Reklam Alanı

ÇÜRÜMEYİ FARK ETMEK

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
"İçerisinde yaşadığımız zamanı, dünyayı, toplumu etkileyebilecek, dönüştürebilecek bir dile, bilgiye, bilince ve ahlaka sahip olmadığımız takdirde, yeni bir tarih yazmaktan, yeni bir hikaye yazmaktan söz edemeyiz. Hangi toplumda olursa olsun hamaset/popülizm/menkıbe ve propaganda dili ve söyleminin belirleyici hale gelmiş olması, gelmeyecek bir geleceğe işaret eder." Atasoy Müftüoğlu Tepkilerle şekillenmek ve konumlanmak, aslında manipüle olmak ve oyuna gelmekle aynı anlama gelmektedir. Tepkisellik, kitleleri edilgen kılar. Tepkiler, duygulara dayanır ve ciddi işler, duygulardan azade olarak gerçekleşir, tersi sorumsuzluktur. 28 Şubat' ta müslüman topluma dayatılan yasakların lokalize edilişi; tepkilerin/taleplerin de lokal kalması sonucunu doğurmuş ve İslam' ın; hayatın her alanındaki kuşatıcı ve evrensel talepleri yokmuş gibi sadece başörtüsü ile modern anlamda var olma talebi dile getirilmişti. Bu açıdan İslam' ın özünü ortaya çıkaracak eylemler hep manipüle edilerek gün yüzüne çıkması engellenmiştir. Kendi toplumlarımızdaki kimi siyasilerle sınırlı kalmayan mesela Macron' un bile dile getirdiği İslam'ı güncelleme meselesinin aslı ise bahsettiğimiz kaygılardan değil; tam tersine, İslam' ın bu engellenemez taleplerinin üzerinin daha farklı metotlarla örtülmesi ve İslam toplumları üzerindeki mevcut hegemonyanın devam etmesini hedeflemektedir. Dikkat edilirse Fransa' da da talepler, neredeyse başörtüsü/örtünme şeklinde lokalize edilmek istenmektedir. Bugün kazanmamız gereken basiret; büyük resmi doğru okuyarak, İslam' ın evrensel önermelerini fark etmek, dün yaşananlardan dersler çıkarmak, eksikliğin İslam' dan değil; bizim İslam' a yaklaşımımızdan kaynaklandığını görebilmektir. Bizim toplumlardaki islam' ı güncelleme/yumuşatma/modernleştirme/sekülerleştirme talepleri de aslında batının/batı dünyasının uzun süreli ve küresel çaptaki İslam'ı kontrol altında tutma ve sömürü düzeni devam ettirme planının parçalarından/uzantılarından biridir. Zira batı, kendi içinde bazı ihtilaflar yaşasa bile İslam'ı ve müslümanları kontrol altında tutma ve genel anlamda küresel sömürü çarkını devam ettirme noktasında ihtilafa düşmez. Körlük, en büyük suçtur. Körlük, gözlerin görmemesi değil; görüneni kabullenememektir. Gelişmelerin, kendi ajandası dışında olmasını kabullenememe inadıdır körlük. Toplumlar, manipüle edilerek körleştirilmiş, zihinleri kontrol altına alınmış ve çürümeye sürüklenmişlerdir. Beka diye gösterilen uçuruma doğru sürüklenen ve sonlarını getirecek planlara “normalleşme” diyecek bir zillete duçar edilmişlerdir. Dördüncü sanayi devrimi olarak nitelenen yapay zeka çağının eşiğinde olduğumuz bir süreçte, sürü psikolojisini tercih ederek uçuruma yuvarlanan toplumların hali içler acısıdır. İnsanın, kadim muhakeme ilkelerini unutması ve kadim ilkeleri önemsememesi onu, bir girdaba sürüklemiş, yaşadığı çağı algılama ve büyük resimdeki yerini idrak etme yeteneğini elinden almıştır. Küresel projeler uğruna bölgemizde cereyan eden savaşlar, tehcir, can kayıpları ve yıkımlar artarken; bunlara yenileri ekleniyor ve bölge halklarının enerjisi heba ediliyor, ekonomileri felç ediliyor ve halk büyük sorunlara sürükleniyor. Savaş, işgal ve yıkımlardan yorulan bölgemizin, bu durumdan kurtulması için neler yapılmalıdır? Bu durumu sürdürebilme takatimiz var mı ve bu sürecin bizi götüreceği nihai nokta neresidir? Bu soruları doğru cevaplamak ve tuzakları görmek sağduyulu ve ferasetli bir bakış açısı gerektiriyor. CAN AZERBAYCAN Her savaşa “milli” hamasetlerle dahil olmak, yangına körükle gitmek ve bölgemizde yanan ateşi kendimize daha da yaklaştırmak gibi kimi tuzakların da farkında olmak önem arz eder.Rusya’ nın Ermenistan’ dan vazgeçip Azerbaycan ile yola devam etmek gibi bir politikaya yöneldiği izlenimine rağmen, Ermenistan’ ın Karabağ işgalini sonlandırmasına odaklanmak ve uzun sürecek yeni bir savaşı önlemek yeterli bir seçenek gibi görünüyor.Bu bağlamda Türkiye’yi suçlayan ve savaşı kızıştıran İsrail’ in bölgeden uzak tutulması oldukça önemlidir.Bu süreçte ve sonrasında da bölgenin bekasının bölgesel kenetlenmeden geçtiği gerçeği gün gibi ortadadır. Özellikle Azerbaycan konusunda Türkiye ve İran politikalarının örtüştüğüne şahit olmaktayız. Bu bakımdan neredeyse sanki Azerbaycan’ a saldıran İranmış gibi bir algı oluşturmaya soyunan bir kesimin tavrı, basiretten uzaktır ve İsrail’ in içimizde başardığı “normalleşme” politikasının başarısını göstermektedir. Arap ülkelerinde artık alenileşen, “normalleşme” nin ilanıyla sonuçlanan ve geride bırakılan süreçte olunmasına rağmen ciddi bir ilerlemeden söz etmek mümkün. Zira bu kesim; Sünnilik, etnik söylemler, Çin, İran, Rusya düşmanlığı ve Türkiye’ nin çıkarları, Türkiye ekseni gibi argümanları kullanarak kendini kamufle etmektedir. Türkiye’ yi sevdiklerini söylemekten geri durmayan bu kesimin, aynı anda Türkiye’ nin yok olmasını arzulayan ABD, AB ve İsrail’ i de sevmeleri ciddi bir çelişki değil midir? Bölgedeki yangını söndürme, İsrail’ in bekasına malzeme olup heder olmama ve bölgenin istikrara kavuşmasını sağlayacak üç temel politikayı mümkün kılmanın yolları aranmalıdır. -Bölgede cereyan eden savaş ve çatışmaları sonlandırmaya yönelik bir yol izlemek. -Küresel hegemonik güçleri bölgeden uzaklaştırıcı bir politikaya yönelmek. -Bölge ülkeleriyle dayanışmak ve ortak politikalar oluşturmak. Bu bağlamda bölgenin selametinin İsrail’ in yaşamasıyla ters orantılı olduğu temel gerçeğini görmek ve bölge ülkeleriyle aynı savaşın cepheleri konumunda olan ve bir yönüyle de artık yeni bir küresel dizaynın parçaları/aşamaları olduğu daha da netleşmiş olan Libya, Doğu Akdeniz, Azerbaycan, Suriye, Irak ve hatta Yemen’ de ve diğer bölgelerde devam eden tüm çatışma ve dirençlerde ortak bir poltika izlenmelidir. Bu açıdan Azerbaycan’ da; Rusya’ yı da dikkate alarak, Karabağ’ ın geri alınmasından sonra kalıcı bir ateşkes ve barışın sağlanması yönünde ve bölge ülkeleriyle iş birliği içinde hareket etmeli ve savaşı kısa sürede sonlandırmalıdır. Bu bağlamda Azerbaycan’ ın şii nüfusunu, Türkiye’ nin Ermeni vatandaşlarını da düşünmeli ve hassas olmalıdır. Türkiye, İran vd bölge ülkeleriyle iş birliğini zedeleyerek Türkiye’ yi zora sokacak algı oluşturma tuzak ve manipülasyonlara karşı uyanık olmakta yarar vardır. Yasin Kuruçay’ ın bu konudaki yaklaşımını naklederek bu bahsi sonlandıralım: “Kardeş Azerbaycan halkına selam olsun.İşgalci Ermenistan Azerbaycan'dan defolsun. Azerbaycan tüm işgal topraklarını inşallah özgürlüğüne kavuştursun. Bununla birlikte;Kardeş Azerbaycan'da Müslüman Türk geleneğine uygun bir sistem kurulsun. Azerbaycan'ın İsrail ile sıkı fıkı ilişkisi de son bulsun. İsrail istihbaratı ve ticaretinin Azerbaycan'da fink atmasına son verilsin. Örneğin Azerbaycan devlet petrol şirketi SOCAR, İsrail’in Akdeniz’de bazı petrol ve gaz ararken, Azerbaycan’ın ilk mobil operatörü İsrailli telekomünikasyon şirketi GTİB, piyasanın yüzde 30'dan fazlasına sahip. Azerbaycan’ın en büyük ihracat gerçekleştirdiği 3. ülke İsrail. Aliyev’in şu cümlesi bunu çok iyi açıklıyor: “Kamuoyunda bilinenler ilişkilerimizin görünen tarafı ve ancak onda biridir; onda dokuzu ise su altındadır” Küresel müstekbirlerin, mazlumlar üzerinden yürüttükleri tüm kirli savaş, yaptırım ve işgallerin bir an önce sonlanması temennisi, selam ve dua ile.
ÇÜRÜMEYİ FARK ETMEK
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.