“Dinde kolaylık vardır” diyerek bilerek veya bilmeyerek dinde yenilik yapmaya çalışanlar çıkıyor. Dinimizde ifrat ve tefritin yani aşırılığın yeri yoktur. Dinimiz orta yolda olmayı emreder.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“İşlerin hayırlısı vasat olanıdır.” [Beyheki]
[Vasat, ifrat ve tefritten uzak orta yol demektir. İfrat, normalden fazla, tefrit, normalden az demektir. Mesela çok uyumak ifrat, çok az uyumak tefrittir.]
İfrata kaçarak gücünün yetmediği şekilde ibadet etmeye çalışmak, mesela geceleri hiç uyumadan namaz kılmak, gündüzleri hep oruç tutmak, hanımından uzak kalmak, et, süt, tatlı gibi şeyleri hiç yememek, iyi Müslüman olmak demek değildir.
Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:
“Kolay bir din ile gönderildim. Dinimizde ruhbanlık yoktur. Et yiyin, hanımlarınızla mübaşeret edin. Nafile oruç da tutun. Tutmadığınız günler de olsun. Nafile namaz da kılın. Uyuyun da. Ben bunlarla emrolundum.” [Taberani]
“Din kolaylıktır. Dinde aşırı gideni din mağlup eder.” [Nesai]
Şu halde yiyip içmeden, uyumadan ibadet etmek zordur.
Günümüzde ifrata kaçanlar azdır veya hiç yoktur. Fakat tefrite gidenler çoktur. “Dinde kolaylık var” veya “Kolayını yapıyorum” diyerek dini bozmaya çalışanlar çoktur.
Birkaç misal: Ayaklara mest giyiliyor, üstüne meshediliyor diyerek tırnaklara oje sürüp, üstüne meshetmek caiz olmaz. Yahut bugünkü naylon çoraplara meshetmek caiz olmaz. Çoraba meshetmek kolaylık ise de, dinin emri değişmiş olur, ibadet sahih olmaz.
Su bulunmadığı zaman teyemmüm etmek farzdır. Fakat dinde reformcuların dediği gibi, sular kesilince hemen teyemmüm edin demek, dinde kolaylık değil, dini değiştirmektir. Ramazan yaza gelince tutmayıp, kışa tehir etmek de dini değiştirmek olur.
“Dinde kolaylık var” diyerek namazları vaktinde kılmayıp, hepsini gece yatarken kılmak da dini değiştirmek olur. “Dinde zorluk yoktur, kolaylık vardır” demek, “Dinimizin verdiği ruhsatlardan faydalanın” demektir. Yoksa “Herkes hoşuna giden şeyleri yapsın, hoşlanmadığı şeyleri yapmasın, ibadetleri keyfine göre değiştirsin, erkek kadın elbisesi giysin, kadın erkek elbisesi giysin” demek değildir. Dinde ufak bir değişiklik yapmaya hiç kimsenin yetkisi yoktur.
Kur’an-ı Kerim’de de mealen, “Dinlerini oyuncak ve eğlence edinen kimseleri bırak” buyurulmaktadır. (Enam 70)
Peygamber efendimiz buyuruyor ki: “Kadın elbisesi giyen erkeğe, erkek elbisesi giyen kadına lanet olsun!” [Hakim]
“Erkeğe benzemeye çalışan kadın, kadına benzemeye çalışan erkek bizden değildir.” [İ.Ahmed]
“Kadın gibi davranan erkeğe, erkek gibi davranan kadına lanet olsun!” [Buhari]
“Erkeklere benzeyen kadınlara ve kadınlara benzeyen erkeklere Allah lanet etsin!” [Taberani]
Seadet-i Ebediyye kitabında diyor ki:
Tergib-üs-Salât’daki Hadis-i Şerifte, “Örtülü olan çıplaklara ve erkek gibi giyinen kadınlara ve kadın gibi giyinen, süslenen erkeklere lanet olsun” buyuruluyor. Hele dar pantolon, erkeklere de caiz değildir. Çünkü kaba yerleri dışardan belli olmaktadır. Bunlar İslam âdeti değildir. Dinsizlerden, İslam tesettürünü bilmeyenlerden gelmektedir. Haramlar yayılsa, yerleşseler de, İslam âdeti olamazlar. Kâfirlere benzeyenin, onlardan olacağı, Hadis-i Şerifte bildirilmiştir. Pantolon, kadınlarda manto altına giyilebilir ise de, mantonun pantolon yokmuş gibi dizleri örtmesi lazımdır.”
Peygamber Efendimiz, erkek kılığına girip mızrak kuşanmış bir kadını görünce, “Erkeğe benzemeye çalışan kadına, kadına benzemeye çalışan erkeğe lanet olsun” buyurdu. El ve ayaklarını kınalayıp kadınlara benzemeye çalışan birini sürgüne gönderdi. (Taberani, Ebu Davud)
Dinimiz bu konunun önemini bildirirken, zamanla daha iyisini yaparsın demek yanlıştır. Bize düşen, dinin emrini olduğu gibi bildirmektir. O ne kadar uyabilirse uyar. Tam uyar, yarım uyar veya hiç uymaz. S. Ebediyye’de, “Pantolon, manto altına giyilebilir ise de, mantonun pantolon yokmuş gibi dizleri örtmesi lazımdır” demesi, pantolon giymeye izin vermek demek değildir. Pantolon giymeyi gerektiren şartlar varsa, hiç değilse böyle giyilebilir demektir. Böyle giyilince, pantolon erkek kıyafeti olmaktan çıkmaz, ancak görünmediği için giyilmesi caiz olur. Altın yüzüğü gümüşle kaplatınca, altın görülmediği için kullanılmasının caiz olması gibidir. Erkek tedavi niyetiyle bilezik, kolye kullanırsa, bunlar kadın ziyneti olmaktan çıkmaz, fakat tedavi maksadı olduğu için caiz olur. Kolaylaştırın, güçleştirmeyin demek, kolayınıza geleni yapın, dini istediğiniz gibi değiştirin demek değildir. Dinimizin tanıdığı ruhsatlardan faydalanın, aşırı gitmeyin, fitneye sebep olmayın demektir. Yoksa “Herkes hoşuna giden şeyleri yapsın, hoşlanmadığı şeyleri yapmasın, ibadetleri keyfine göre değiştirsin” demek değildir. Kolaylığın ölçüsü ne? Birine kolay gelen bir başkasına zor gelebilir. O zaman her insana göre dini değiştirmek lazım. O zaman dine ne lüzum vardı. Dini emir ve yasaklar niye bildirildi. Hâşâ dinin kuralları lüzumsuz yere mi bildirildi? Kolayıma böyle geliyor diye, dinde ufak bir değişiklik yapmak dini değiştirmek olur. İlmihalde, “Şalvar, çok geniş olduğu için, âdet olan yerlerde, kadınlar için de, iyi bir örtü ise de, âdet olmayan yerlerde fitneye sebep olursa, kullanmak caiz olmaz” deniyor. Demek ki hem dinin emrine uyacağız, hem de fitne çıkarmaktan kaçacağız. Dinimizde ifrat ve tefritin yani aşırılığın yeri yoktur. Dinimiz orta yolda olmayı emreder.
Allahu Teâlâ cümlemize dinini en doğru şekilde yaşamayı, her hareketinde, davranışında aşırıya kaçmamayı nasib eylesin. (Amin)
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum