Binada üst katlara veya dama ulaşmak için, asansör veya merdiven kullanmak ve basamaklarını tek tek çıkmak gerekir. Bir makama yükselmek için, gerekli donanımı elde etmek ve o yoldaki kariyer basamaklarından geçmek lazımdır. Üniversite mezunu olabilmek için ilkokul, ortaokul ve lise eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra sınav aşamasını da geçip üniversite eğitimini başarıyla bitirmek gerekir. Bilim, meslek, uzmanlık, ustalık her ne olursa hedeflenen sonuca ulaşmak için mutlaka onunla ilgili çalışma ve çaba içine girmek, gereken aşamalardan başarıyla geçmek gerekir.
Fizik, kimya, matematik, biyoloji, felsefe gibi ilimlerin tespitlerini kavramak ve verdikleri bilgilerin doğrusuna ulaşmak için de söz konusu o ilimlerin gerektirdiği çalışma ve eğitim aşamalarından geçmek gerekir. Terimlerini, ilkelerini, prensiplerini ve formüllerini öğrenmek lazımdır.
Yahut herhangi bir mesleğin ya da bir sanatın mahiyetine muttali olmak için inceliklerini, hünerli yönlerini, kamera arkasını bilmek, ilk bakışta fark edilemeyen hassas ölçü ve mizanlarını görmeye çalışmak gerekir.
Durum böyleyken, bunlara kimse karşı çıkmazken, nedense söz konusu İslam ve peygamber (ASV) olunca, bir homurdanma bir huzursuzluk görünmeye başlıyor. İnanmayanlar değil, inandığını söyleyenlerde bunu gözlemliyoruz. Bazı meselelerle ilgili İslam’ın tutumunu eleştiriyorlar. Peygamber ASV’ın aile hayatını, evliliklerini tenkid konusu ediyorlar. O zamanlar peygamber (ASV)’ın adım adım peşinde bir kusur arayan müşriklerin, Yahudilerin ve münafıkların bulamadığı kusurları, günümüzün bazı şapşalları bulduğuna inanarak seviniyorlar.
İslam’ı, peygamberini ve onun özenle yetiştirdiği sahabe toplumunu bazı noktalardan eleştirmeye cüret edenler genel olarak iki kısımdır:
Birisi: Meseleyi kavrayamadığından bütün yönleriyle de öğrenemediğinden ama dar görüşü, kısır ve kıt bilgisiyle her şeyi bildiğini zanneden cahiller.
Diğeri: Meseleleri gerçeğiyle bildikleri halde, kin ve düşmanlıklarından ya da çıkar hırsından dolayı çarpıtmaya ve bulandırmaya çalışanlar.
İslam’a ve Peygamberine (ASV) düşmanlıklarını gizlemeyenlerden ziyade, Müslüman görünerek bilgiçlik taslayan ahmak ve cahillere birkaç söz söylemek istiyoruz.
İslam’ın ve peygamberimizin gizlisi, saklısı yoktur, bütün insanlığa örnek olarak gönderildiği için, her yönüyle her konuda en açık ve bilinir durumdadır. Saçının bir tek teli dahi yere düşürülmemiş olan o mübareğin dünyada her yaptığı ve her söylediği en net ve ayrıntılı şekilde tespit edilip bilinen tek liderdir. Ancak bazı ahmaklar, onu, konumuyla, eğittiği toplumuyla, asrının hayat şartlarıyla hülasa bütün yönleriyle bilmedikleri ve öğrenmedikleri için bazı noktalardan haksız olarak eleştirmeye cüret etmişlerdir. Yukarda da belirttiğimiz gibi bazı doğrulara ulaşmak ve doğru bir değerlendirme yapabilmek için, sadece sonucu öğrenip yorumlamak değil, o sonucu veren tüm aşama ve ayrıntıları bilmek gerekir.
Hangi ilim olursa olsun, problemlerini çözebilmek ve doğru sonuca ulaşmak için, temel bilgi, kavram ve formülleri bilmek lazımdır. Örneğin, matematikte sıfır, pi sayısı, iki sayı arasında sonsuz sayılar bulunduğu gerçeği kabul edilmedikçe hiçbir problem çözülemez.
İslam’ın bazı meselelerinin doğru anlaşılması, İslam’a, Peygamberine (ASV) ve Ashab-ı Kiram’a karşı cahilce edepsizlik edilmemesi için, öncesinde onun yanlış algılanmasını önleyecek bilgiler elde edilmeli, bazı aşamalardan geçilmeli, bazı basamaklar çıkılmış olmalıdır.
Peygamberimiz (ASV)'ın ve sahabenin birden fazla evlilikleri, küçük yaşta yapılan evlilikler, cariye ve köle edinmeleri ve bunlarla ilgili hükümler, elbette o zamanın hayat şartları, toplum yapısı, toplumsal eğilimler, revaçta olan hususlar ve süregelen sosyal düzen dikkate alınarak birlikte incelenmelidir. Yoksa doğru, sağlıklı ve hakkaniyetli bir değerlendirme yapılamaz. Temeline inilmeden, alt yapısı öğrenilmeden bütün yönleriyle kavranılmadan, sadece yüzeysel bir bakışla ve bu zamanın şartları, eğilimleri ve kriterleriyle değerlendirmek yanlıştır, doğru sonuç vermez.
Mesela dört eşle evlilik irdelenecekse, İslam'ın bir iken dörde çıkarmadığı, kırk kadar eş edinme geleneğini kaldırıp dörde indirdiği ve dörde kadar eşle evliliğin birtakım zorunlu şartlardan doğan bir ruhsat olduğu da bilinmeli ve o zamanın şartları bütün yönleriyle ele alınmalıdır.
İslam'ın uzun bir sürece yayarak ortadan kaldırdığı köleliğin neden hemen kaldırılmadığı konusu ele alınacaksa, yine o zamanın toplumunda kölelerin kalabalık bir kitle olduğu, ruhlara sinmiş, değişmesi çok zaman alan, çok inkılâplar gerektiren sosyolojik ve psikolojik konumu ve boyutlarıyla kökleşmesi nedeniyle çeşitli toplumsal sorunlara yol açacağı için hemen bir anda kaldırılamadığı da birlikte düşünülmelidir. Hepinizin bildiği Peygamberimiz asv'ın azatlı kölesi ve Kur’an’da adı bulunan tek sahabi olan Zeyd bin Harise (RA)'nin durumu bu konuda bize ışık tutmaktadır. Peygamberimiz (ASV), Zeyd'i sadece azad etmekle kalmamış, tamamıyla onu ele geçirmiş olan kölelik psikolojisinden de onu kurtarmak için ne gerekiyorsa yapmıştır. Sahabilerin, Peygamber (ASV)'a Zeyd'in babası anlamında "Ebu Zeyd" künyesi verecek kadar sevgi ve değer vermiştir. Peygamberimiz (ASV), Zeyd'in ruhuna sinmiş kölelik duygusundan onu kurtarır ümidiyle, asil bir aileden otoriter bir hanım olan Zeyneb'i Zeyd'le evlendirmiştir. Zeyneb, Peygamber ASV'ın halasının kızıydı ve bu evliliği istemediği halde Peygamber ASV'ın hatırı için kabul etmişti. Ancak ailede şiddetli geçimsizlik nedeniyle bir yıl dolmadan boşanmışlardır. Peygamberimiz, Zeyd'i, Hz Ebubekir, Hz Ömer gibi sahabe büyüklerinden ayrı tutmamıştır, hatta bu büyük sahabilerin rütbesiz nefer olarak bulunduğu Mu'te savaşında Zeyd'i ordu komutanı tayin etmiştir. Bütün bunlar köleliği, psikolojisiyle, kişisel ve sosyal statüsüyle tamamen silmek içindi. Bütün köle ve cariye kitlesi üzerinde düşünürseniz, köklü bir değişim için asırlar, nesiller süren bir süreç gerektirmektedir.
Düşünün, günümüzde memuriyet ortadan kaldırmak istenirse, birkaç yıl gibi kısa bir sürede mümkün olur mu? İslam'ın doğuşu zamanında kölelik, şimdiki memuriyetten daha köklüydü.
Büyük bir resimden küçük bir parçayı alıp resimden bağımsız şekilde değerlendirmek ne kadar yanlış ise, Asr-ı Saadette küçük bir ayrıntıyı tüm bağlantılarından koparıp bağımsız bir değerlendirmeye tabi tutmak da o kadar yanlıştır. Dikkat bakışını küçük bir parçadan kaldırıp büyük resmin içinde görmekle ancak doğru ve sağlıklı bir görüş olur.
Tek başına yola çıkarak 23 sene gibi çok kısa bir sürede dünyanın en vahşi toplumundan en medenilere efendi olan bir toplum yetiştiren, kökleşmiş, değişmesi imkânsız görünen toplumun huylarını, yaşantılarını değiştiren, insanların yüreklerinde inkılâplar yapan peygamber (ASV)ı –hâşâ- tenkit etmek, sadece Allah’ın Arş’ına doğru hırlamaktan ibarettir.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum