İslamiyet’ten önceki devirlerde,aynı bölgede ama farklı yerlerde yaşayan her bir insan topluluğuna; ayrı ayrı peygamberleringönderildikleri bilinmektedir. Gerek Kur’an’ı kerim de ve gerekse Hadisişeriflerde bunun birçok kanıtve izahı olduğundan dolayı, burada onunteferruatına girmek istemem. Mesela Hz. İbrahim (a.s) ile Hz. Lut (a.s)’ın aynızaman diliminde yaşadıklarını ve yakın akraba olup, fakat ayrı kavimleregönderildikleri bilinmektedir. Lut (a.s)’ın davetine kulaklarını tıkayan vekadınları bırakıp erkeklere şehvetle yaklaşmayı meslek haline getiren sapık kavmininyaşadıkları Sodom ve Gomore şehirlerini içindekilerle; cenabı ALLAH, gönderdiğiazapla yerle yeksan etmiştir.
Birçok peygamberin, kavmininbaşına gelen buna benzer akıbetler; insanların yaptıkları günahlarda ısrarcıolmaları, ALLAH’IN göndermiş olduğu peygamberlerinin davetine icabetetmemelerinin sonucunda vuku bulmuştur. İlahi davete icabet etmeyi terk edenher dönemin kavimleri; kendi elleriyle işlemiş oldukları günahlarının bedeliolarak, başlarına gelen azaptan ve helak olmaktan yakalarınıkurtaramamışlardır. Nuh (a.s)’ın 950 yıllık davetine kulaklarını tıkayan vekendilerine verilmiş olan bunca nimeti tepip inkârı tercih edip; necat gemisinebinmeyi kin ve inkârlarına yediremeyen putperest kavmi, (oğlu da buna dâhil)tufanlagelen azap ile helak olup suların derinliklerinde kaybolup yok olmuşlardır.
Âdem (a.s)’den Hz. Muhammed(s.a.v) kadar gelen zaman ve süreçlerde, insanlara ne kadar peygamber (çünkübir kısmını sana bildirmedik diye buyuruyor cenabı hak) gönderilmişse; kendikavimlerinden öncelikli olarak, refaha boğulmuş yaratılışlarını unutanlarınkarşı çıktıklarını görmekteyiz. Unutulmamalıdır ki, her kim ALLAH vepeygamberlerinin davetine icabet etmişse kurtulmuş; kim de inkârlarında ısrarcıolup karşı çıkmışlarsa helak olup gitmişlerdir. Günümüzde, batı menşelisağcılık ve solculuğu prensip olarak alıp ve bu sapık fikirleri insanlarakurtuluş kapıları olarak enjekte etmeye çalışan akıl fukarası bazı çevreler;akıl hummasına tutulduklarını bilmeli ve yol yakınken, ALLAH ve Resulü ’nündavetine icabet etmelidirler!..
Nemrutların, Firavunların,Şeddatların ve Ebu Cehillerin akıbetleri ne olduysa, bu gün de, batılın kirlisularına kapılıp gidenlerin akıbetleri de o olacağı muhakkaktır!... Bu değişmezbir kural ve inkârı kabil olmayan bir hakikattir! Bu hakikat, dün olduğu gibi, gününinsanı için de geçerlidir! Günümüzde, ne yazık ki, hala İslam düşmanlarıyla iştutup ve onlar gibi yaşayan bedbahtların sayısının bir hayli kalabalık olduğunumüşahede etmekte ve müteessir olmaktayız. Peki, tüm bunlar nedenkaynaklanmaktadır? Tabi ki, ALLAH ve Resul’ünün Davetine tam manasıyla,kayıtsız şartsız teslimiyet gösterilmemektenileri gelmektedir!...
Öyleyse biz Müslümanlar olarak,Rabbimizin ezeli ve ebedi olan şu buyruğuna kulak vermeli ve kayıtsız şartsızicabet etmek zorundayız ki kurtuluşumuz mümkün olabilsin: “Ey iman edenler! Sizi, kendinize hayat verecek şeylere çağırdığızaman, ALLAH ve peygamberine icabet edin ve bilin ki ALLAH, gerçekten kişi ilekalbinin arasına girer ve muhakkak siz hep O’na (c.c) götürülüp toplanacaksınız.”(Enfal/24)
Evet, batıl ideolojilerin boyattığı ve cehenneme çağıran ideologların kitleleri peşlerinden sürükleyip;ALLAH ve Resul’ünün emirlerinden uzaklaştırmanın savaşını verdikleri günümüzde;Müslümanlara düşen, ALLAH’IN ve onun sevgili Resul’ünün emirlerine zıt olan tümoluşumlardan uzak durmalarıve kayıtsız şartsız Hakkındavetine icabetetmeleridir.
Bilinmelidir ki, ALLAH ve Resulü’nün yolundan başka tüm yollar; cehenneme çıkar!... Bu fani âlemde, vermişolduğumuz imtihanda; saflarımızı muğlak halde bırakır ve yaşamaya devam edersek,kötü bir akıbetin bizi beklediğini asla ve kata unutmayalım. Bu gün sırf bazıçevrelere inat olsun diye, mazlumi’yet kılıfına bürünüp ve batıl ideoloji veideologların safında yer alan bazı uyumuşların; “Kişi sevdiğiyle beraberdir”Nebevi düsturunu unutmamaları lazımdır. Bazen hatırlatmak, insanı gafletuykusundan uyandırır sözü; manasız değildir, onun için hatırlatmış olalım.
Yol ikidir: Ya Hak, ya da batıl! Bir üçüncüsü ise bu iki yol arasındagidip gelmedir ki; onun adı da nifaktır ve daha tehlikelidir, tabi ki o dabatılın bir parçasıdır!... Namazın semtine uğramayanın,Orucu hesaba katmayanın, Zekâtmış, helalmiş harammış diye bir derdiolmayanların; kimin veya kimlerin davetine icabet ettiklerini iyi düşünmelerilazımdır. İnsan kendini kandırmamalı ve fırsat eldeyken safını net ve duruolarak belirlemek zorundadır. Misal olarak, Oruç tutup ama hiç Namazla işiolmayanın durumu; meyvesiz bir ağacın durumu gibidir. Sadece gölgesi olur veodun olmaya yarar!? Rabbim bizi, kendisinin ve Resulü ’nün davetine; kayıtsızşartsız icabet eden kullarından eylesin! Selam ve dua ile. 01 Haziran2017/6 Ramazan 1438.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum