Öğrenci andı okutulmalı mı, okutulmamalı mı?
Türkiye, eğitim adına bu tartışmaya kilitlenirken ben fikrimi beyan etmeden geçeceğim. Zira yaşadığım şehirde eğitim adına çözüm bekleyen diğer sorunların tarafında yer alıp, sayfa sayfa açıklamalar yaparak öğrenci andı ile fikir beyan eden sivil toplum kuruluşları ve eğitim camiası yetkililerini görmezden yada duymazdan geldikleri bazı gerçeklerle yüzleştireceğim.
“Her şeyin başı eğitim” sözüyle yola çıkıp gözümüzü de zirveye dayadığımız eğitim hayatında Urfa zorlu bir sınavdan geçiyor.
Okullar açıyoruz, öğretmen açığını kapatamıyoruz.
Dersliklerin sayısını çoğaltıyoruz, ekipman bulamıyoruz.
Yer sorunu nedeniyle derslikleri de okul bahçesine yaptırıyoruz.
Yeni yurtlar açıyoruz, elektrik-doğalgaz sorununu çözemiyoruz. Halı bile yerleştiremiyoruz.
Ve daha da önemlisi Suriyelileri kaynaştıralım fikri ile özellikle kırsal okullarda Türk ve Suriyeli nüfusunu neredeyse eşit hale getirip kaynaştırmanın ötesine geçip amacımızı aşıyoruz.
Yok!Bunun Suriyeli düşmanlığı ile hiçbir ilgisi yok!
Aksine Suriyelilerin eğitim almalarını destekleyenlerdenim. Kabullendiğim bir gerçek var: Onlar da artık bu toplum bir parçası!
Ben de toplumda cahil değil eğitimli bireyler isterim. Irkı, dili, rengi ne olursa olsun eğitim herkes için şart! Sağda solda boş boş dolaşan bireyler yerine okul sıralarını dolduranlar her zaman tercihimdir.
AMA… (İddialar odur ki…)
Suriyeliler de eğitim görsün diye 25 kişilik sınıf mevcudu 40’a çıkarılmaz.
Öğretmen masası öğrenci sıralarıyla dip dibe olmaz.
Bin kişilik nüfusa sahip okulların 400’den fazlası Suriyeli öğrenci olmaz.
Benim maddi durumu olmayan öğrencim okula gelsin diye öğretmeni cebinden servis ücretini veriyorsa, Suriyeliler bedavadan okula gelemez.
Benim öğrencim günlük 1 TL harçlık ile okula gelirken; Suriyelilere okula geliyorlar diye üstüne bir de para verilemez.
Dil bilmeyen öğrenciler ile Türkçe eğitim alan öğrenciler bir arada olamaz. Gel de matematik, fizik, kimya anlat.
Öğretmenlere “Bilmese de yapmasa da geçir gitsin” denmez.
Suriyeli öğretmenlere ekipman sağlanırken, bizim öğretmenler kırtasiyeye mahkum edilemez.
Hatta daha vahim bir iddia var ki, para veriliyor diye okula gelmek isteyen Suriyeli evli kadınlar öğrenci diye okula alınamaz!
Yoksa ne mi olur?
Öğrenciler “Onlar çalışmadan geçiyor benim ne farkım var?” diyerek eğitim camiasına düşman olur. Maddi haksızlık öfkeye, fikir çatışmaları kavgaya, Suriyeliler-Türkler ayrımı büyük bir uçuruma, öğretmenlerin sabrı isyana dönüşür.
Yapılması gereken eşit koşullarda eğitim.
Urfa eğitimde de adından söz ettirmek istiyorsa öğretmen ve öğrencileri eğitimden soğutmadan çözüm bulunmalı.
Üstelik tüm yük eğitim kurumlarına da yüklenmemeli.
****
Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin, son zamanlarda Kuveytlilerle sorunların çözümü için protokol imzalayıp yurt, okul, hastane hatta fabrika yapmaları için girişimlerde bulunuyor. Tek amaç; eğitim, sağlık, ekonomideki sığınmacılar yükünü hafifletmek.
“Kendisini geç bulduk erken kaybetmek istemeyiz” diyenlerin sayısı da bir hayli fazla.
Peki o zaman Vali, neden bu kadar yalnızlaştırılıyor?
Suni gündemlerin peşinde koşan STK’ların eğitim adı altında toplandığına şahit olamıyoruz. Vali’nin, vekillerin, Ankara’da Bakan’ın kapısını aşındıranları göremiyoruz.
Hayırseverleri bir araya getirip “Siz de elinizi taşın altına koyun” dediklerini duyamıyoruz.
Kampüs okulları açılışında gururla poz verenleri okul yurtlarının halı, çamaşır makinası, ütü, erzak ihtiyaçlarını gidermede varlıklarını hissedemiyoruz.
Öğretmenler ne kadar fedakar, öğrenciler ne kadar sabırlı, eğitim kurumları ne kadar başarı odaklı olursa olsun aksak eşekle yüksek dağa çıkılmaz.
Önce çözüm, sonra başarı…
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum