Gerçek ona nereden yaklaştığımıza bağlı olarak değişen bir şey. Bir açının gerçek diye işaret ettiği bir şey başka bir açıya göre pekala gerçek dışı olabiliyor. Bakış açılarına göre değişmeyen tek şey, bakış açılarına göre değişmeyen hiçbir şeyin olmaması. Çoğunluğun onayı ile iktidar olan biri dilediği her şeyi yapabilir mi? Bir açı evet diyor çünkü meşruiyetin kaynağı halktır. Bir açı hayır diyor çünkü meşruiyetin kaynağı haktır.
Bir yanlışa seksen milyon insanın doğru demesi o yanlışı doğru yapmaz. Kuvvetler ayrılığı ve kuvvetler birliği tümü birer yorum. Monarşi, oligarşi, demokrasi, nomokrasi keza birer yorum. “Kanunların Ruhu” kanun yapıcıların tercihine, daha doğrusu keyfine göre değişebiliyor. Sistem düzelmeden insan düzelmez veya insan düzelmeden sistem düzelmez. Hangisi doğru? İnsan sosyal bir hayvan, sistem düzelirse o da düzelir diyor, Proudhon.
Doğru sistem hangisi peki? Sosyalist sistem, komünist sistem, demokratik sistem, İslami sistem. Gandhi insan haysiyetini korumayan her kanun haydutluktur der. Kanun korur ama kanun koyucu korur mu, bilinmez. İslami düzen bir zamanların en hararetli sloganı ve jargonu idi. Şu an dünyada İslami hükümleri tam manasıyla tatbik eden bir İslam ülkesi yok. İstemediklerinden değil, mümkün olmadığından. Bu söylem sahiplerinin çoğu anakronizm kurbanı oldu. Gerçekler idealleri eziyor.
Faizin olmadığı küresel bir ekonomik sistem mümkün değil. Bugün ülke olarak faiz borçlarını ödemek için harcadığımız para tarım ve eğitime harcadığımız paradan daha fazla. Hiçbir İslam ülkesi örnek konumunda (numune-i imtisal) değil. Düşünen her Müslüman kafanın ikamet etmek istediği ülkeler demokratik Avrupa ülkeleri. İslami tabirle diyar-ı küfür. İslam bütün ideolojiler gibi muhalefette iken çekici, iktidarda iken itici.
Birçok yazımda temas ettiğim gibi İslam’ın akıbeti Hıristiyanlık gibi kamusal alandan el etek çekip bireysel alana usulca çekilmek gibi görünüyor. Yaşadığımız kaosun sebebi bu. Bu gerçeği çoğu sosyolog, ilahiyatçı ve muhafazakar aydın da görüyor ama söylemeye cesaret edemiyor. Geleneği, geleneksel olanı bir müddet daha muhafaza edebiliriz ama bu muhafazakarlık aklın amansız taarruzlarına karşı nereye kadar dayanabilir, bilmiyorum.
Yusuf Kaplan, Abdurrahman Arslan, İhsan Fazlıoğlu, Teoman Duralı, İsmet Özel gibi geleneksel aydınların hal-i hazırdan şiddetle şikayet edip ama yeniyi inşa etmek için ‘yeni’ bir sözlerinin olmayışı şaşırtıcı değil. Mazicilik, eskicilik, ecdatçılık hamaseti bir yere kadar işi idare ediyor. Ondan sonrası tatsız ve tuzsuz gerçekler başlıyor. Yazık ki muhafazakar ve geleneksel aydınların en büyük yanılgısı bunları ısrarla görmek istememesi.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum