Geçen gün mesire alanında ailece oturuyorduk. Başağrısı çeken annemin açık havada biraz dinlenmesi için gitmiştik. Sabah faslı olduğu için kalabalık değildi ama bizim gibi aileler de yakınımızda bulunuyordu. Derken kalabalık bir aile geldi, bir ağacın gölgesinde kümelendiler. 6-10 yaş arası üç çocukları vardı. Çocuklar toplarını çıkardılar ve tam yanı başımıza gelip oynamaya başladılar. Çocukların hem birbirleriyle bağrışmaları, hem topu tekmelerken çıkardıklar ses ortamın sessizliğini bozdu ve rahatsız edici bir gürültü oluşturdu. Topları ikide bir sekip üzerimize gelince onları, “Annemin başağrısı var, top ona çarpabilir, biraz öteye gidip oynayın, burada oynamayın!” diye uyardık. Ancak uyarıyı ağaca yapmışız gibi dikkate almadılar. Belli aralıklarla birkaç kez daha uyardık. Bu uyarılarımızı aileleri de duyuyordu, hiç mi hiç ciddiye almadılar. Hatta çocuklara niçin kızıyorsunuz, der gibi baktılar. Çocukların alaycı bakışlarından başka cevap gelmedi.
Bunun sonunun o aileyle kavga olduğunu düşünerek oradan ayrıldık.
Bu tür olayların benzerine şahit olanlar da çoktur. Öğüt veren, yaptıkları yanlışlar konusunda uyaran büyüklerini ciddiye almayan, onlara dil çıkaracak kadar edepten yoksun ve saldırganlaşan çocukların çokluğu, ailede çocuklara yönelik uygulamaların yanlışlığını ortaya koymaktadır. Çocuklarına iyi bir terbiye vermeye çabalayan aileleri tenzih ederiz ama gözlemlediğimiz kadarıyla, çoğu ailelerde -adını ne koyarsanız koyun- “çocukların putlaştırılmasına” yol açan bir tutum vardır.
Basit gibi görünen bu olay aslında toplumuzun karanlık geleceği hakkında ipuçları veriyordu. Evet, alabildiğince hırçın, şımarık, ahlaksız, söz dinlemeyen, büyüklerini takmayan, hiçbir değer tanımayan, yeme-içme ve eğlenceden başka derdi olmayan bir nesil yetişmektedir. Çocuklarına iyi bir terbiye vermek yerine adeta onları putlaştıran aileleri nerdeyse çoğunluğu oluşturmaktadır. Toplumun geleceği adına ürkütücü bir tabloyla karşı karşıyayız. Ailelerin çocuklarına karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirmedikleri, ahlaki bir eğitim vermedikleri hatta kendileri de olumsuz örnek oldukları için böyle bir neslin geleceğimiz toplumunu oluşturması kaçınılmazdır.
Her canlı gibi insan da neslinin devam etmesi isteğiyle yaratılmıştır. Toplumun geleceğini oluşturan çocuklar, bu isteğin fıtri duasının kabulüdür. Çocukları yetiştirmek, geleceğin toplumunu hazırlamak üzere anne ve babalarda, çocuklara düşkünlük hissi verilmiştir. Bu itibarla çocuk sevgisi fıtridir. Fıtratı bozuk olanlar dışında herkes çocuğunu sever. Çocuk sevgisi, diğer sevgilerden farklı olarak İlahî Rahmet’in tecellisi olan “şefkat” dediğimiz karşılıksız, katıksız, halis bir sevgidir. Anne ve babalar yüklü bir şefkat ile donatılmışlardır.
Her ne olursa olsun söz konusu şefkat, bu şefkati veren yüce Allah’ı unutturacak bir duruma gelmemelidir. Aksine, bu sevimli yavruyu bahşeden ve ona şefkatle donatan Rahmet-i İlahiye’ye karşı şükür ve tazime sebep olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, yavruyu mucizevî tarzda sevimliliklerle yaratan ve yüklü şefkat veren, o yavruyu anne ve babasından daha ziyade düşünür, hatta anne ve babayı da onların kendilerini düşündüğünden daha ziyade düşünür.
Cenab-ı Hakkın bu meşietindeki amacı, çocukların Allah’a kul olmak üzere yetiştirilmeleri, Kur’an ve Sünnetin sunduğu hayat programıyla tekemmül etmesidir. Demek insan, Allah’a abd ve asker olmak üzere yaratılmıştır. Bunun için gerekli temel eğitimi vermeleri için çocuğun ilk öğretmenleri olan anne ve baba sorumlu tutulmuştur. Çocuğun anne ve babaya keyif ve lezzet veren sevimliliği, etrafına neşe saçması, bu din eğitimini vermeleri için bir ön mükâfattır. Ayrıca anne ve baba çocuğun eğitimi için gerekli olan şefkat ve her türlü hassas duygularla donatılmışlardır.
Allah çocuğu masum, tertemiz ve bu eğitime hazır bir tarzda anne ve babaya teslim etmiştir. Onu korumak ve dini eğitimini vermeleri istenmiştir. Ancak ailede putlaştırma derecesinde verilen şımartma eğitimi, söz konusu ailelere de topluma da önü alınmaz bir şerre dönüşecektir. Bunun hem dünyada hem ahirette büyük bedelleri vardır. Şımarıklık o kadar çirkin bir haslettir ki, masum ve tatlı çocukları bile sevimsizleştirir.
Gerçekte çocuk masumdur, bu itibarla her çocuk sevimlidir. Büyüklerde iğrenç bir vasıf olan şımarıklık, masum çocukları bile sevimsizleştirir. Bu nedenle şımarıklık, çocuklara has doğal bir duygu değil, büyüklerden çocuklara bulaştırılan bir kirdir. İşte bu kir sevimsizdir.
Çocukların putlaştırılmasına dikkat çeken bir ayette şöyle buyrulmuştur: “Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile sükûnet bulsun diye eşini de ondan var edendir. (Bu cümlede “bir tek nefis” sözüyle insanın bir hücreden yaratıldığına, “eşini de ondan var edendir” sözüyle de hücre bölünmesiyle insan vücudunun yaratılışına işaret etmektedir.) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu taşır. Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri Allah’a, “Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette şükredenlerden olacağız” diye dua ederler. Fakat Allah onlara iyi ve sağlıklı bir çocuk verince de, Allah’ın kendilerine verdiklerini O’na (Allah’a) ortaklar koşarlar. Allah, onların ortak koştukları şeylerden yücedir.” (A’raf, 189-190.)
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum