Muhterem Kardeşlerim…
Bu yazımızda sizlere cehalet, dolayısıyla ilim ve vefasızlık, Devlet büyüklerinin önerilerini, uyarılarını dikkate almama konusunda cehalet mi ağır basıyor acaba, bazı bilgiler aktarmak istiyoruz. Tabiki yazdıklarımızı her zamlan olduğu gibi kaynak göstererek ayet ve hadislerle güçlendireceğiz inşaallah.
Hepimizin malumu. Son bir haftadır dünya genelinde birçok ülkelerde orman yangınları görülüyor. Ancak ülkemizde çok fazla sayıda orman yangını oldu. Devletimiz ve aklı selim düşünebilen insanlarımız ellerinden geleni esirgemeden yangını söndürmek için gayret gösterdiler. Bu arada cahil yada hain, devlet-millet düşmanı, daha doğrusu din düşmanı birçok kimselerde yangına körükle gider misali hareketler yaptıkları yetmiyormuş gibi sosyal medyada da milletimizle, orman yangınlarından zarar gören vatandaşlarımızla adeta alay ettiler. Allahu Teâlâ onları ıslah eylesin. Milletimizin birlik beraberliğini bozmasın. Hemen herkese iyiyi-kötüyü, yanlışı-doğruyu, helali-haramı, günahı-sevabı ayırt etmeyi ve ona göre hareket etmeyi nasib eylesin inşallah…
Tabiki; Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, yanan ormanlarımız inşallah tekrar yerine gelecek, yanan, yıkılan evler tekrar yapılacak, yanan çeşitli eşyaların geneli tekrar temin edilecek. Belki biraz zaman alacak ama Devletimiz gereğini yapıyor ve gerekli maddi manevi yardımını da esirgemiyor.
Efendim;
Cahil; bilmeyen, iş bilmez, bilgisiz, tecrübesiz, okumamış, öğrenim görmemiş, aydın ve münevver olmayan, yol-yordam bilmeyen bir insan anlamlarına gelir.
Cehalet; cehl gibi “bilmemek, bilgi ve görgüden yoksun olmak” anlamında bir masdar olup, isim olarak da kullanılır. Kur’ân-ı Kerîm’de 4 âyette cehâlet şeklinde, 20 âyette de aynı kökten gelen muhtelif isim ve fiiller şeklinde geçmektedir. Bu âyetlerde genellikle cehâletin fenalığı, cahillerin yanılgıları, kötülük ve zararları üzerinde durulmuştur.
Hadislerde de gerek cehâlet ve cehl, gerekse bunlardan türemiş olan diğer kelimeler sıkça kullanılmış, Hz. Peygamber hem sözleriyle hem de icraatıyla Müslümanları din ve dünya işlerinde cehâletten kurtarmak için büyük çaba sarfetmiştir.
Gerek bu hadislerde gerekse konuyla ilgili diğer âyet ve hadislerde Müslümanların, bilginin zıddı olan cehâletle birlikte Câhiliye dönemi ahlâk anlayışını yansıtan öfke, şiddet, kibir ve saldırganlık anlamındaki cehâletten arınmaları emredilmiştir. (el-Bakara 2/67; el-A‘râf 7/199; Buhârî, “Ṣ avm”, 2; Müslim, “Birr”, 11; İbn Mâce, “Duʿ âʾ ”, 18).
“Kıyamete yakın ilim azalır, cehalet artar.” [İbni Mace]
“Ahir zamanda sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacaktır.” [İbni Asakir]
Eski âlimleri hadis bilmez diye suçlayanlar, ilimden haberi olmayan cahillerdir.
Ahirette, her incinin bir sedefi vardır. Her şeyin kendi haline göre bir şerefi, değeri vardır. İnsanoğlu da, kendisinde ilim bulunan bir sedeftir. Onun şerefi de, ilimledir. İlmi olmayan kimse, cahillik içinde kalır, muhabbet şerbetini içemez, vilayet libasını [evliyalık elbisesini] giyemez. Allahü Teâlâ, cahili kendine dost edinmez.
Allahü Teâlâ’ya ilimsiz ibadet eden kimse, değirmene bağlı merkep gibidir. Gün boyunca yürür, fakat hep aynı yerindedir. Cahil de böyledir. Cehaletle, Allahü Teâlâ’ya pek çok ibadet eder; fakat bu ibadeti, onun Allah indinde yakınlığını arttırmaz. Kul, ibadetini cehaleti yüzünden emre uygun olarak yapamaz. Dolayısıyla, boşu boşuna yorulmuş, meşakkat ve zahmet çekmiş olur. Bir iş, ancak, emredildiği şekilde yapılırsa ibadet olur. Bu da, ancak ilimle bilinir.
Peygamber Efendimiz, “İlim öğrenmek, kadın erkek, her Müslüman’a farzdır” buyurdu.
Bu, sahibinin imanını, tevhidini, amelini sahih kılan, mutlaka bilmesi lazım olan ilim, yani İlm-i Hal bilgisidir. İnsanı tevhide, doğru imana, yani Ehl-i Sünnet itikadına ulaştırmayan her ilim, batıldır. Bu sebeple, ibadetler, ancak ilimle doğru yapılabilir.
Bir yerden ilim kalkarsa, din de kalkar. Fakat nasıl ki bardaktan su çıkınca, bardak boş kalmayıp havayla dolarsa, bir yerden din kalkınca, orası boş kalmaz. Büyük zatların kitapları okunmazsa, önce Müslümanlar arasında bid’atler türer, sonra cehalet fırtınası, sonra da ahlâksızlık fırtınası başlar. Doğru ilmin yayılmasından korkulmaz. Fakat cehalet gelirse, kaçacak yer aranır. İslamiyet’e hizmet etmek, doğru bilgileri yaymakla olur. İlim varsa din vardır. İlim yoksa din yoktur.
VEFA, SEVGİDE DEVAMLILIK DEMEKTİR, AHDE VEFA DİNDENDİR
Vefa konusuna gelince; daha önce birkaç köşe yazımızda çeşitli nedenlerle dile getirmiştik. Yine de kısaca hatırlatmakta fayda vardır.
Vefa, sevgide devamlılık demektir. Vefa demek, ihtiyaç hâlinde ona yardım etmektir. Arkadaş, öldükten sonra, onun çoluk çocuğunu, yakınlarını sevmek, onlarla ilgiyi kesmemek de vefadandır. Müslüman vefakâr olur. Vefakâr olmanın, yani sırf Allah rızası için sevmenin mükâfatı büyüktür.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Kıyamette hiç bir himayenin bulunmadığı zaman, Allahü Teâlâ’nın himayesinde bulunacak yedi kişiden biri, birbirini [sırf Allah rızası için] sevenlerdir.” [Buhari]
Vefa, dostlukta, bağlılıkta sebat etmektir. Arkadaşa yaptığı iyiliği az görmek, onun yaptığını çok bilmek vefadandır.
Vefa demek, gerek hayatta iken ve gerekse öldükten sonra sevgi ve ilgiyi devam ettirmek demektir.
İDARECİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ VE DEĞERLİ HASLETLERDEN BAZILARI
Adaletli, akıllı, cesur, cömert, yumuşak huylu, vefalı, şefkat ve merhametli, sabırlı, affedici, şükredici, itidalli, bilgili, namuslu ve vakarlı olmak idareci için çok önemli ve değerli hasletlerden bazılarıdır.
Seçilmiş idarecilerimizin dürüst ve çalışkan olmalarına rağmen gerek fazla bilgilerinin olmayışı ve gerekse vatandaşların arasında dolaşıp sorun ve taleplerini kendi gözüyle görmek istemesi nedeniyle yapılması gerekenler hakkında vakti olmayabilir, yada aklına gelmeyebilir. Ancak böyle idarecilerin de mutlaka iş bilen, ehil, dürüst, branşlarında uzman birer Danışmanlarının olması gerekir. En güzel örneği Devlet Başkanımız Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Mesela; idare ettiği yöreye yaptığı yada yapacağı tesislere yaptığı hizmetin özelliğine uygun (24 m Yol, 35 m Yol, Köprülü Kavşak vs) isimler vereceklerine o ilin, o bölgenin, o yörenin sevilen örnek insanının, Alimlerinin, Devlet büyüklerimizin, Osmanlı Sultanlarının isimlerini vererek hem vefanın gereğini yapmış, hemde o muhterem kişilerin isimlerini yaşatmış olurlar.
Vefa, ömür boyu ve öldükten sonra da sevgiyi devam ettirmektir. Peygamber Efendimiz “Ahde vefa dindendir” buyurdu. (Hakim)
Âhiret dünyadan hayırlıdır dediği halde, kazandıklarını Allah için harcamayan, sözünde yalancı değil midir? Ölümden kurtuluş yok dediği halde, hiç ölümü hatırlamayan, ahmak değil midir? (Şakik ez Zâhid)
Bilinmelidir ki, vefasızlık şeytanın hoşuna gider. Mesela arkadaşlar arasındaki sevginin azalması, kırgınlığın zuhur etmesi şeytanı çok sevindirir. Şeytanı sevindirmemek, onun oyununa gelmemek için vefakâr olmalı, arkadaşın kusurlarını fazilet, hakaretlerini de iltifat kabul etmeli. İki arkadaştan biri, diğerine sert bakınca, şeytan sevinip oynar.
Allahü Teâlâ, “Şeytan, aralarını bozmaması için, kullarım güzel konuşsun” buyuruyor. (İsra 53)
Allahü Teâlâ cümlemizi ilim sahibi, cehalet ve vefasızlıktan uzak, devletine, milletine hainlik etmeyen salih kullarından eylesin. (Amin)
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum