Toplumu ve insanı geleceğe yönelik olarak tasarlamak isteyen küresel egemen odaklar; insanı/topumu "birey"e dönüştürebilmek için, aile yapısı ve ailedeki fertlerin rollerinde formal değişiklikler yapılması gerektiği sonucuna varmıştır.
Çünkü aileyi çözmeden, toplumdaki birliktelikleri/tolumun direngen ve kimliksel/formal yapısını bertaraf etmeleri mümkün olmayacaktır. Bu bağlamda, aileye yönelen ve aileyi değiştirmeye, dönüştürmeye yönelik projelerde, ilk olarak yönelinen hedef; kadındır/annedir.
Sanayi Devrimi ile kadını evden uzaklaştırılası bir sonuçtu. Ekonomik nedenler ön plandaydı. Kadın, tarladan, aileden fabrikalara çekilmişti. Kadınlar da erkekler gibi uzun süreli çalışma saatlerine mecbur bırakılmıştı. Köleleştirme ve sömürü, öyle boyutlara ulaştı ki; zaman içinde kadının, hürmete layık kadim kimliği/kişiliği yok olma tehdidi altına girdi. Günümüzde kadına ve aileye yönelik daha komplike, ciddi ve uzun süreçlerde gerçekleştirilmesi planlanan, küresel odaklı projeler devreye sokulmuştur.
İslam coğrafyasının toplumlarını işgal edenlerin, ilk önce kadına yöneldiklerini ve kadını, kendi fıtratından uzaklaştırmaya yönelik çabalarının boşuna olmadığını fark etmeliyiz. Örneğin; Afganistan'da, savaş ve katliamlar devam ediyorken; Amerika'nın; en çok yoğunlaştığı konulardan birinin, Afgan kadınını "özgürleştirme"ye, tesettüründen 'kurtarmaya' yönelik çalışmalar olması düşündürücüdür.
Kadına şiddet, kadın cinayetlerine son, kadının özgürlüğü, kadın hakları, cinsel özgürlük gibi mottoların eşlik ettiği bu tarz projeler; küresel egemenlerin, küresel ölçekte uygulamaya koyduğu ve yasal düzenlemelere dayandırılarak ve ciddi şekilde fonlandırılarak, medya ve sosyal medya kullanılarak sürdürülmektedir...
Bu büyük resmi önümüze koyarak, aileyi ve kadını kurtarmanın öncelikli ve gündemde olmasının anlaşılır olduğu bu süreçte; 'baba'yı, unuttuğumuzun farkına bile varmamışız.
Zira kadına yönelik o denli ciddi ve tehlikeli/yasal uygulamalar da dahil, bir gidişat var ki; onu konuşurken; ailedeki tüm unsurların rollerinin, birbirini etkileyen niteliğini ve 'babanın', bu unsurların başında gelmesi gerektiği gerçeğini de gözden kaçırmışız.
Türkiye'de de, AB uyum yasalarının ve uygulamalarının, kadına da, aileye de huzur getirmediği, kadına şiddet ve kadın cinayetlerini azaltıcı bir etkiye sahip olmadığı, toplumumuzdaki aile yapısı ve kadim geleneklerimize uyum göstermediği ortadadır.
Aile içi problemlerde, bizim örfi, toplumsal ve kadim mekanizmalarımızın daha işlevsel hale getirilmesi uygun olacaktır.
Derhal aileye ve oluşturulmak istenen yeni aile formlarına karşı bir direnç gösterilerek, bu yöndeki yasalardan vazgeçilmeli, ailenin reisinin baba olduğu gerçeğine dönülmeli, 'baba' nın fıtri rolü kendisine geri verilerek, "baba" kurtarılmalıdır.
Babasız bir aile, başıboş bir mayına benzer, korunaksız ve risk altındadır, huzursuz ve mutsuzdur.
Ailede, düşük profilli baba modelinin veya demokratik/modern aile modelinin, toplumumuzla uyum göstermediği açıkça ortaya çıkmıştır. Ailedeki, aile modelinden tutun, ailedeki fertlerinin rollerine kadar, bütün roller; değiştirilmiş ve erozyona uğratılmıştır. Bunun tabii sonucu olarak, çocuk modeli de değişmiştir.
Aileyi ve kadını kurtarmaya yönelik çalışmalarda; anne, çocuk ve baba üçlüsünü birlikte ele almalıyız. Zira bu roller, birbirlerinden bağımsız değildir; birbirlerini etkileyen ve dönüştüren nitelikler/etkiler barındırırlar.
Ekranlarda ve ders kitaplarında, ortalığı süpüren, bulaşık yıkayan, yemek yapan baba modellerinin özendirildiği, ön planda tutulduğu sahnelere rastlamaktayız.
Babanın bulunmadığı veya düşük profilli babanın bulunduğu ailelerin çocukları, bir çok yönden eksik ve yanlış süreçler yaşarlar.
Ebeveynlerininin yanlış model olmasıyla, kendileri de doğru modeli belirlemede zorlanan bu çocuklar; onaylatıcı otoriteden, güven duyulacak dayanaktan, doğru cinsel kimlik belirlemeye kadar bir çok konuda, gerekli içsel yaşantıdan ve sağlıklı gelişmekten mahrum kalmakta, ciddi travmalar yaşamaktalar. Eğitim hayatları, duygusal ve sosyal yaşantıları da alt üst olmaktadır...
'Çocukları, anne yetiştirir' gerçeği istismar edilerek; babaların, çocukların yetiştirilmesi ve gerçek anlamda bir babalık yapma görevinden, kendilerini geri çekmeleri de, kadına yönelik farklı bir mağduriyet ortaya çıkarmaktadır.
Güçlü bir baba figürünün, sadece rol model tercihinin yanlış yapılmasıyla değil; aynı zamanda ekonomik ve sosyal koşullar, sistemle olan hiyerarşik ilişki tarzı gibi ve bazı yasal düzenlemelerin oluşturduğu yaşam şekillerinin etkisiyle de tahrip edildiğini söylemek mümkün.
Aileyi geri istemeliyiz. Aileyi, kaybettiğimiz her yerde, yüksek sesle talep etmeli, kaybettiklerimizi, kaybettiğimiz her yerde aramalıyız.
'Baba'yı da geri istemeliyiz. Bunu, çok yönlü olarak talep etmeliyiz aileyi.
Ailedeki tüm unsurları, fıtri özellikleri ile geri istemeliyiz. Bu anlamda; sistemin, oluşturduğu politikaları ve uygulamaları geri çekmesini talep etmeliyiz. Sistemin, vatandaş olarak nitelendirdiği insanlar karşısında dahi, 'garson' olduğu bilinciyle, özgüvenimizi yüksek tutmalı ve sistemin, doğru bir çizgiye getirilmesine yardımcı olmalıyız.
Bir çocuğa sahip olmayı isteyen, eşi daha hamile iken baba olmaya başlayan, eşine destek olan, çocuğa ve kadına güven veren, disiplinli, sevgi ve saygıyla yoğrulmuş bir otoriteye sahip olan, sevecen, destekleyen, konuşan, bakan, iletişim kuran, nazik, çocuğuna ve eşine karşı saygılı, onların kişiliğini rencide etmeyen, kırıp dökmeyen, adaletli, çocuğuna güvenen ve ona sorumluluk veren, onu iyiye yönelten ve cesaretlendiren, arkasında duran, fiziksel ve duygusal cezalandırmalar yapmayan, dayak atmayan, hakaret ve küfür etmeyen, evin reisi, ahlaklı ve ilkeli olan, başkasının rızkında, özelinde gözü olmayan, helalin peşinde olan, çalışkan, aldatmayan, dara düştüğümüzde imdadımıza yetişen kahraman olan, çocuğuna arkadaş olarak davrandığında da; bunu, baba gibi yapan, çocuklarını, başka çocuklarla kıyaslamayan, onlarla inatlaşmayan... babamızı geri istiyoruz.
Sonuç olarak, bir ailede baba; güç ve güveni temsil eder. Dolayısıyla, güçlü baba; güçlü aile demektir. Güçlü aile de; güçlü toplum.
Aileyi/'Baba'yı, bizim babamızı, bize ait olanı istemeliyiz, hem de ısrarla.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum