Küresel bir bozgunculuklakarşı karşıyayız. İnsanın ilk yaratılışında söz konusu edilen özellikler vefiiller kıyamete değin sürecektir. Onlarla mücadele de. Bugün için de bumücadeleyi doğru yönetmek, doğruyu bulma çabamıza bağlıdır. Doğruyu bulmayöntemimiz varsa, doğru yerde durma imkanımız da vardır. Çağımızda da, özgürolmanın en önemli şartı, doğruya yönelmiş bir zihnin inşasıdır. Bu bakımdan,doğru düşünmek, doğru yerde durmak, doğru kararlar almak ve doğru yaşamak/doğrumücadele etmek, birbirine, neden sonuç ilişkisi şeklinde, bağlı süreçler olarakgörülebilir.
İnsanoğlunun, doğruyubulma araçlarının başında akıl gelir. Aklı doğru kullanmadığımız zaman, akıltehlikeli bir araca dönüşür. O yüzden aklı olan, sorumlu tutulmuş; aklıolmayan, mükellef sayılmamıştır. Bu da aklı doğru kullanma gerekliliğini ortayaçıkarır.
Aklın doğru kullanılması;onun vahye karşı sorumluluğu olduğunu bilmesi, olumsuzluk ve bozgunculuktandeğil; yapıcılıktan yana olması, kısacası vahye teslim olması ilegerçekleşebilir. Aksi halde aklın ilah olarak kabulü durumu ortaya çıkar.Akılın selameti, vahiyle mümkündür. Dolayısıyla, aklı ve aklın tüm ürün ve metotlarını, fikri çıkarımlarını,bilimi, felsefeyi, vs. vahyin kontrolünden/süzgecinden geçirmek en doğruyoldur. Doğruyu arama, anlama, anlamlandırma ve açıklamanın en kısa formülünün,kabaca bu olduğu söylenebilir.
Aklın emrettiği, insanidonanımlarımızın da doğru kullanılması ihmal edilmemelidir: Vicdan, sevgi vs.Bunların da sünnetullah’a/vahye tabi edilmesi zarureti vardır. “Kendilerine: "Yeryüzünde fesatçıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler.Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurundadeğildirler.”2/11-12
Bugünün bozgunculuğuna,kaos ve sömürgeciliğine, terör ve dehşetine ve her türlü kirliliğine,Kura’an’ın/Allah’ın kavramlarıyla çözüm arayışında olmamız; doğru argümanlarla,doğru yöntemlerle ve doğru donanımlar kullanarak çözüm üretmeye yönelmemiz,tabii ve bizden beklenen bir yaklaşımdır.
En küçük problemin bile enbüyük resimle ilgisi/ilişkisi vardır. Resmin/durumun/yaşananın/sistematiğin neolduğunun doğru tespiti yapılmadan; doğru çözümler bulma yeteneği kazanılamazve doğru çözümlere ulaşılamaz. Bu kural uygulanırsa; en büyük problemlerinçözülebileceğini, yine peygamberlerin uygulamalarından bilmekteyiz.
Konuyu açmadan önce, genelbazı açıklamalar yapmanın uygun olacağını düşünüyorum.
Günümüzde, fesat ve fitne,herkesi ve her tarafı sarmıştır.
Fesat ve fitne, sevimliambalajlar, etkili söylemler ve hızlı bir iletkenlikle yoğun olarakyaygınlaştırılmaktadır.
Fesat ve fitneyi tespitetmek ve ona karşı koymamız zorlaştırılmıştır.
Fesat ve fitneyiyerleştirme, yayma ve etkinliğini sürdürebilme ortamını sağlamak için; değeryargılarına, inançlara, temel ahlaki ilkelere, kadim dini esaslara, insanıntemel fıtratına, davranışsal kodlara, üretim-tüketim alışkanlıklarına, doğayısahiplenmeye, iyi-kötü, hak-zulüm kavramlarını doğru anlamaya yönelik çökerticipolitikalarla zemin hazırlanmış; insanın zihinsel/düşünsel kodlarıylaoynanmıştır.
Bugün, Fesat ve fitne;insan, eşya, tarz, ilke, anlam, toplum, ilişki, siyaset ve diğer bütünalanlarda küresel bir forma kavuşturulmuş; kendini tanıtmak/dayatmak durumundaolup; olabildiğince cüretkar bir savaşım içindedir.
Allah’ın dili/Kur’ankavramları, kıyamete kadar sarılmamız ve kullanmamız gereken; sadece inzalolduğu zaman dilimiyle sınırlı olmayan bir geçerliliğe sahiptir. Bu kavramlar;gerek durum, gerek kişi, gerek tarz belirtmiş olsun ve gerekse mücadele biçimibakımından bugün de uygulanabilir özelliktedirler.
Bugünün, fitnesi, fesadı,müm’ni, münafık’ı, Firavun’u, Musa’sı, Mekke’si, Medine’si, Kerbela'sı, Ali’si,Hüseyin’i, Ebucehil’i, Muaviye'si, Yezid'i, Karun'u, Belam'ı açıkça ortadadır…
Kavramları, onu doğruanlamamızı önemli kılan; ona uygun davranışı/duruşu sergilememizdir.Dolayısıyla, anlam yönünden akademik çabalar önemli ve gerekli olsa da, esasgaye; oluşturacağımız eylem/amel/duruştur…
Genel anlamda, kavramlarıniçinin boşaltıldığı, anlamlarının tahrif edildiği ve şekli görünümümüz ileyazılımımız/ruhumuz arasında büyük bir çelişki olduğu gibi bir durum sözkonusu…
Bugün, fesat ve fitneçıkaranlar; yaptıklarını meşru göstermek için; akli, bilimsel, yasal, insaniargümanları etkili bir şekilde kullanmaktalar.
Anlamlarına kısaca gözatalım.
Fesâd: Bozukluk, çürüklük.Karışıklık, nifak anlamlarında çevrilmektedir.
Fitne ise; karışıklık,kargaşa, geçimsizlik, huzursuzluk, arabozucu, karıştırıcılık/kışkırtıcılık,kaos.
Sadece fitneninsemantik/anlamsal karşılığını ele alacak olursak; neredeyse bütün kötülüklerikapsadığı ile karşılaşırız. Ancak ayetlerde geçen çarpıcı ifadeler bazıdurumları önemli kılmaktadır. Bu fiilleri işleyenlerin/fitne çıkaranların,zıddını/iyileştirme, düzeltme yaptıklarını iddia etmeleri. Bunun da dahatehlikelisi, bizim de buna inandırılmamız ya da ölçütlerimizi değiştirmişolmamız yani bilinçli olarak öyle düşünmemiz. Bu durumda imanlı olmak durumu damuhtemelen kaybolur.
Bu kavramlarınanlamlarında, ağırlıklı olarak iki katogorik unsur dikkatimi çekmekte.
Birisi; olumlu, fıtri,doğal, iyi, üzerinde sözleşilmiş/uzlaşılmış bir düzeni veya Allah’ın evrenseldüzenini bozmaya yönelik eylem; diğeri ise yine kişisel yönü olsa bile,korunması gereken, Allah tarafından korunması istenen ilişkileri, durumları,kuralları bozmaya yönelik işler. Dikkat çekici olan, anlamlarda; kişinineylemiyle sınırlı olmayan, kişileri/toplumu bozgunculuğa yönlendirme gözeçarpmaktadır. Bunun, toplumları yanıltma, azdırma, saptırma, başka bir grubakarşı öfkelendirme gibi; ajitasyon, reklam, çifte standart, dayatma, zorbalık,kandırma, algı yönetimi, provokasyon içerikli toplum mühendisliğine işaretettiği hususları da kapsadığını görmekteyiz.
Kur’an ile ilgili tümanlamlandırmaları yaparken; Kur’an’ın genel anlam/mesajatmosferinden/bütünlüğünden bağımsız olmaması ilkesinin bilincinde olunmalıdır.
Bugün bize gerekli olan,tüm alanlarda olduğu gibi, kendi kavramlarımızı kullanma, bugüne göre adlandırmave kullanma sistematiği geliştirmektir.
Kadim vahyi dinlerin bize,korumamız ve oluşturmamız istenen/gereken bir form/düzen verdiğini ve onubozmamamızı bizden istediğini söyleyebiliriz. Bu formun ne olduğunu ve bunubozmanın ne anlama geldiğini, hangi eylemlerin bu formu bozan niteliklertaşıdığını, bugün için somutlaştırdığımız zaman, fitne ve fesadın pratikkarşılığını ve faillerini gün yüzüne çıkarmış olacağız.
“O iş başına geçti mi,yeryüzünde ortalığı fesâda vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak içinçalışır. Allah fesâdı sevmez!” (el-Bakara, 205)
“Yeryüzünde fesatçıkarmanın peşinde koşma! Şüphesiz ki Allah, fesatçıları sevmez.” (Kasas, 77)
Araf, 56: Düzene konulması(ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O'na korkarak veumut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pekyakındır.
Enfal, 73: İnkar edenlerbirbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmezve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.
Muhammed, 22: Demek, 'işbaşına gelip yönetimi ele alırsanız' hemen yeryüzünde fesad (bozgunculuk)çıkaracak ve akrabalık bağlarınızı koparıp parçalayacaksınız, öyle mi?
Bugün, korunmasıemredilenler, özellikle tahrif edilmeye çalışılmaktadır. Değer yargılarınasaldırılmaktadır, değer yargıları değiştirilmektedir. Zorbaca dayatmalar,ambargolar, jenosid, orantısız güç kullanmalar ve savaşlar, haksızlıklara karşısusma ve daha birçok bozgunculuk örneği sergilenmektedir.
Güçlü olmak, haklı olmayadelil olarak sunulmaktadır. Çıkarlarım bunu gerektirmekte söylemiyle, büyükişgaller ve katliamlar gerçekleştirilmektedir. Küresel baskı sistemleriyle,insanlar şehirlere hapsedilmekte, yıllarca ambargolara maruzbırakılmaktadırlar.
Finansal ambargolarla,emekleri sömürülmekte, sermaye tekelleştirilerek; ezilenlerin nefes almaolanakları ellerinden alınmaktadır.
Bugünün bozgunculuğusistemleşmiş, kurumsallaşmış, küreselleşmiş, din halini almıştır.
O dinin kutsalları,modernizm, para, çıkarlar, hedonizm/zevk, kibir/seçkincilik, sapkınlık, şatafatırkçılık, adaletsizlik, güç, sömürü, sınırsız üretim, sınırsız tüketim, doğayıkirletme vs dir.
O dinin değerleri,insanın, hayvansal dürtüleridir.
O dinin toplumsal yapısı,en yoksullar ve en zenginlerin var olduğu şekilde tasarlanmıştır. O düzeninişleyişinde; yoksullar, zenginlere hizmet etmek için varlar.
Meşru olmayan bir yapının(İşgalci Siyonist Yapı) güvenliği adına, yeryüzünde ülkeler yıkımauğratılmakta; küçük bir ülkeye dünyanın bütün teröristleri ve güçlü ülkeleribirlikte saldırabilmektedir. Daha korkuncu ise, bunlara dini kılıf uydurularak,ayetteki ifade ile bizler ıslah edicileriz, denmektedir. Gazze’yi, Yemen’i,Arakan’ı vs sayıp uzatmayalım.
İnsanların direncikırılmaya çalışılmakta, zayıf/mazlum toplumlara; onlar güçlü, onlarla mücadeleedemeyiz inancı dayatılmaktadır.
Emek, sömürülmektedir.Adaletli, meşru evrensel bir yargı mekanizması bulunmamaktadır. Zengin veyoksul arasındaki uçurum artmaktadır.
Doğal yaşam döngüsü,ekoloji/ekin, sular, atmosfer tahrip edilmektedir.
Neslin tahrip edilmesihızlanmaktadır. Cinsiyet üzerinde, gayri fıtri, gayri ahlaki, doğal olmayanoperasyonlar yapılarak, insanlar sapkınlaştırılmaktadır.
Aileye dayalı doğal toplummodeline yönelik ciddi tahrifatlar, özgürlük kisvesi altındagerçekleştirilmektedir.
Adaletli bir bölüşümü,adaletli istihdam olanakları yok edilmektedir. Zayıfın, sermayeye karşıhukuksal statüsüne büyük darbeler indirilmektedir.
İnsanların, fikirbelirtme, hak arama, itiraz etme, eleştirme olanakları daraltılmaktadır.
Uluslararası mekanizmalar,adaletli davranmayı bırakın, bu düzeni/bozgunculuğu lehinde çalışmakta vebozguncu mekanizmanın aygıtları konumuna gelmişlerdir.
Küresel bir egemenlik,insanı, itaatkar bir güruha dönüştürmek istemekte ve tektipleştirmektedir…
Çözümün ilk etabının lokaldeğişikler olduğunu düşünmekteyim. Başlangıç olarak en azından, bize dayatılanforma/formata, alışkanlıklara karşı bilinçlenmek ve bu yönde, en küçük vefaydasız görünen davranıştan/tepkiden başlamalıyız.
Karşımızda küresel sermayeve onların içimizden atadıkları var ve bizi, süresiz sömürecek bir düzenitahkim etmek istemekteler. Ellerinde para/bankalar, ihaleler, uluslararasışirketler, medya/televizyon/internet, diziler ve en önemli silahları olan reklamlarvar. Başta çocuklar olmak üzere toplumumuzu bazı diziler ve reklamlardankorumanın şart olduğunu söylersem; umarım beni anlayanlar gülümsettiklerimdenfazla olur.
Gücümüz oranında karşıkoyuşlar, direnişler sergilemeliyiz. Bizi yabancılaştıracak, sömürecek tümsunumlarından, arzlarından kaçınarak, dayanışarak, lokal alternatifleroluşturmalıyız. Toplum olarak, bölgesel aidiyetlerimize yeniden sahipçıkmalıyız. Evrensel olduğumuzu, Allah’ın bize çizmediği sınırlarıkabullenmeyeceğimizi haykırarak, önce bu sınırları zihnimizde parçalamalıyız.
Gündemimizi, yaşamtarzımızı, aile yapımızı, eğitimimizi, kültürümüzü, yediklerimizi,içtiklerimizi kurtarmalıyız.
Küresel egemenlerin çokgüçlü olduklarına inanmamaktan başlamalıyız, başaracağımıza inanmakla başlayabiliriz.
Formülümüz Kur’an.Hepimizin ihtiyacı olan budur, hepimizin.
Rabbim, bizi Kur’annimetinin farkına vardırsın, selam ve dua ile.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum