Birçok şehirde su birim fiyatlarına yapılacak zamlar gündemde. Enflasyon oranı, maliyetlerin pahalanmış olması gibi bir dizi gerekçe, durumu haklı gibi gösterse de gerçekler pek öyle değil.
Artan maliyetler elbette doğru ve önemli düzeyde.
Ancak önemle üzerinde durulması gereken diğer bir konu; fiziksel ve idari kayıplar konusudur.
Özellikle büyükşehir belediyelerine bağlı şebekelerin büyüklüğü ve eskimişliği göz önüne alındığında, yaklaşık %50 civarında bir kayıp kaçak söz konusu.
Malum olduğu üzere, kayıplar şebekelerden kaynaklı olup, idare eliyle planlı bir şekilde önüne geçilebilir.
Kaçaklarla mücadele ise yine aynı kurum tarafından dirayetle çözülebilecek hatta daha az masrafla hal olabilecek birer açık olarak karşımızda durmakta.
Bir yanda %30 - 35 civarında şebeke kayıpları dururken diğer yanda şehre göre değişkenlik gösterse de %20 - 25 civarında bir kaçak oranı dururken, su birim fiyatlarına zam yapmak pek mantıklı görünmüyor.
Bu kapsamda 2014 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından (o zamanki ismiyle Orman ve Su İşleri Bakanlığı) çıkarılmış bir yönetmelik de var.
“İÇME SUYU TEMİN VE DAĞITIM SİSTEMLERİNDEKİ SU
KAYIPLARININ KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ”
Yönetmeliğin 9.maddesi şu şekilde;
MADDE 9 – (1) İdareler su kayıp oranlarını, bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden itibaren, büyükşehir ve il belediyelerinde 5 yıl içerisinde en fazla %30, takip eden 4 yıl içerisinde ise en fazla %25 düzeyine; diğer belediyelerde 9 yıl içerisinde en fazla %30, takip eden 5 yıl içerisinde ise en fazla %25 düzeyine indirmekle yükümlüdürler. Bu kapsamda, bu Yönetmelik uyarınca çıkarılacak Teknik Usuller Tebliğinde verilen yöntemler çerçevesinde gerekli faaliyetler yürütülür.
Görüldüğü üzere 5 yıl içerisinde kayıp oranının en fazla %30’a, takip eden 4 yıl içerisinde de kayıp oranının %25 seviyesinin altına düşürülmesi istenmekte.
Geçen yıllar içerisinde bu yönetmeliğin gereği yerine getirilmediği gibi, aykırılığı sürdüren kurumlara ihtar ya da yaptırım uygulandığına da pek şahit olmadık. Çok nadir de olsa Sayıştay teftişlerinde tutulmuş bazı raporlar var.
Tedbir alınması gereken düzeyde bir kaybın olduğu Devlet tarafından dile getirilmişken, belediyeler tarafından hala tatmin edici adımlar atılmıyor oluşu, yapılmak istenen zamları haksız çıkarıyor.
Diğer bir yara ise, “tahakkuku yapıldığı halde, tahsilatı yapılmayan” faturaların oluşturduğu büyük açıklar.
Bir tarafta suyunu tasarruflu kullanmaya çalışıp, faturasını gününde yatıran vatandaş, diğer yanda su faturaları peş peşe geldiği halde “zaten belediye sıkıştırmıyor” diye ödemesini yapmayanlar.
Sonuç olarak, kendi giderini karşılayamayan ve çareyi zam yapmakta bulan su ve kanal işleri genel müdürlükleri.
-Bu çıkmaz içerisinde “tek çare” zam.
-Niçin?
-Kurumun giderleri “su parasını düzenli ödeyen vatandaş” tarafından karşılansın diye.
Şu an Anadolu’daki ortalama bir büyükşehir belediyesine bakılsa, yaklaşık 500Milyon TL ile 1Milyar TL arasında gecikmiş alacağa sahip olduğu görülecektir.
Durum vahim.
Çözüm kolay.
Ancak; “bilen, uygulamaya gayret gösterecek olan” ya da “adaleti, küçük siyasi kaygılara” tercih edecek olan pek yok.
-Şebeke kayıplarına önlem alınmazsa,
-Kaçak su kullanımı ile mücadele edilmezse,
-Faturasını ödemekten imtina eden vatandaştan hukuki yollarla tahsilat yapılmazsa,
Tabi ki kurumlar giderlerini karşılayamaz.
Her ocak ayında belediye meclislerine birer zam önerisi getirilir ve bütün bu adaletsiz davranışların üstüne birer sünger çekilmişçesine “artan maliyetler” gerekçesiyle zam talep edilir.
Olan, yine sadık vatandaşa olur.
Olan, yine kurumların saygınlığına ve güvenirliğine olur.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum