Toplumun çekirdeğini oluşturan Ailenin, sürdürebilmesi için eşler arasında adalet şarttır.
Ancak, güya adalet getirecek diye üye olduğumuz İstanbul sözleşmesi ile hiç te adalet gelmedi.
Kadının beyanı esastır.
Bu sözleşmenin temelini oluşturan ana unsur.
Peki, Allah aşkına bu prensip de nerede adalet var.
Kadının, cani sıkılırsa bir iftira atarsa ne olacak.
Bu sözleşme ile Kadın bir tabu haline getirildi.
Tek kelime ile kadın Tanrılaştırıldı.
Her sözü doğrudur ve asla yabana atılmaz.
Bu da insanlık vicdanını isyana götürür.
Tüm toplumun ruhunu zehirliyor.
Aileyi ayakta tutan bireyler arasındaki dayanışmadır.
Aile erkek ve kadından oluşur.
Dolayısıyla bir yanlış varsa bu yanlış tan ikisi de sorumlu dur.
İstanbul sözleşme ile adeta kötü niyetli kadınlara bayram oldu.
Erkeklerin bedeni ve ruhunu çiğnediler.
Kadın yolda erkeği durdurmuş.
Bana ya istediğimi vereceksin ya da polis çağırırım bana sarkıntılık yaptı. Diye.
Sonuç sokaklarda ateş var yangın var demektir.
İstanbul ^un göbeğinde kadın erkeği tahrik ediyor. Önünde dans edip her türlü bombardımanı yapıyor. Ancak erkek sadece seyredip kaçıyor.
Adam orada dursa sonuç sizce ne olurdu.
Erkek beni taciz etti diye polis çağıracaktı.
Polis te hiç bir delil aramadan Kadının beyanı esastır diye adamı apar topar karakola götürecekti.
Bu sıkıntı tek mi?
Hayır.
Bu sözleşme kabul edildikten sonra ülkemizde neler oldu.
Bir bakalım.
Kadın cinayetleri kat be kat arttı.
Boşanmalar evlilikleri geçti.
Aile denilen kutsal değerimizin en büyük düşmanı demek ki İstanbul sözleşmesidir.
Aileyi ve kadını hak ettiği yere taşımak için tez zamanda bu sözleşme den çekilmelidir ülkemiz.
Yoksa hep şikâyet ettiğimiz Avrupa arenası döneriz.
Ne aile kalır nede aile sevgisi.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum