Reklam Alanı

KENDİLİK CESARETİ

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
 "Kendilik Cesareti. İnsan bazen kendisi olmayı unutur. Korkunca. Kaybolunca. Kaybedince. Kendilik cesaretini de kaybederse bir daha asla kendisi olamadan bir yabancı gibi özler kendini. Kalabalık başkalıklar arasında. Hatırla kendini. Kendini sakın unutma." (Zeynep Merdan Karapınar; Kendilik Cesareti)   Yazımızın başlığı ve girizgâhı bir kitaptan mülhem. Evet, bugün köşemizi bir kitaba ayıracağız. Yazılarımızı takip edenler, kendilik meselesini kendimize dert edindiğimizi bilir. İnsanoğlunun tarihin her döneminde yapmış olduğu sorgulamaların temelinde, “varlık” ve “kendi”lik meselesi olmuştur. Hem “var” olmak hem de  “kendilik”i ortaya koyabilmek bu bağlamda “var olmak/var ölmek” arasındaki fark kadar hayatidir. İnsanın var olması, dünyanın zindanlarından ve anlamsızlığın girdabından kurtulabilmesi ancak kendini araması, kendini bilmesi, kendini bulması ve belki de tüm bu süreci var oluşa çevirebilmesi için “Kendilik Cesareti”ni ortaya koyabilmesi ile mümkün olabilecektir. Kendilik cesareti dışarılarda oyalanmayı bırakarak kendine yönelmeyi gerektireecektir. “Sahip olduklarını yokla! İlk sırada kendi-varlık'ın yoksa sahip olduğun diğer her şey sana yüktür” diyen ehli irfana kulak vererek, herkesten önce kendini; “var mısın” sorusunun muhatabı kılacaktır.  Evet, ne demiştik: Bugün insan kendini kaybetmiştir. Yitirdiği, insanın kendisidir. Herkesin kendisinden başka her şeye dönüştüğü bir zaman diliminde, insanın kaybettiği kendisini araması, kendine yolculuk yapması, kendini bilmesi ve kendini bulması gerekiyor. Kendini kaybeden insanın, yine kendisini kaybettiği yerde; kendinde araması… İnsanı dünyaya gelişin şaşkınlığından, ‘varoluşun şokundan’, “yaşadığı gurbetten ve çektiği öz/lemden” kurtaracak olan; varoluş duygusu ve kendilik bilincidir. Sözün özü; var olmak; kendini bulmaktır. Ve elbette en başta kendilik cesaretini ortaya koyabilmektir. Sahi, var mı kendiliğimizi ortaya koyabilecek cesaretimiz? Ama sanırım önce kendimizi hatırlamamız ve dahası belki de kendimizi öz/lememiz gerekiyor. Dinleyelim o zaman  "Özlemeye de özden başlanmaz mı en önce? İnsanın kendini özleyebilmesi için o kendiliğine bir vakitler olsun varmış olması gerekir. Peki ya kendi olamamış bir insan? O insan neyi özler? Hasreti hep başkaya, başkalarına olanın kendini özleyebilir mi peki?"  Sizce de güzel değil mi?  Mesele, bir özünün olduğunu ve ancak özü ile var olabileceğini anlamaktan geçecektir. Özünü fark edebilmek, bir ruhunun olduğu bilmek ve ancak bu ruhla yönünü “sahip olmak”tan, “olmak” meselesine çevirmek… Zeynep Merdan’ı dinleyelim; “Varoluş, sahip olunanlara dayandırılırsa bunların kaybedilişiyle her şeyini kaybetmiş olur insan. Bir gün her şey yok olabilir. Bizi hep var kılacak ve asla yok edemeyecek bir var, var; bir de hakiki varlığımız: Ruhumuz. Ruhuyla var olan biri hiçbir şekilde yok edilemez. Kendimizi sahip olduğumuz hiçbir sıfatla var etmediğimiz gün gerçekten güçlü, sahip olduklarımızla var etmediğimiz gün en güzel şeye sahip olacağız: Kendimize..." Kendilik cesaretini ortaya koyabilmenin yolu, özünü, ruhunu ve dahi kendini bilmekten, kendi hayatının öznesi olmaktan geçecektir. Zira kendi özünün ne olduğunu fark edemeyenler, kendi yaşamlarının öz/nesi olamayacaklardır. Yaşamlarının öz/nesi olamayanlar da başkalarının yüklemi olarak başka yaşamların yükünü çekmeye mahkûmdurlar. Evet, Ne diyordu Muhammed İkbal: “Seni aydınlatan, senin kendindir. Senin kandilin, kendi kalbindir… Varlık nedir, benlik özünün ortaya çıkmasıdır. Kendine bir bak, zira özün ortaya çıkmış değil…” Zeynep Merdan Karapınar, “Kendilik Cesareti” kitabı ile bizi, kendimize dair bir yolculuğa çıkmaya davet ediyor. İyi ediyor, iyi ki “Kendilik Cesareti” ortaya çıkmış, kalemi daim olsun. İsterseniz sözü daha fazla uzatmadan, ziyadesiyle istifade ettiğim ve bir köşe yazısında ancak işaret edebildiğim kitabı meraklısına tavsiye ederken, kitaptan bir kaç alıntı sonlandıralım… "İnsanın kendi nefsine mahcubiyeti arttıkça başkasının nefsine zarafeti artıyor..." *** "İncelik bilgisi; çiçeğin özündeki polenin, gösterilenin ardındaki görünenin, görünenin ardındaki olanın, olanın ardındaki olduranı görmenin bilgisidir..." *** "Ve bir güzelliği seyretmek,  güzelliğin kendisinden dahi daha güzeldir bazen..." *** “İyiye, güzele, doğruya, yüceye eşlik edebilmek bir tür görgü. Güzele eşlik edip güzellikle çoğaltmalı. Güzel, sonsuz çünkü. Güzeli; güzelce, güzellikle güzellemeli.  Güzel, en güzel kendiyle pekişiyor çünkü..." *** "Yaratıcıyla ilişki kurma biçimimiz, aşkla ilişkimizi de aşikâr ediyor. Maşukla ünasebetimiz, Yaratıcı ile münasebetimizin kötü bir taklidi sadece... Aşk ve iman arasındaki bu bağıntı, aşkın tanrısallığının da en güzel ispatı. İnsan aşka küsünce Tanrı'ya, Tanrı'ya küsünce de aşka küsmez mi?" *** "Ağlayamamak kalbi rutubetlendirir, sonra çürüme başlar: Kalp çürümesi. Kalp çürümeye yüz tutunca kibir filizlenir. Kibir, kalpleri öylesine kendisiyle doldurur ki, kibirle dolmuş bir kalbe başka kalplerin sevgisi sığmaz..." *** "Başka bir göz bebeğinde kendini göremez mi insan? Gözbebeği güzel bir ayna. Bazen Ruhça'dan dahi daha tesirli: Göz dili. Biriyle tanışmanın en kısa, en kestirme, en hakiki yolu gözleriyle buluşmaktır. İki varlığın tüm bir ruhi cephanesiyle kuşanıp muhatabı olan varlığa karşı durması... Sonra o iki varlığın şiddetle çarpışması... Beden dili üzerine onlarca vurgu yapıladursun; ruh dilinin, Ruhça'nın en hakiki iletişim yolu gözlerdir. Bedenin canlı görünen tek uzvu. Siretin aynası..." *** "Hiç kimse olmamak için herkesleşiyoruz. Ben, birine; biri, başkasına; başkası yabancıya dönüşüyor. Kimse kendine benzemiyor..." *** "En çok masumlar kendini kirli hissediyor, kirliler kendini hiç kirlenmiş hissetmiyor. Kirlenmek, temiz olana mahsustur çünkü..." *** "Aşkta, sevgide adalet olmaz. Muhabbette adaleti gözetmek incitir kalbi yalnızca. Sevgi; nedensizliği koşulsuzluğu ve izahsızlığıyla var kılar kendini ancak..." *** "Zahiri güzellik güneş gibidir, ondan herkes ram alır. Bâtınî güzellik ise keşf ister, keşf gözü olmayan onun güzelliğini göremez. Ruh ve bakış derinleştikçe, güzellik fiziki güzellikten metafizik güzelliğe terfi ediyor bu yüzden..."
KENDİLİK CESARETİ
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.