Reklam Alanı

ADAM ZOR DEDİ, EĞDİ BAŞINI…

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Adam beş çocuğunu kendi elleriyle bırakmıştı, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna ve elleri boş geri dönüp, gelmişti köyüne. Beş çocuk; üç ile on bir yaş aralığında beş çocuk. Çocuklar yoktu, yanında değillerdi artık… Gözleri sabit bir noktaya takılıyor ve öylece bakıp duruyordu. Zor dedi, sustu sonra… Orada, takıldığı noktada bir çocuk oluyordu. Sonra bir kaç çocuk, en sonunda beş çocuk oluyordu… Öpüyordu onları, kokluyordu, seviyordu… Sızlıyordu yüreği, hüzünlüydü bakışları. Oradan bakışlarının takıldığı o noktadan, acılarının yoğunlaştığı o noktadan aldı kendini. Ne kadar olmuştu suskunluğu, kaç saniye, kaç dakika bilemiyordu. Çıktı sonra acının derinliğinden, unutmalıydı, unutması gerekiyordu. Hayat devam ediyordu! Ve kendisi için önemli olan çocuklarının geleceği idi. Küçük ilçenin hükümet konağının; üç masalı bir odasının; dört misafir koltuğundan birine oturmuş idi. Yok, yok oturmuş değil, gömülmüş idi sanki koltuğa. Kayboluyordu oturduğu koltukta, siniyordu, sindikçe siliniyordu. Her şey sıkıyordu onu. Utanıyordu kendinden… Oturduğu koltuk bile onu bir mengene gibi sıkıyordu… Beton zemine paralel duran başını kaldırdı. Kendisini izleyen gözlerden uzaktı bakışları. Odanın kum beji rengindeki duvarlarına, sonra duvarların büyük kısmını çevreleyen ahşap dolaplara baktı. Baktığı yerde yeniden buluştu çocuklarla, durdu. Zor dedi, yine. Derin bir nefes aldı. Verdim, dedi. Götürdük çocukları, Malatya’ya bıraktık. Dün; Jandarma ile beraber gittik: Beş çocuğu erkekleri ve kızları ayrı ayrı yurtlara bıraktık ve geldik. Bıraktık derken kafasında bir sürü soru vardı belli ki. Zorlanıyordu konuşurken, karşımızda volkanik bir dağ vardı ve sanki patlama öncesi bir durumu izliyor idik… Biz üzülmesin diye konuşmuyor, sadece karşımızda öylesine duran hüznü izliyor idik. Ne söylenebilirdi, nasıl teselli edilebilirdi, çaresizdik, acizdik. O ise konuşarak rahatlamak derdindeydi belli ki. Durdu, eğdi başını; düşündü, yine sabit bir noktaya takılarak baktı ve sordu. İyi bakarlar demi, çocuklar orada adam olurlar demi?... Çok içten soruyordu, aslında o da biliyordu bu çocukların artık yanında kalamayacağını, kendisinin bu çocuklara bakamayacağını ve kendisinin yanında kalsalar bile çocukların perişan olacağını o da biliyordu... Zaten en yakınları dâhil köydeki herkes, çocukların bu “biçare” adamın yanında kalmaktansa yurda verilmesi gerektiğini, adamın kendisine bakmaktan bile aciz olduğunu konuşuyorlardı. Bundan dolayı ilçede kaymakam dâhil tanıyan bilen herkes çocukların yurda gönderilmesi için çaba sarf etmişlerdi. Ama babaydı işte, sonuçta babaydı ve evlatlarını kendi elleri ile yurda vermek zor geliyordu. Zor dedi, eğdi başını, yumdu gözünü, kıstı sesini… Sonra, ne kadar sonra, bir tek kelime, çok uzun bir kelime çıkıverdi ağzından: Dayanamıyorum... Dedi. Yüreğinde yanan ateşin dile yansımasıydı bu tek kelimelik cümle… Sabitlendi yine bakışlarını bir noktaya, gideceğim, dedi çalışmaya gideceğim terk edeceğim buraları. Neyim kaldı zaten. Bir zavallı annem var, o da yaşlı. Çocuklardan sonra oda üzüntüden kahroldu. Ne zaman gideceksin çocukları görmeye? Diye sorduk. Dört ay dedi durdu. Kesik kesik konuşuyordu. Ağzından çıkan kelimeler paramparçaydı, sonra bir tarih mırıldandı. Dört ayı hesap ediyordu… Gelme demişler, çocuklar buraya alışmalı, unutmalı seni, öyle demişler. Ne de kolay söylemişler, ne zor geliyordu oysa adama. En küçüğü dedi, durdu üç yaşında, dedi. Unutur dedi, bilmez artık beni, tanımaz artık beni dedi. Ağzından çıkan kelime değil ateş idi, çok zor söylüyor idi, kelimelerin altında eziliyordu… Değişti bakışı, sertleşti yüzü. Biraz önce çocuklardan bahsederken ki şefkatli bakışlar yerini sert bir yüze bıraktı. Onun yüzünden dedi. O hayırsız evi terk edip gitmeseydi böyle olmazdı, dedi… Gözleri doldu. Kaçırdı bakışlarını... Sonra sırtında büyük bir yük varmışçasına ağır ağır ayağa kalktı. Adam; zor dedi, eğdi başını, yürüdü, sildi gözünün yaşını. O çıktı gitti… Biz, onun yanında söyleyemediğimizi söyledik, çok zor, dedik…
ADAM ZOR DEDİ, EĞDİ BAŞINI…
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.