfuzlu tanıdıklar devreye girer, “Az bir cezayla kurtulurum”.
—Akabinde nüfuzlu kimseler yine araya girer, “Barış yemeği” düzenlenir ve hep birlikte saldırıya uğramaktan da kurtuluruz.
—En sonunda da “Değnek sahibi” denilerek övülürüz ve “Şanımız” yürür.
“Şan” olarak ifade ettim.
Neden mi?
-Çünkü kavgacılar ön plana çıkarılarak, onlara büyük önemler atfediliyor.
-Kınanmıyor ve toplumdan dışlanma tehlikesiyle yüz yüze bırakılmıyor.
-Bu yüzden o kişi veya kişiler, yaptıklarıyla övünüyorlar. Bu tutumlarını da “Şan” sayıyorlar.
Elbette “Kul hakkı” baki, ancak onu hesap eden kaç kişi?
Özetle;
“Barış” kıymetli.
Fakat kavgaya girenlerin derhal ayıplanması, dışlanması daha kıymetlidir. Zira caydırır.
“Barış yemeği” önemli ve kıymetli, ancak o yemeğe katılan nüfuzlu kişilerin kavga olur olmaz derhal (tıpkı barış yemeğinde olduğu gibi) toplanıp;
-Tarafları kınaması,
-Ayıplaması,
-Toplum gözünde “İmrenilmeyecek bir hale” düşürmesinin,
Çok daha önemli ve kıymetli olduğunu unutmamalıyız. Zira, esas olan caydırmaktır.
Aksi taktirde her “Barış yemeği”, zımnen bir başkasına cesaret verir niteliğini koruyacaktır.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum