Özlem,arzularına kavuşamamanın hüzünlü hasretinden ortaya çıkan bir duygudur. İnsana,şiddetli arzularına yönelik bir ümit verir. Tamamen ümitsiz kalan insanyaşayamaz. Çünkü ümit bütün duyguları canlı tutan bir ruh, aydınlık veren birışık durumundadır. Ümitsizliğe düşen kimsenin bütün duyguları hatta düşüncelerisöner, bulutlu bir kış gecesinde elektriği kesilmiş bir şehir gibi zifirikaranlıkta kalır. Bunun sonucunda da ya bunalıma düşer ya da hayatını kaybeder.
İnsangeleceğe yöneliktir, yeniye müştaktır. Ama sıkıntılı ve ümitlerini karşılamayanyenilerden dolayı geleceğe karşı bir küskünlük, bir burukluk hisseder. Ayrıcageçmişte kalan sevdikleri ve mutluluklarına denk yeniliklerin acımasızlığı veümit kırıcı tavırları yüzünden geçmişe daha çok bağlanır. Ancak onlar daelinden çıktığı için onlara yönelik arzulardan oluşan hüzünlü bir duygu ortayaçıkar. Böylece geçmişe hüzünlü bir özlem duyar. Demek ki eskiye duyulan özlemgeleceğin, ümitlerini karşılamaması, geleceğe yönelik ümitsizliğe düşmesinedeniyledir.
Ümitlerinkaybolduğu anda özlem duygusu ümidi canlandırır. Böylece özlem, ölmeye yüztutan duyguları yeniden canlandırır ve çalıştırır. Hedefteki arzulara doğru birvuslat bağı oluşturan özlem duygusu, zaman olur ki vuslattan daha sevimli, dahatatlı gelir. Çünkü insan zamanla bulunduğu hal ve tarza alışkanlık peyda eder,Bir taraftan da maksuduna özlemini sürdürür. Alışkanlık ve bulunduğu durumakarşı ülfet, vuslattan çok özlemiyle yetinmesini sağlar.
İnsanıniki türlü dünyası vardır. Biri “Âlem-i şehadet” adı verilen fiziki dünyası;diğeri de düşünce ve hayalinde bulunan iç dünyasıdır. Dış dünya ile bağı kopmuşkimselerin iç dünyası genişler, ilgi ve yetenekleri o âleme kayar. Yıllarcazindanda yaşayan kimselerin dış dünyaları daracık bir odadır ama buna karşılıkiç dünyaları sorunsuz, uçsuz bucaksız bir âlem haline gelir. Böylece düşüncehayatına girmiş olurlar. Bu nedenle yalnızlığa alışırlar. Hatta bir günaffedilip salıverilmek istenirlerse, uzun süre karanlığa alışıp da aniden güçlübir ışığın gelmesiyle kamaşan gözler gibi, birçok duygu, düşünce ve yeteneklerisarsılır, yeni duruma alışmaları güçleşir.
Düşüncehayatı rüyadaki hayata benzer. Rüyanın dış dünya ile ilişkisi bulunduğu gibi,düşünce hayatının da dış dünya olan fiziki bağlantısı vardır. Fiziki hayata yönveren, etki eden birçok ilmi gelişmelere ve keşiflere öncülük eden kimselerinhep zindan hayatı yaşamış olmaları bu açıdan çok anlamlıdır. Düşünce hayatınıdaha sistematik olarak düzenleyip geliştiren de “özlem duygusu”dur.
İnsanınçocukluğundan itibaren iyi ve kötü anlayış ve kriterleri 40 yaşına kadardeğişiklik gösterir. Yeme-içme ve giyim ile ilgili zevk ve tiksintileri, ya dahoşa gitme ve hoşlanmama durumları yaşlara göre değiştiği gibi, sosyal hayatailişkin maddi ve manevi olay, yaşantı, düşünce gibi alanlarda da değişimgerçekleşir. Örneğin 10 yaşında iken sıkıcı ve kötü gördüğü bir şeyi 30 yaşındaiyi görmeye başlayabilir. Her çocuk bamya yemeğinden nefret eder amabüyüdüğünde vazgeçilmezi haline gelebilir.
İnsanfıtraten güzellik ve iyiliği sever. İyiyi seçme ve iyi olmaya meyyal olarakyaratılmıştır. Gelecekteki lezzetlerin henüz mahiyetini bilmediğinden geçmişteyaşadığı lezzetlere takılıp özlem duyar. Geçmişe duyulan özlemin önemli birsebebi budur. Mazide kalan yaşantı ve olayların kötü ve sıkıcı vasıflarıunutulup silinmiş ama lezzeti, zevki kalmıştır. Geçmişte “kötü” olarak yaşananbir kısım anılar, bir zaman sonra kötü olmadığına kanaat edilir. Hatta kötüvasfı silinmiş bu tarz anılara özlem duyulur. Bir de ilerleyen yaşlarda insanınomzuna çöken sorumluluk ağırlığının artması, geçmişte sorumlu olmadığızamanlara özlem duymasına yol açar. Geçmişin sıkıntılarını unutturan dageçmişteki güzelliklere duyulan özlemdir.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum