Reklam Alanı

YOL GÖSTEREN YAPAN GİBİDİR

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Muhterem Kardeşlerim… İyilik yapana veya iyiliğe aracı olana ondan yedi yüze kadar, hatta duruma göre daha çok sevap veriliyor. İnsanların engeller karşısında, ibadeti yapmak güçlüğü, sıkıntısı, o ibadetlerin, şanını, şerefini göklere çıkarır. Hadis-i Şerifde; “Rabbiniz, rahimdir. Bir iyilik yapmak isteyip de yapamayana, bir sevap verir. Yapana, on mislinden 700 misli veya daha fazla sevap verir. Kötülük yapmak isteyip de yapmayana bir sevap, yaparsa bir günah yazar, dilerse onu affeder.” Onun için her zaman yaşantımızla insanlara örnek olmalı, yol gösterici olmalıyız. Efendim; Kur’an-ı Kerimde mealen buyuruluyor ki: “İyi ve kötü işe aracılık eden ondan bir pay alır. Allah her şeyin karşılığını verir.” [Nisa 85] “Allah, zerre kadar iyiliğin sevabını da kat kat artırır ve ayrıca büyük mükafat verir.” [Nisa 40] “Bir iyilik yapana on misli verilir; bir kötülük ise misli ile cezalandırılır; hiç kimseye haksızlık yapılmaz.” [Enam 160] Peygamber Efendimizin bu konudaki Hadis-i Şeriflerinden bazıları şöyledir: “Hayra delalet edene [yol gösterene], o hayrı işleyen kadar sevap verilir.” [Buhari] “Hayra delalet eden [yol gösteren, önderlik eden], onu yapan gibidir.” [Ebu Ya’la] “Kötülüğe delalet eden onu yapan gibidir.” [Deylemi] “Doğuda biri öldürülür de, batıda olan buna razı olursa, öldürme günahına ortak olur.” [İ. Gazali] “Dua edenle âmin diyen, Kur’an okuyanla dinleyen, hoca ile talebe sevapta ortaktır.” [Deylemi] Bu Hadis-i Şeriflerden, iyi veya kötü bir işe aracılık edene, o işi yapan kadar sevap veya günah verileceği anlaşılmaktadır. Ancak aynı iyiliği yapan aynı sevaba kavuşamaz. İnsanların durumlarına göre de değişir. İhlasına ve imanının kuvvetine göre değişir. Gençlikte veya ihtiyarlıkta, rahat veya sıkıntılı durumlarda daha az veya daha çok sevap alır. Hadis-i Şeriflerde buyuruluyor ki: “Bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç kadar arpa sadakasının sevabına kavuşamaz.” [Buhari] “Fitne zamanında yapılan ibadet, benim yanıma hicret etmek gibi çok sevaptır.” [Müslim] “Fitne fesat yayıldığı zaman, sünnetime yapışana yüz şehid sevabı verilir!” [Hakim] “Çünkü fitne fesat zamanında İslamiyet’e uymak, kâfirlerle savaşmak gibi güç olacaktır.” “Rabbiniz, rahimdir. Bir iyilik yapmak isteyip de yapamayana, bir sevap verir. Yapana, on mislinden 700 misli veya daha fazla sevap verir. Kötülük yapmak isteyip de yapmayana bir sevap, yaparsa bir günah yazar, dilerse onu affeder.” [Taberani] Demek ki iyilik yapana veya iyiliğe aracı olana ondan yedi yüze kadar, hatta duruma göre daha çok sevap veriliyor. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:. Gençlikte, şehvetin, asabiyetin kapladığı anlarda, İslamiyet’in bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta yapılan aynı ibadetten çok üstün ve kıymetli olur. [Hele başka maniler de araya katılırsa, bunları dinlemeyip yapılan ibadetin sevabı o kadar çoktur ki, ancak Allahü Teâlâ bilir.] Çünkü engeller karşısında, ibadeti yapmak güçlüğü, sıkıntısı, o ibadetlerin, şanını, şerefini göklere çıkarır. Engel olmayarak, kolay yapılan ibadetler, aşağıda kalır. Bunun içindir ki, insanların yüksekleri, meleklerin yükseklerinden daha üstün olmuştur. Çünkü insan, engeller arasında ibadet ediyor. Melekler ise, engel olmadan emre itaat ediyor. Savaşta, askerin kıymeti artar ve savaşırken ufak bir hizmetleri, barış zamanındaki büyük gayretlerinden daha kıymetli olur. (3/35) NASİHAT MÜMİNLERE FAYDA VERİR Kâfirleri Cehennemle korkutmanın faydası olmayacağı Kur’an’da bildirilirken, hocaların Cehennemin sonsuz azabından bahsetmesinin sebebi Evet Kur’an-ı Kerimde mealen buyuruluyor ki: “Kâfirleri [azapla] korkutsan da, korkutmasan da fark etmez; çünkü inanmazlar.” [Bekara 6] Tefsirlerde, kâfirler açısından fark etmese de, Peygamber efendimizin vazifesi olan Emr-i Marufu ve Nehy-i Münkeri yapması gerektiği bildirilmektedir. Bu Âyet-i Kerime, sonsuz olan Cehennem azabının dehşetinden bahsetmeyin demek değildir. Öyle olmuş olsaydı, Allahü Teâlâ, Cehennemin sonsuz, azabının da çok şiddetli olduğunu sık sık tekrar etmezdi. “Kâfirlerin temelli kalacakları Cehennemin azabı çok şiddetlidir” mealinde birçok Âyet-i Kerime vardır. Ayrıca Peygamber Efendimiz müminler için müjdeleyici, kâfirler için korkutucu [ikaz edici] olarak gönderilmiştir. Âyet-i Kerimede mealen buyuruluyor ki: “Ey Nebi, biz seni [inanıp inanmayanlar ve iyi amel edip etmeyenler için] bir şahit, [inananlara Cenneti] müjdeleyici ve [inanmayanları Cehennemle] korkutucu olarak gönderdik.” [Ahzab 45] Dinimizin temeli, imanı, farzları ve haramları öğrenmek ve öğretmektir. Allahü Teâlâ, peygamberleri bunun için göndermiştir. Gençlere bunlar öğretilmediği zaman, İslamiyet yıkılır, yok olur. Allahü Teâlâ, Emr-i Maruf yapmayı emrediyor. Yani, benim emirlerimi bildiriniz, öğretiniz buyuruyor. Nehy-i Münker yapmayı da emrederek, yasak ettiğini bildirdiği haramların yapılmasına razı olmamamızı istiyor. Âyet-i Kerimelerde mealen buyuruluyor ki: (Kendinizi ve aile efradınızı Cehennem ateşinden koruyun!) [Tahrim 6] (İçinizde, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir cemaat bulunsun. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerdir.) [Âl-i İmran 104] Mümine nasihat kâr eder. Cehennem azabının şiddeti bildirilmeli ki, müminler kâfirliğe özenmemelidir. Âyet-i Kerimede mealen buyuruluyor ki: “Nasihat et, çünkü nasihat, müminlere elbette fayda verir.” [Zariyat 55] NASILSIN DİYENE ALLAH’A HAMD OLSUN, ALLAH’A ŞÜKÜRLER OLSUN DEMEK Allah’a hamd olsun, Allah’a şükürler olsun demek çok iyidir. Bununla beraber İslam Âlimleri, hamd olsun, şükürler olsun, çok şükür gibi ifadeler kullanmışlardır. Mesela İmam-ı Rabbani hazretleri, bazı mektuplarında Allah kelimesini kullanmadan da hamd olsun diyor. Hamd gibi, dua da Allah için yapılır. Allah’a dua ediyorum demek şart değildir. Dua ediyorum demekle Allah adı kasten kaldırılmış olmaz. İmam-ı Rabbani hazretleri, “Allah’ın seçtiği, sevdiği kullarına selam olsun” buyuruyor. Allah’ın selamı olsun demiyor. Hamd gibi selam da Allah için olduğundan dolayı, Allah ismi kullanılmamıştır. Bu bakımdan vesselam demek kâfi görülmektedir. Kur'an-ı Kerimde de, Allah’a şükür yerine, sadece şükür kelimesi kullanılmıştır: “İnsanların çoğu şükretmez.” [Bekara 243, Yunus 60, Yusuf 38, Müminun 61] “Az şükrediyorsunuz.” [Araf 10, Müminun 78, Secde 9, Mülk 23] (Şükreden kimseleri mükafatlandıracağız.” [Âl-i İmran 145] “İman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin?” [Nisa 147] “Nuh, çok şükreden bir kul idi.” [İsra 3] “Eğer şükrederseniz, nimetimi artırırım.” [İbrahim 7) Bu Âyet-i Kerimelerde Allah’a şükür yerine sadece şükür kullanılmıştır. Allahu Teâlâ ümmeti Muhammed’i din kardeşlerine örnek olan, yardım eden Salih kullarından eylesin. (Amin)
YOL GÖSTEREN YAPAN GİBİDİR
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.