Reklam Alanı

ANKARA'DA İKİ GÜN

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
20 Kasım 2021, cumartesi günü Ankara'daydım!... Şanlıurfa’dan Ankara’ya kadar gelmişken, gönül dostlarımızı ziyaret etmeden gitmek olmazdı herhalde. Bu meyanda, kendime bir program yaptım ve sabah kahvaltısından sonra; yanıma oğlum Abdülkerim’i alıp vira bismillah deyip, evden çıktık. Programım gereği, sırasıyla ziyaret edeceğim yerleri şöyle sıraladım: (Tabi, bu sıralama gününden bir önceki gün, Şanlıurfa’da T.C İletişim başkanlığı, İletişim ve enformasyon müdür yardımcılığı yaparken tanıştığım ve daha sonra Ankara İletişim başkanlığına tayini çıkan; gönül dostum Zikrüllah Karabulutu ziyaret ettim) Evet ikinci günde sırasıyla şöyle devam ettik: "İlk olarak Hacı Bayram-ı Veli'yi ziyaret edip ve ondan sonra da; sırasıyla 2019 da vefat eden Nuri Pakdil ağabey ile Muhsin Yazıcıoğlu’nun kabirlerini ziyaret etmeyi planladık. Ondan sonra Vahdet Vakfı genel Merkezi ve TYB. Genel merkezi ile HECE yayınları ve dergisinin genel merkezini ziyaret etmeyi kararlaştırdık. Evet, ilk durağımız Hacı Bayram-ı Veli (r.alh)'nin kabrini ziyaret etmek oldu. Sonra camiye girip iki rekât tahiyyatül mescid kıldıktan sonra, çıkıp birazda etrafı temaşa ettikten sonra oradan ayrıldık. Oradan ayrıldıktan sonra, doğruca Taceddin Sultan Dergahına gittik. Mehmed Akif merhumun, istiklal marşını yazdığı mekanına girince hem duygulandım, hemde çok üzüldüm. Tabi duygulanmamın ve üzüntümün birçok sebebi vardır ki, burada onlara girmek istemiyorum. Taceddin Sultan'ın da makamını ziyaret ettikten sonra, hemen yanı başında yani kapalı mekânın dışında, güneyinde metfun bulunan Muhsin Yazıcıoğlu’nun kabrini ve kuzeyinde ise Yedi güzel adamın ağabeyi olan Nuri Pakdil ağabeyimizin kabirlerini ziyaret edip Fatihalar yolladık. Taceddin Sultan makamının bir tarafından Muhsin Yazıcıoğlu, diğer tarafında Nuri Pakdil ağabey yatıyor olması, bize şu mesajı veriyordu adeta: "buranın manevi nöbetini devralmış iki askeriz diyorlardı sanki. Çünkü biraz yukarıların da, Ankara’nın manevi mimari ve sembolü haline gelmiş bulunan, Hacı Bayram-ı Veli yatıyordu. Burda da biraz duygulandık, birazda hüzünlendik, birazda yalnızlaştığımızın hali pür melaline ağlar gibi olduk. Neyse orayada veda edince, Vahdet Vakfı genel Merkezinde bulunan, Fakih ve âlim olan Hüsnü Aktaş hocamı ziyaret etmeye gittik, lakin Hüsnü Hocamın hafta sonlarında, hem rahatsız olduğu için hem de pandemiden dolayı gelmediğini öğrendik. Yine de gitmişken, içeri girdik ve bizi karşılayan Murad kardeşimizle çay eşliğinde biraz hasbihal ettikten sonra, Murad kardeşimle vedalaştık!... Oradan da ayrıldıktan sonra, programım gereği; TYB.nin genel merkezine doğru yola çıktık. Bu ziyaretimizden muradım ise, başta TYB. Genel başkanımız Profesör Musa Kazım Arıcan’ı ve personellerini ziyaret edip yüz yüze tanışmak, birazda hasbihal etmekti. Ancak, Genel başkanımızın ayrı bir programı olduğundan dolayı, Genel merkeze gelmemişti. Orada Mahmut hocamız bizi ağırladı, çay ikramı biraz hasbihal derken, güler yüzüyle bizi kapıya kadar uğurladı... Son durağımız, HECE Yayınları ve dergisinin Genel merkezine gitmek kalmıştı. TYB. Genel merkezimize veda edip yola koyulduk. Tabi yazı ile seri bir şekilde anlattığıma bakmayın, Ankara’yı bilenler çok iyi bilirler. Özellikle büyük metropollerde ulaşımın kolay olmadığı pekala malum, çünkü bu gibi şehirlerde, vakit ve zamanı iyi ayarlayamasanız; istediğiniz verimi elde etme şansınız da olmaz. Neyse uzatmayayım, Faruk Uysal hocam, bize konum attıktan biraz sonra HECE'deyiz. Kapıyı bize Üstad Şair, yazar ve çevirmen Faruk Uysal Hocam açtı. Misafir salonuna geçip oturduk!... Çay söyledi, hal hatır ve Şanlıurfa TYB. Şubemizdeki arkadaşları sordu. Tabi HECE dergisi ve yayınlarını ilk kez ziyaret ediyordum. Misafir ağırlama salonunda otururken iki kişi yan odadan yanımıza gelip bize; hoş geldiniz diye selam verdiler. Faruk Uysal hocam bizi tanıştırdı. Biri HECE'nin sahibi aslen bitlisi ve bir dönem bakanlık yapmış olan Zeki Ergezenin kardeşi Ömer Faruk Ergezendi. Diğeri ise, yazar Ali Karaçalı idi. Oturup hasbihal ettik, birazda merhum sezai Karakoç ağabey den bahsettik. Bize, Sezai Karakoç ağabey için hazırladıkları helvayı ikram ettiler. Faruk Uysal Hocam, 1974 ilk memuriyet yeri olan Viranşehir ilçemizde bulunduğu yıllar önceki anılarından bize biraz bahsetti. Sonra Ankara hukuk fakültesinde öğrenci olduklarını söyleyen iki genç daha içeri girdi. Onlarla da selamlaştıktan sonra, bir hatıra fotoğrafı çekip onlara veda ettik. Ve böylece, Başkent Ankara’daki iki günlük; dostları ziyaret programım sona ermiş oldu. Akşama doğru, oğlumun evinin bulunduğu Sincan mahallesinin yolunu tutup eve varıncaya kadar, o güne ve tüm telaşelerinede veda etmiş olduk böylece. Kalın sağlıcakla efendim!... 22 Kasım 2021. Sincan/Ankara.
ANKARA'DA İKİ GÜN
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.