Benim arkadaşım Muhammed AS bana; "Ne kadar acı da olsa hakkı söylememi ve kimsenin kınamasından korkmamamı", söylemişti. [Ebuzer (Ra)]
Yaşayanlardan da var Allah’ a şükür ama vefat etmiş nadide insanlardan dünya aleme ve bilhassa gençlerimize; 'adam gibi adam görün' diyebileceğimiz ender insanlardandır Ercümend Özkan. Allah rahmet etsin ve bizleri onu anlama nimetinden yoksun bırakmasın, üzerimizdeki hakkını eda edebilenlerden, onu hakkıyla yad edebilenlerden, hatırasına sahip çıkabilenlerden eylesin, omurgalı insanların çok zor ve nadir yetişebildiği, din tüccarlığının ve din kisvesiyle her türlü fitne ve fesadın zirve yaptığı bu coğrafyada onun duruşunu yeniden gündeme taşıyabilme sorumluğumuzu hakkıyla eda edebilenlerden kılsın.
İslami mücadeleyi fakat ve amasız, eğilip bükülmeden, komplekssiz ve dik durarak, sistemi eleştirebilen, megaloman bir kimliğe sahip olmayan, ruhban bir edaya sapmadan, Kuran’ı eksen alan ve her türlü hurafeyi, bidati, ilahı reddeden sisteme karşı İslam’ı savunurken cisimlendiren, tanımlayan ve açıkça ilan edebilen bir tarzı vardı. Müslümanın her şeyi İslami olmalı, İslam’ a göre olmalı derdi. Bir tartışma programında tartışmacılardan biri; 'insanlar laik olmaz, devlet laik olur' deyince; 'Müslümanın devleti de İslam’ a göre olur' diyebilecek tavizsiz, arı, dik bir çizgi çizebilmesi yankı uyandırıcıydı.
Sistemi sorgulardı, Amerikancı değildi, muvahhidi. Cihanşümuldü. İran devrimi de dahil tüm Müslümanları ve onların evrensel mücadelelerini savunur, sahiplenirdi. Devrimciydi, mezhepçi değildi, ırkçı da…
Yeni nesle, onu ve onun duruşunu, İslam’ a yaklaşımındaki sarsılmaz yöntemini, toplumdaki herkesle ve her kesimle hasbıhal oluşunu, ulaşa bilirliğini aktarmamız oldukça önem arz eder.
O, örnek alınacak ve çağımızın ihtiyaç hissettiği değerli bir mücadele adamıydı.
Onu yakından tanıyanlardan biri de Sayın Hüseyin Alan’ dır. Onun yazısından kısa bir kesit:
“Allah rahmet eylesin. Vefatının 25. yılı dolayısıyla dostları ve sevenlerinden ‘ananlar’ oldu, hakkında bi çok şey yazdılar, hayatından kimi kareleri tazelediler.
Allah ‘salihleri anın’ buyurmuştu. Müminler vefalı insanlardır; anılmalıydı elbet…
Onu da anmak herhalde fiziğini, hatipliğini, biyoğrafisini, kentliliğini, tahsilini, mesleğini, mali yapısı(sızlılığı)nı, rütbesi(sizliği)ni, arkasındaki kalabalık(sızlık)ı değil
Kişiliğini oluşturan inancını; kimliğinin icbar ettiği ahlakı, tutum ve davranışlarını; uğrunda var olduğu İslam’ı hükümran kılma mücadelesini; toplumsal hayatın hesap gününe göre düzenlenmesi için kurduğu münasebetlerini, bu uğurda sistemle yaptığı kavgasını; ahaliye hak olanı duyurmasını; küfre olan hasımlığını İslama olan hısımlığıyla sürdürdüğü çırpınışını anmalı…
Şahitleri nasıl bileceğiz? Neyi ne ile kıyaslayarak anlayacak; hangi referansla doğrusunu eğrisinden ayırıp kıymet bileceğiz?
‘Erdemli-fazıl-bonkör-sivil hak talepçi’ amel sahibiyle; iman kaynaklı ‘cesur-cömert-dinin hak saydığını hak bilen-tavizsiz’ salih amel sahibini bir ve aynı mı tutacağız?
‘Islahatçı-maslahatçı-pazarlıkçı-uzlaşmacı-menfaatçi-devletçi-aşkın tanrıcı’ semitik/kitap ehli dinlilerle;
‘Millet-e İbrahimci-hanif tevhitçi-yegane ilah Allah’çı, leküm dinikum veliyediin’ci’ mümin Müslim muslih olanları eşdeğer mi tutacağız?
Kur’an’ı ‘okuyup anlayan, istifade edip düzelen, en güzel söze itaat edip şekillenen, böyle yaptığı için test edilip onaylanmış yegane otoriteye, en güzel örneğe uyan’ ile;
Anlamak için okuyup durduğu halde ‘cahiliyeyi aşamayan, İslam’ı soyut bir fikri mesele yapan, peygamberini tanımadığı için önüne çıkartılana itibar eden, her toplumsal yapı içinde kendine tanınan pozisyonda kalmayı veya pozisyon genişletmeyi’ maharet ve mücadele sananları aynı kefeye mi koyacağız?” http://iktibasdergisi.com/2021/01/27/ercumend-ozkan-bir-mucadele-adami/
İslam’ ı Kuran eksenli anlama ve yaşamaya dair söylemin en sağlam temsilcisiydi. Örnekliğiyle ve yaşantısıyla da böyleydi. Şimdikilerin veya Yaşar Nuri gibi proje profillerinden beriydi.
Kuran eksenli İslami çizgiyi anlatma ve yaymaya dair kendi projeleri vardı. Ömrü vefa etmedi.
Bir misyonu ve vizyonu vardı. Basiretli ve ufuk sahibiydi. Günümüzün ihtiyaç duyduğu ve yeni nesle örnek gösterilebilecek bir profil olan ‘Ercümend Abi’ yi, belki de ilkin kendimize tanıtmalı ve kendimize şu soruyu sorabilmeliyiz:
Onu, hakkıyla anladık mı?
Malum olduğu üzere onun hakkında söylenebileceklerin çok olduğunu ve bir yazı formatının ötesinde kapsamlı bir çalışmayı hak ettiğini belirtmek isterim. Ciddi bir Ercümend Özkan eleştirisini yapmak gibi bir sorumluluğun ortada durduğu söylenebilir. Mücadeleciliği, metodu, yazarlığı, dergiciliği, kitapları, konferansları, tv programları, toplum içindeki örnekliği/sosyalliği…
Bu konuda kısa bir değerlendirme rica ettiğim değerli bir kardeşimin gönderisiyle bitirirken, Rabbimden, yaşayan Ercümend Abilere uzun ömürler bahçetmesini dilerim.
“Ercümend Özkan yaşam -vahiy diyalektiğini ortaya koyma noktasında bir öncüydü.
Yatay düzlemde Kuran’ ı yaşamın tüm sathına serpiştirmeye çalışıyor; dikey manada derinlikli Kurani etütler yapıyordu.
Şimdiki kuran bilimciler diyebileceğimiz türden farklı olarak siyasal alanı vahiyle sorgulamaya tabi tutup İslam’ ı alternatif -ya da tek çözüm- olarak ortaya koyuyordu.
Siyasal İslamı bir vesileyle günlük entellektüel politik tartışmaların odağına taşımayı hep başardı.
Agresif psikolojik bir reddiyeciliğe düşmeden makul bir itirazın sesi oldu.
Meal ,sünnet ,hurafe, İslamcılık tartışmalarında koyduğu taşların çoğu daha olduğu gibi yerinde durmaktadır.
İran devrimini benimsemesi , tasavvufun yozlaştırıcı yönünü ortaya koyması, hilafet tartışmalarındaki duruşu, Kürt sorununa bir başlık açmaması ona çok hasım kazandırmıştı.
Şu husus belirtilmeli ki gününüzde Kuran’ dan ekmeğini kazananların çoğu onun vurgu kırıntılarıyla beslenmektedir.”
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum