Her milletin kendi inançlarına ve hayat ilkelerine dayanan kültürü, gelenek ve görenekleri vardır. “örf ve adet” adıyla da bilinen bu gelenekler toplumun kabul ettiği hayat motiflerinden süzülerek toplumun yasaları durumuna gelir. Böylece asırlar boyu değişmeden uygulanıp durur. Kur’an-ı Kerim, bazı hususlarda ayrıntı vermeyip uygulanış şeklini Müslüman toplumun örfüne havale eder. Bu da, Allah’ın yasaklarıyla çelişmeyen toplum örfünün dinde de meşru ve muteber olduğunu gösterir.
Toplumların sürekli uygulaya geldikleri geleneklerden biri de yılbaşı kutlamalarıdır. Doğu toplumlarının da batı toplumlarının da kabul ettikleri takvimlerine göre yılbaşında çeşitli kutlama ve etkinlikler yapılır. Avrupa kültürünün yılbaşı anlayışında miladi takvim esas alınmıştır. Yılbaşı kutlamaları da kendi inanç ve değerlerine uygun olarak icra edilmektedir. Bizim mensup olduğumuz doğu kültürü ise büyük ölçüde İslam dinine göre şekillenmiştir. Kültürümüze dayanak olan değerlerimiz, İslam’dan kaynaklanır. Bu nedenle Avrupa kültürüyle aramızda uzlaşılmaz ölçüde önemli çelişkiler ve farklar bulunmaktadır. Avrupa kültüründeki yılbaşı kutlamalarında içkili, kadınlı erkekli eğlenceler, bize göre kabul edilemez ahlaksızlık ve haramlarla doludur.
Çeşitli zorbalıklar, baskılar ve yanıltıcı süslemelerle dayatılan Avrupa kültürü, ne yazık ki yüz yılı doldurmadan halkımızın hemen her kesimine hâkim olmuş durumdadır. Söz konusu Avrupa kültürü, giyim-kuşamımızı, kılık kıyafetimizi, evlilik ve ticaret şeklimizi değiştirip kendine benzettiği gibi, çeşitli geleneklerimizi kaldırmış, dinden beslenen kutlamalarımızı değiştirmiş, hayatımızın birçok alanına girmiş ve değer ölçülerimizi sarsmıştır.
Avrupa kültürünün bize unutturduğu geleneklerimizden biri de Sersal kutlamaları olarak bilinen “peşk” geleneğidir. Bu gelenek güneş merkezli şemsi takvim olan Rumî takvime göre hesaplanarak uygulanıyordu.
İbadet ve mübarek gün ve gecelerin, manevi değer yüklenen zamanların tesbit ve uygulamasında kameri takvim kullanılır. Ancak dünyevi işler ve daha başka birçok maslahatlar için şemsi takvim kullanılır. Tüm hayatın kameri takvime göre düzenlemesi mümkün olmaz. Bu nedenle ısı ve ışık kaynağımız olan güneşin, takvim için de kullanılması gerektiği ayetlerden anlaşılmaktadır. (Yunus, 5; İsra, 12.)
Avrupalıların kullandığı miladî takvim ülkemizde 1925 yılından itibaren uygulamaya konmasından önce şemsî takvim olan Rumî takvim kullanılıyordu. Yıllarca miladi takvim halk arasında kabul görmedi. Yaşlı büyüklerimizin halen vazgeçmediği ve “Bizim hesap” dedikleri bu Rumî takvim’in aslında Rumlarla bir alakası yoktur. Çok eskiden Anadolu’ya “Rum diyarı” denildiği için burada uygulanan takvime de “Rumî Takvim” denilmiştir. Örneğin sahabe-i kiramdan olan Suheyb-i Rumî (RA) Dicle kıyılarında Übülle şehrindendir; O’na atfen söylenen “Rumî” isnadı, bu diyardan olması nedeniyledir, yoksa Rum kökenli değildir.
Rumî takvimin yerine getirilen Miladî takvim, yıllarca halk tarafından kabul görmedi. Büyüklerimiz Rumî ve hicri-kamerî takvimi kullanır ve “bizim hesaba göre..” derlerdi. Çocukluğumda şahit olduğum yılbaşı kutlamaları halk arasında Rumî takvimine göre yapılırdı. Yöremizde “sersal” adı verilen yılbaşı gecesinde çeşitli etkinlikler düzenlenirdi. Bu kutlamalara “peşk” adı veriliyordu. Sersal gecesi evlerde yalnızca ihtiyarlar ve hanımlar kalıyordu. Her yaştan emsal arkadaşlar, 5’er, 10’ar gruplar halinde ev ev dolaşırlardı. Aralarından biri palyaço kılığına girer, gittikleri evlerde hep bir ağızdan önce bir selamlama olarak: “Peşk peşk seré salé bıné salé Xwedé xortki bıdı kevaniya vé malé: Peşk, peşk yılın başı, yılın sonu, Allah bu evin hanımına bir delikanlı versin!” cümlesini söylerler, sonra da kısa bir tiyatro gösterisi sunarlardı. Ev halkından biri, gelen gruba ceviz, badem, kuru üzüm, pestil, sucuk, gibi yemişler verirdi. Bazı evlerde yumurta ve nar da ikram edilirdi.
Gecenin geç saatlerine kadar çeşitli grupların evlerde dolaşımı tamamlandıktan sonra gruptan birinin evine giderler ve topladıkları yemişleri paylaşırlar ya da bir sofra kurup hep birlikte yerlerdi. Böylece sersal kutlaması yani “peşk” bitmiş olur sonra da herkes evine dağılırdı.
Miladi takvime göre 14 Ocak, Rumî takvimde Kânûn-i Sanî’nin (yöremizdeki adı Kânun-vekış) birinci günüdür; yani Rumî yılbaşıdır. Tüm halkımızın “bizim hesaba göre” yeni yılını tebrik ederim.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum