Reklam Alanı

KADER SUÇLANAMAZ!

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Bir musibet, acıklı, bir olay, beklediği bir çıkarı elde edememek gibi can sıkıcı bir durum olduğunda, bir kısım insanların hemen Kader’i suçlayıcı bir tavır içine girdiklerini görürüz. Kaderi suçlayanlar üç türlüdür: Birisi: Kadere inanan müminleri kötülemek, alaya almak amacıyla kendileri inanmadıkları halde suçu Kadere atan inkârcılardır. İkincisi: Kaderi anlamayan ahmakça bir tutum içinde olan sabır gösteremeyen kimselerdir Başa gelen olayın müsebbibi olarak kaderi suçlamaktan geri durmazlar. Üçüncüsü: Kendi kusurlarını örterek, ihmalkârlıklarını kabullenmeyen kimselerdir. Suçu kendilerinde aramak ve kusurlarını gidermeye çalışmak yerine içlerindeki mağrur hislerle kaderi suçlarlar. “Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokunduğu zaman sızlanır. Kendisine hayır eriştiğinde ise engelleyici olur. (Elde ettiği hayırdan başkasının da yararlanmasına engel olur) ” (Mearic, 19-21.) ayeti bu tür kimseleri ifade eder. Kader Allah’ın ilmi ve tasarımıdır. Kader’i suçlayanlar, Allah’ı tanımayanlardır. İnsanın başına gelen musibetlerin önemli bir kısmı, kendi ihmal ve tedbirsizliğinden ve kâinatta cari olan ilahi kanunlara uymamasından kaynaklanır. Bu tür musibetler önlenebilir. Bir kısmı da insan iradesi dışında gücünü aşan musibetlerdir. Bunu önlemede tedbir ve çare arayışları yeterli gelmez. Sabır ve teslimiyetle Allah’a yalvarmaktan başka çaresi yoktur. Yüce Allah, kâinatı aklın alamayacağı bilgi, kudret ve zenginlikle yaratmıştır. “Her şeyi hikmetle yaptığı için “Hakîm” isminin sahibi bu kâinatta tüm işleyişleri sebeplere bağlamış ve beşeri ilimlerin “doğa yasaları” dediği kusursuz işleyen kanunlar koymuştur. İmtihan sırrı nedeniyle sebepleri eşsiz ve yüksek kudretine perde kılmıştır. Allah’ın bilgi, tasarım ve kanun koyuculuğuna “Kader” denir. Kader, Allah’ın bilgisidir. Her şeyi planlayıp yaratan kendisi olduğuna göre elbette her şeyi bilecektir. Kim olursa olsun bu kanunlara uymak durumundadır. Uyulmadığı takdirde gerektirdiği sonuçlarını yaşamaları kaçınılmazdır. Peygamberlerini tasdik ve delil olması için mucize olarak bazı kanunlarını muvakkaten durdurmuştur. Aynı zamanda insanlığa şu mesajı vermektedir: “Kanata koyduğum kanunlar zamanla alışkanlık ve ülfet ve gaflet perdesinin örtmesi sonucu, bu kanunların ve işleyişlerin yaratıcının eseri olduğunun unutulması, kendiliğinden oluşan değişmez doğa yasaları vehmedilmesi üzerine görevlendirdiğim elçinin belgesi olsun diye bir süreliğine durduruyorum. İşte yakıcılık doğasıyla yaratılan ateş, İbrahim (AS)’ı yakmıyor; Yerinden kımıldamayan şuursuz ağaç, Muhammed (ASV)’ın işaretiyle köklerini çıkarıp yanına geliyor, O’nunla konuşuyor; parmağının işaretiyle ayı iki parça ediyor. Baba olmaksızın temiz ve iffetli bir anneden İsa (AS)’ı yaratıyor. Biliniz ki bütün hükümranlık yalnızca Allah’ındır. Kanun koyucu O’dur.” Allah’ın bu kevni kanunlarına uymayanlar mutlaka sonucunu yaşarlar. Allah’ın bu kanunlarına uymakta insanın kusurları ve ihmalkârlıkları nedeniyle başına gelen olumsuzluklardan Allah’ı sorumlu tutamaz, suçlayamaz. Ölümü ve hayatı yaratan, ölüme yol açan durumları da göstermiştir. Bununla ilgili konulmuş kanunlara karşı ihmal, ölüme yol açabilir. Bazen olur ki bir kişinin tedbirsizlik ve ihmali, çok kişinin ölümüyle sonuçlanır. Dondurucu soğukta kalan donar, ateşe giren yanar. Yüksekten atlayan düşer. Soğukta kalıp donan kimse, donma kanununu kayan Allah’ı suçlayamaz. Ateşte yanan kimse, “ateşin yakıcılığın”ı yaratanı suçlayamaz. Bundan dolayı hiç kimse Kader’i suçlayamaz, suçlasa da günaha girmiş olmaktan başka eline bir şey geçmez. Bediüzzaman ne güzel söylemiş: “Kaderi tenkid eden, başını örse vurur, kırar!” İnsan aklını başına almalı, Allah’ın kanunlarına itaat etmeli. Unutulmamalıdır ki, kevni kanunlara itaat eden dünyasını, dini kanunlarına itaat eden de ahiretini kurtarır. Musibetler karşısında Mevlana’nın şu sözünü akıldan çıkarmamalıdır: O güfti: “elstu”, to güfti: “belâ” Şükr-é “belâ” çîst? Keşiden bela  Anlamı: “O (Allah) sana “elestu: Benin sizin Rabbiniz değil miyim?” dedi, sen de belâ: evet dedin. O’na belâ: evet demenin şükrü nedir? Bela çekmektir. (verdiği belalara sabırla katlanmaktır) Madem ki O Rab’dır, her şeyi bilendir, adil-i mutlaktır, bilmediğimiz hikmetlere mebni olarak her şeyi düşünüp tasarlamaktadır, bize tattırdığı acılar karşısında edepsizlik etmeden ve teslimiyeti bozmadan sabretmek gerekir. Dünyevi kanunlara uyulmayıp kötü bir akibete düşen kimseler, sabırlı olmak ve Allah’ın takdirini suçlamamak şartıyla Allah’ın ihsanından paylarını alacaklardır.
KADER SUÇLANAMAZ!
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.