İslam coğrafyasındaki ülkelerin bağımsızlık serüvenleribenzerdir. Bunların çok kanlı olanları da vardır: Cezayir.
Günümüzde, tüm mücadeleler kolayca çalınır bir halegeldi. Önceleri, hedef saptırma, yanlış algı ve itibarsızlaştırma yöntemleridaha uzun soluklu olmaktaydı. Şimdilerde ise, sivil ve şeffaf olmaları,teknoloji kullanımı dolayısıyla saman alevi gibi ani parlamalar, emek verilerekbelli bir seviyeye getirilen tepkilerin son rauntta -Arap Baharı örneğinde degörülen- başkalarınca ele geçirilmesi gibi durumlar yaşanabilmekte. Bir de bunasuni defaktolar eklenebilir. Olmayan bir şeyi varmış gibi gösterip, ani birdalga oluşturma mümkün olabilmekte. Toplum mühendisliğinin teknolojiyi/sosyalmedyayı kullanmasından sonra bunların hepsine tanık olduk.
Ilımlı İslam’ın tanımı ve tehlikelerini bile artık birnoktadan sonra konuşmak, fazla anlamlı gelmiyor.
Zira daha gerilerden başlamayı gerektiren bir olgu ilekarşı karşıyayız. Milenyumla hızlanan ve çok kısa sürelerde değişen kuşaktürleri/insan türleri…
İnsan ve düşünme biçimi çok hızlı değişikliğe uğradı,uğramakta ve çeşitlilik arz etmekte. Bu açıdan, zihni/düşünsel form venormlarla ilgili tartışmaları öne almak gibi bir durum söz konusu. Bunubaşarmadan fikirden, düşünmekten, değerlerden söz etmek, hele hele İslam’dansöz etmek anlamsızlaşmakta, havada kalmaktadır.
Modern dünyanın toplumlarımızda/zihnimizde gittikçemesafe kat etmesi, bizleri son kalelerimizde sıkışmış bir pozisyona itmiştir.Daha önde ve geride olduğumuz cepheler mevcut. Bu bağlamda bir değerlendirmeyapmaya çalışacağım. Aslında bu konu çok yönlü ve çağımızın bir sorunu. Başkazaman ve platformlarda çok yönlü ele alınmalı ve ciddi tedbirler devreyesokulmalı.
Bu yazıda, sadece otuz yedi yıl öncesinden bir kesitvererek hem gençlerimizi farklı bir tarih sayfasına götürmek hem de o günlerihatırlayan ya da haberdar olanlara bir mukayese penceresi açmak istedim. Buvesileyle sanal ortamda tüm sayılarına ulaşabileceğimiz İktibas dergisinin, birbakıma belgesel bir değer olduğunu da hatırlatmak isterim.
Meşhur “İktibas” dergisinin ilk sayısında, Ahmet BinBella’nın bir mülakatı var. Sanırım bu yazı, bize o günkü manzara, dünyanındurumu ve filizlenmekte olan İslami bilinçle ilgili de bir resim sunmakta.Böylece, o gün ile günümüz arasında bir karşılaştırma yaparak; ılımlı İslam’ınbaşarıları, bizim savrulma ve kendimizi bulduğumuz nokta, genel anlamda ilerlediğimizcepheler ve gerilediğimiz alanlar gibi hususlarda karşılaştırma imkanıbulabiliriz.
Maksadım Bin Bella hakkında iyi ya da kötü bir yargıoluşturmak değil. Biraz da bazı şahıslar üzerinden, kendiçeşitliliğimiz/toplumsal aidiyetlerimiz üzerinden tanımlama ve karşılaştırmalaryapma olanağı bulabilmek. Bu anlamda birçok Bin Bella’mızın olduğunu da görmeimkanı bulacağız gibi. Uzatmayayım ve İktibas dergisinin 1 Ocak 1981tarihli/ilk sayısından bazı alıntıları dikkatlerinize sunmaya başlayayım.
“Her şeyden önce Siyonizmin ve emperyalizmin içimizdekikaynaklarını kurutmak zorundayız. Emperyalizm, Cezayir dışında hiçbirmemlekette bu kadar sağlam sığınak bulamamıştır. Siyonizm ve emperyalizmülkemize Filistin’in Birleşmiş Milletlerdeki varlığından önce yerleşmiştir. Vecan evimizde bu iki zehirli ot-Siyonizm ve emperyalizm - hızla boyatıyor.
Ancak kendi pespayeliğimize son verdiğimiz andaemperyalizm sona erecektir. Şirk koşmaksızın Allah (CC) e yönelelim. O'nunilahi emirlerini hayatımızın düsturları yapalım, her şeyden önce, kendi özsistemimizi kurmak için. Kısacası Kapitalizmin ve yedeğine aldığı Sosyalizminmedeniyet projesinden daha üstün bir medeniyet projesi tesis edelim.Kapitalizmin ve Sosyalizmin netice itibarıyla birbiri ile çelişmeyen ve her ikiside tüketim toplumu meydana getirmek isteyen bir medeniyetin iki yüzü olduğunubilmeyen var mı?
Bu iki sistem arasında Apollo ve Soyuz 11 kenetlenmesikadar mükemmel bir kaynaşma vardır. Gelişmi silah endüstrisi karşısında duyulanaşağılık kompleksiyle oluşan istekler istikametinde, yeni bir teknoloji ve yenibir bilim icat etmeye mecbur ediyorlar bizi. İlk teşebbüs batı bankalarınayatırılan müslümanların paraları ile gerçekleşti. Bağımsızlık için attığımızadımlarımıza set vurmaktan başka bir işe yaramadı, bu teşebbüs. Biz servetimiziPeygamberimizin ilahi mesajına uygun bir şekilde kendi öz topraklarımızayatırmalıyız…
Makina bir akılcı filozof tarafından keşfedilmişti . Bizeyabancı bir olgu idi makina. Kabul etmek lazım ki, bu aceleciliğin sonucu oldu,normal olarak. Bu yeni güç kendisi gibi yeni olan bir ilahtan — dolardan —destek alarak manevi gücü inkâr etmemeli. Maddî ruhi düşlerimiz arasındakidengeyi, ancak bu kapitalist sistemden uzaklaşırsak kurabiliriz…
Bir başlangıçolabilir ama böylece farklı bir dünya inşa edebiliriz gelecekte…
Pirim Kazanan Yüz karası Hareketler
Mülsüman halkımızın gösterdiği büyük gayret vefedakârlıklar bir bayrak ve bir milli marştan başka bir şey kazandırmadı bize.Bu ikisinin bedeli olarak bize kalan dejenere bir toplum ve tahrif edilmiş birinançlar karmaşası.
Batı bugüne kadar bize egemen olmak için ateşli silahlaraihtiyaç hissediyordu. Bugün ise, neticede yine Batının işine yarayacak olan,bir ekonomik teminat bu işi rahatlıkla başarabilmektedir. Bu yardımların arkasındancemiyetimizde korkunç yaralar meydana gelmektedir. İşe yarar, aydıninsanlarımızın % 70'i günlük iaşesini temin edebilmek için Batıya göç etmeyemecbur bırakılıyor. Meydan yine dejenere burjuvaziye kalıyor, petrol ve gazyataklarımız ve ürünlerimiz de böylece batıya aktarılıyor. Bu hırsızlıktateknolojinin büyük payı olduğu unutulmamalı.
Bizlere verilen işletme hakkı neticede, kendine uygundüşen yeni bir dünya görüşü, hayat anlayışı, insan biçimi ve düşünme türünükendisi belirliyor. Çocuklarımıza ısrarla tavsiye ettiğimiz şey gerçekte bunlarişte. Zorla onları göçe mecbur ediyoruz. Ergenlik çağına geldiklerinde deCenneti yeryüzünde Paris, Londra veya Newyork'tan başka bir yerdebulamayacaklarını belirtiyoruz.
