Reklam Alanı

“YÜRÜ GİDELİM ABİ…”

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
"İNSAN BİR AKŞAM ÜSTÜ ANSIZIN YORULUR" "Sevmek kimi zaman rezilce korkudur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Birkaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu" Attila İlhan Şiir en vefalı bir sığınak olur bazen dayatır kendini. Ve bir gidiş, bir veda dayatır kendini. Efkar adeta çaresiz bırakır hoş bir seda bırakacak olanı ardından. Ve çaredir aynı zamanda şiir. Hele ki; dünyanın içinden geçtiği böylesi bir süreçte. Dedim ya; bazen her türlü çirkinlikten, kargaşadan, savaştan, acıdan, katliamından sıyrılıp, uzaklaşıp bir muştuya yönelmek, sarılmak ister insan; bir çift kanat kuşanmak ister; işte öyle bir şey. Kitapsız Şair Geçen hafta ölüm yıldönümü münasebetiyle bir kendisi ile ilgili bir anma programı düzenlenen ( https://www.ajansurfa.com/yasam/urfali-sair-yazar-olum-yildonumunde-anildi-h46345.html ) Urfalı merhum Şair ve yazarımız Mehmet Sait Yakut’ u hatırlatma gereği duydum. Bu anma programında abisi ona; neden şiirlerini kitaplaştırmıyorsun? diye sorduğunda ona; birçok şairin olduğunu ülkemizde ve bunların hiçbirinin şiir kitabı olmadığını söylemesi etkileyiciydi. Kardeşinin dertli olduğunu, bir derdinin/bir davasının olduğunu anlıyoruz. Kısacık ömründe kendini donatmış, yetiştirmiş ve insani anlamında saygı duyulan bir konuma gelmiştir Mehmet Sait Yakut. Onu rahmetle anıyoruz. Ona, 'kitapsız şair' demek istiyorum. Bi çok dertli gibi şair; birçok şair gibi dertli. Ama her kes gibi kitapsız. O, kitabını gönüllere yazmıştır. …….. Bir diğer şairimiz oda hemşerimiz Mehmet Ragıp Karcı. Bir kaç gün önce hakka yürüdü. Müzisyen, yapımcı, şair ve yazar bir kişiliğe sahipti ve Osmanlıca' ya da hakimdi. Kuşatma adlı şiirinde şöyle der: "Yine benim ellerim mi koynumda kalacak ben mi duyacağım yalnız içimin sesini ey hayat ey mukadder bîçârelik ellerim mahzûn ve mükedder türkülerin ortasında yanıyor hülyalarımın sokaklarında pusuya yatmış eşkiyalar gibi kalbim ve ben sesini ve seni bekliyorum Yine sen kazanacaksın ben mi yanacağım ey umut ey azîz divânelik." Derdin, davanın, kutsalın merkezlerinden biri olan Filistin'den iki şairden de bahsetmek istiyorum. Bunlardan biri Nizar kabbani Diğeri ise Mahmut Derviş. Nizar Kabbani, 1923, Şam doğumlu- ölümü:1998, Londra. Arap şair, yazar ve aynı zamanda diplomat. Arap dünyasınca tanınan bir şair. Mahmut Derviş ise Filistinli Filistinlilerin yaşadığı bir çok acıyı o da yaşıyor. yaşanmışlıklar ve derin hissiyat şiirie sinince daha farklı bir atmosfer oluşuyor. "Yasaklanmış Şiirler Nasıl söyler türküsü o ağız, Dudakları dikilmişken, beyim? Bir Arap ozanı ölünce bugün Kim yakarır onun için? Benim şiirim el öpmez Şiirimin ellerini öpmek Sultanlara düşer! ... Dostlarım Başkaldırmıyorsa, neye yarar şiir? Azgınları ve azgınlıkları yıkmıyorsa, neye yarar şiir? Zamanı ve mekânı Sarsmıyorsa, neye yarar şiir? Satrapların başındaki tacı Yere çalmıyorsa, neye yarar şiir?" Nizar Kabbani "Hoşuma Giden Bir Şey Yok Mahmut Derviş Otobüsteki yolcu dedi ki: Hoşuma giden bir şey yok. Ne çalan radyo, ne gazeteler ne de tepedeki kaleler. Ağlamak istiyorum sadece. Şoför: Durağa varınca istediğin kadar ağlarsın, bekle. Söze yaşlı bir kadın girdi sonra: Benim de, benim de hoşuma giden bir şey yok. Oğluma mezarımı tarif ettim, beğenmiş olmalı ki gitti ve uyudu bana veda etmeden. Üniversiteli öğrenci: Evet benim de hoşuma giden bir şey yok. Arkeoloji okudum taşlardaki kimliği bulamadan. Bu ben miyim gerçekten? Ve asker: Benim de hoşuma giden bir şey yok. Bir hayalet kuşatıyor sürekli beni, kuşatıyorum onu durmadan. Şoför sinirlendi: Hazırlanın, son durağa yaklaştık. Hepsi birden: Durma sakın! Duraktan sonrasını istiyoruz biz. Bana gelince dedim ki: Beni burada indir. Hoşuma gitmiyor hiçbir şey benim de, fakat yoruldum yolculuktan. Çeviren: Bilal Ali Rıza [Şehrengiz 13, Şubat-Mart 2014]" https://sehrengizdergisi.wordpress.com/tag/mahmud-dervis/ Ve Turgut Uyar' dan. "Üşürüz suçluluktan. Suçluyuz yaşamaktan" “İnkâr ile başlar hakikat. Kat'i ve tereddütsüz bir reddediş her türlü iddiayı kadük ve hükümsüz bırakır. ?Lâ? ile başlar ilahların inkarı. ?İllâ? ile devam eden bir şart, ?Allah? gibi ezeli ve ebedi bir hakikatle biter inanan toplumlar için. Hiçbir inanç, terk edilmesi emrolunmuş bir sapkınlığı yedekte tutmayı müsamaha ile karşılamaz. Ve hiçbir inanç yoktur ki inkar edecek bir şeyi kalmamış olsun.” Der Sait Yakut, İlah Yoktur adlı yazısında. https://www.timeturk.com/tr/makale/m-sait-yakut/ilah-yoktur.html Ve yürü gidelim abi, diyen de o. Abdülaziz Tantik için... diye not bırakarak yazdığı ve Fiistinliler için şiirinde. “Ağzımızdaki kan yutağımıza dolmadan, yürü abi gidelim. Taunlu nefeslerin harladığı ateşte kemiklerimiz pişmeden, düşmanını bulan mermi kahrından maraz olup namlusunda şişmeden, sen topla bütün ayetlerini ve ben unutayım bildiğim ne varsa, arkamıza bakmadan, sıla ve sevda bırakmadan gidelim şehr-i melâle. Hadi gidelim abi, kulak ver kardeşinin sesine. Burnumuz aşktan kanasın illa kan akacaksa. Namusu varsa kalbimizden vursun, biri bizi vuracaksa. Sen ayetlerini topla abi, bohçalayalım bin kaç yıllık öfkemizi. Sis vakti sağır ve sessiz terk edelim bu viran ülkemizi. Hadi abi gidelim, Leyla'nın ülkesine? Bırak helâk ile enkaz olsun arkamızda medâyin. Bırak ağyara yâr olsun cümle mehasîn. Bırak minberi devrilsin ve çöksün kubbesi içi boş mâbedinin. Hadi abi gidelim, tanrının gazabını üstümüze çekmeden, giderayak bir ihanet kalbimize çökmeden, gidelim. Yüreğimiz dağa kalksın, dağlar ayağa kalksın, bir intifada olsun gidişimiz. O şehr-i şân üstünden, Halep ve Şam üstünden, Tan ve akşam üstünden, Kahır ve gam üstünden gidelim Leyla'ya. Sen Aksa'da namaz kıl ben bir sapan bulayım, kaldırımlardan taş söküp zulme düşman olayım, vurulup yere düşen bir cana can olayım, yürüyüp giden gençlere kurban olayım. Gidelim abi? Gidelim. Ki kalmadı durmak için makul bir gerekçemiz. Kalmadı burda hayat. Buradan ırak olalım, ırakta toprak olalım. Gidelim Leyla'nın ülkesine. Orada alnı dövmeli, burnu hızmalı, takıları akik ve zebercetten ve serâpa iffetten mağrur kadınlar, vakur ve mütevekkil erkekleriyle, Rahman'ın rahmetinden çok Kahhar'ın kahrına vekil yürekleriyle bekliyorlar bizi. Gidelim abi hazırlan, neyin varsa al yanına. Koy cebine bu ülkenin bütün günahlarını. Tava vadisinden incir, Tûr dağından zeytin toplayalım. Ve gidelim sonra, bekliyor bizi Endülüs'te tehir edilmiş bir aşk. Kurtuba tepesinden seyredelim akşam güneşini. Elhamra'daki soframız henüz toplanmadı. İbn-i Rüşd yolumuza dikilmiş Sevilla'da, kurtarmak için bizi bu çelişkilerin çelişkisinden. Ruhumuzun uyanışını anlatmak için bekliyor bizi Medinetü-z Zehra'da İbn-i Tufeyl. Endülüs'te aşk bekliyor bizi kehribar sarılığında. Akşam ufku yakutî bir şevk ve kızıl bir kederdir Granada üstünde. Yarım adım duraksayan bir raks bekliyor bizi gidelim abi. Gidelim abi. Yolumuz uzun. Bağdat'ta bir veli bekliyor üstü başı kan içinde, yıkık mekân içinde, ruhu zindan içinde. Gidelim ki duramıyorum burada yaslandığım her duvar üstüme devriliyor. Gidelim ki sinemde kopan zelzeleyi sen biliyorsun abi. Ömrümüzün en eski lehçesinden kurulmuş türküler bekliyor bizi, şehrin kapılarına asılmış mahkumların dilinde. Çocuklar yola yatırmış gözlerini bekliyor bizi yüreği ellerinde. Sen ayetlerini topla abi, benim öfkem kınımda. Ben ölümden uzağım, ölümse çok yakınımda. Gidelim ki Leyla bin yılın hasretiyle bekliyor bizi. Burnumuz aşktan kanasın illa kan akacaksa. Namusu varsa kalbimizden vursun, biri bizi vuracaksa. Sen ayetlerini topla abi, bohçalayalım bin kaç yıllık öfkemizi. Sis vakti sağır ve sessiz terk edelim bu viran ülkemizi. Hadi abi gidelim, Leyla'nın ülkesine? Bulvarların sisinden alnımıza yapışan rutubeti serelim çöl güneşine, uzaktan Kudüs'ü görsün. Lacivert bir çarşaf olsun ru-i zemin, arş-u sema. Bedir vakti geceleyin yıldızların sırrını çözelim sırtımız kumla kavi, yatalım Leyla'nın rüyasına. … https://www.timeturk.com/tr/makale/m-sait-yakut/yuru-gidelim-abi.html Sezai Karakoç’ la bitirelim. Nereye gitmek ister ki insan; yoksa bir sevgili? “Senin kalbinden sürgün oldum ilkin … Ah uzatma dünya sürgünümü benim Nice yorulduğum ayakabılarımdan degil Ayaklarımdan belli … Bütün şiirlerde söylediğim sensin Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkis'ın Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini Deniz gözlerinden alir sonsuzluğun haberini Ey gönüllerin en yumuşağı en derini Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim … Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim … Sezai Karakoç Selam ve dua ile.
“YÜRÜ GİDELİM ABİ…”
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.