Bu teknoloji ve bilim konusundaki tavrımızı iyi birşekilde ortaya koymadan mut'u bir gelecekten söz edemeyiz. Her medeniyet bilimve teknolojisini, kendi hedeflerini gerçekleştirmek için kullanır.
İnsanı basit bir varlık olarak ele alan bilim veteknolojinin aksine, insanı bir bütün olarak ele alan ve insanın her ihtiyacınacevap verecek olan bir medeniyet tesis etmeliyiz…
İnsanın insan tarafından sömürülmesi Batı sistemlerininkaçınılmaz neticesidir. Ve gerçek bir vakadır. Bizde bu manada bir sapma çokerken başladı, Hz. Osman (ra) dan hemen sonra — Hz. Ali (ra) ı hariç tutmaklazım — İslam nasıl kazanacak ilk berraklık ve saflığını? İran'da sanrım diğeryerlerden daha önce meselelere cevap bulunacaktır.
Ülkenin her yanında, mahalli idare şeklinde kendi kendiniyönetme, yönetenlerle yönetilenler arasındaki münasebetleri tanzim edenkuralların berrak bir şekilde belirtilmesi sayesinde insanın insanısömürmesinin önüne geçilebilir.
Devrimci bir eğitim için müslümanlara islami mefhumlarınbenimsetilmesi, Dört Halife devrindeki «Şura»dan bahsedilmesi lüzumludur. Amabelirtmek gerekir kipolitik güç olmadan «Şura», ekonomiyi elinde tutanlarkarşısında pek fazla tesirli olmayacaktır…
İslam aleminde sömürü. Şûranın ortadan kalkmasıyla veMuaviye ile başlamıştır. Şûra konusunda sağlıklı bilgiler elde edebilmek içinHz. Ali (ra) devrine göz atmak lazımdır, toplumumuzdaki her türlü sömürüyüortadan kaldırmak için.
Elbette ki, bugünkü problemlerimiz 14 asır öncesi Medinecemiyetinin problemlerinin aynısı değildirler. Yenilik getirmek zorundayız.Bunu yaparken değişmez amaç şu olmalıdır :
İnsanın insana tahakkümünü ortadan kaldırmak…
İran ve diğer islâm beldelerinde cereyan eden hadiseler..
Suriyeli hacıların % 60-70 inin 25 yaşından aşağıolması.. Cezayir camilerinin 20 yaşından küçük gençler tarafından tıklım tıklımdoldurulması, perşembe ve cuma günleri vaazlar verilmesi, hatta camilerdegecelemeleri.. Filipinli müslümanların silaha sarılarak inançlarını müdafaaetmeleri.. Müslüman gençlerimizin kalplerinde daha şimdiden Allah'ın tahtınınyer etmesi için derin bir iştiyak duymaları.. Modern Babil A.B.D. nin kalbindeislâmın söz sahibi olmaya başlaması.. Kuzey Yarımküre insanlarının hızla İslamatabi olmaları.. Hıristiyan misyonerlerin ifadeleri ile Afrika’nın toptanislâmın egemen olduğu bir kıta haline gelmesidir adeta. Bütün haksızlıklarkarşısında, her yanımızı sarmış olan ve Allah (cc)’ in zaferini haykırtankuvvet şudur : «ALLAHUEKBER...»
Ömrünün önemli bir bölümünün hapiste geçmesi ile BinBella gibi şahsiyetlerin mücadelelerini, coğrafyamız sömürücülerinin;milyonları nasıl katlettikleri, batının dünü ve bugünü, coğrafyamızdazayıflayan anti emperyalist ve anti Siyonist çizginin bizim için namusolmasının tarihi ve ontolojik nedenlerini bugünün nesillerine hatırlatmagörevimiz vardır.
İçinde bulunduğumuz şu mübarek Ramazan’ın, -zihnikuşatılmışlığımızın ve bizi, çaresiz olduğumuza inandırarak teslim almakisteyen şer eksenine karşı, hala bile-, “Allahuekber” diyecek güçte olduğumuzbilincinde sabitlenmemize vesile olması dileğiyle.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum