Bir asra yakın bir zamandan beri ülkemizde bazı çevrelerde Allah ismine karşı hasmane bir tutum gözlenmektedir. Konuşma ve yazılarında Allah yerine kasıtlı olarak ısrarla “Tanrı” kelimesini kullanıyorlar ve bunu yaygınlaştırmak istiyorlar. Bu konu zaman zaman tartışmaya açılmış, dini konularda bilgisine başvurulanlardan Tanrı kelimesini kullanmayı mahzurlu görmeyenler olduğu gibi, buna karşı çıkanlar da olmuştur. Ancak bu ihtilaf, Tanrı kelimesinin anlamını farklı düşünmelerinden kaynaklanmaktadır. Nitekim bunu sakıncalı görmeyenlerin gerekçesi, Tanrı kelimesini “İlah, kutsal varlık” anlamında düşündükleri içindir. Oysa Tanrı kelimesinin gerçek alamı bu olmadığı gibi, Allah yerine koyma çabası da iyi niyetli değildir.
Tanrı, aslında İslam’dan önceki eski Türkçede “gök” anlamında “tengri” kelimesinden gelmiştir. Türk dili ile ilgili Divanu Lugati’t-Türk adlı eseriyle tanınan Kaşgarlı Mahmut, bu kelime hakkında, “Kâfirler göğe “tengri” derler, aynı zamanda azametli gördükleri her şeyi, örneğin bir dağı ya da bir ağacı da “tengri” olarak adlandırır ve önünde secde ederler. Bunların sapkınlıklarından kaçarak Allah’a sığınırız.” Demiştir.
İslam’dan önceki Türk inancında gök ve gök cisimleri ilah kabul edilirdi. Bu kutsallık sadece “Tengri” veya “gök tengri” şeklinde söylenirdi. Bu itibarla Tengri veya günümüzde kullanımıyla Tanrı, eski Mısır mitolojisinde güneş tanrısı “Ra”ile benzerlik göstermektedir. Elbette insanlar birçok zamanlarda Allah’ın eserleri olan gökleri, güneş, ay yıldız gibi gök cisimlerini ilah zannetmişler, büyük yanlışlara düşmüşlerdir. Ancak yanlışta ısrar, asırlar süren sapkınlıklara yol açar. Vaktiyle Hz. İbrahim (AS) da saklı tutulduğu mağaradan çıkıp yıldızları, ay ve güneşi ilk kez gördüğünde Rabbi zannetmiş, ama bunlar batıp kaybolunca onların Rab olmadıklarını hemen anlamış ve “Ben batıp giden şeyleri sevmiyorum!” diyerek bu yanlıştan dönmüştü. (En’am, 76-79)
Aslında Allah’ın yarattığı eseri olduğu halde İlah zannedilen, Allah’ın yerine konulan her şey puttur, sapkınlıktır. O halde eski Mısır inancındaki “Ra” da, eski Türk inancındaki “Tengri” veya “Tanrı” da puttur, Allah yerine konulamaz, bu isimler Allah ismi yerine kullanılamaz. İlah anlamında olduğunu zannederek, içyüzünü bilmeden bu kelimeyi kullananlar belki bir derece mazur görülebilir ama Allah’ın Esma-i Hüsna’sı varken, bunların hepsini bırakıp “Tanrı”da ısrar etmek, kimse kusura bakmasın Türkçeyle ve iyi niyetle izah edilemez. Bu kelimenin “İlah” anlamında olduğunu düşünenler de vardır ancak bilinmelidir ki İlah da Esma-i Hüsna’dandır ve Tanrı ile bir ilişkisi yoktur.
“Tanrı” Türkçe bir kavram olduğu halde, Müslüman Türk halkı tarafından kabul görmemiştir. Ancak Allah lafzına tahammül etmeyen inançsızlar eliyle bu kavram, “Yaratıcıyı Türkçe isimle ifade etmek istiyoruz” şeklinde sinsice bir “Türkçe kılıfı” içinde yıllardır halkın kullanımına sürülmekte ve bununla “Allah” ismi halkın dilinden çıkarılmaya çalışılmaktadır. Müslüman Türk halkı büyük ölçüde buna iltifat etmemiş ve oyuna gelmemiştir.
Tanrı kelimesine daha çok ilgi duyanların Allah’ı inkâr edenler ve Allah düşmanları olduğu gözden kaçmıyor. Bu nedenle Allah yerine Tanrı demenin arkasında çoğunlukla bir art niyet olduğu açıktır.
Okullar, üniversiteler, ders kitapları, konuşmalar aracılığıyla, radyo, televizyon gibi iletişim araçlarıyla, hatta bir zamanlar ezan yerine yıllarca okutulan Türkçe bir şarkı içinde Tanrı kelimesi, ideolojik bir tavırla Müslümanlara dayatılmış, çocukların, gençlerin ve halkın zihnine yerleştirilmeye çalışılmıştır.
Peygamber (ASV) “Ahir zamanda Allah Allah diyecek kalmaz.” hadisiyle ahir zamanda Allah ismi yerine başka bir isim koyma çabasının olacağına işaret etmiştir. (Müslim, İmân: 234.) Bediüzzaman, hadis-i şerifinin te’vili ile ilgili olarak bu işarete şöyle dikkat çekmektedir:
"Lâ ya’lemu’l-gaybe illallâh, bunun bir te'vili şu olmak gerektir ki: "Allah!. Allah!. Allah!.. deyip zikreden tekyeler, zikirhâneler, medreseler kapanacak ve ezan ve kamet gibi şeâirde İsmullah yerine başka isim konulacak." demektir. Yoksa umum insanlar küfr-ü mutlaka düşecekler demek değildir. Çünki; Allah’ı inkâr etmek, kâinatı inkâr etmek kadar akıldan uzaktır. Umum değil, belki ekser insanlarda dahi vukuunu akıl kabul etmez. Kâfirler Allah’ı inkâr etmiyorlar, yalnız sıfatında hata ediyorlar." (Beşinci Şua)
Tanrı kelimesinin yöremiz dilinde söylenen “Xuda” veya “Xwdê” ismiyle de bir benzerliği yoktur. Çünkü Tanrı, gök anlamındadır oysa Xuda, Samed isminin karşılığı olan “kendi zatıyla kaim” anlamındadır; Xwedê ise, Türkçede de kullanılan “Mevla” isminin karşılığı olan “sahip” anlamını ifade eder. Türkçede de Yüce Allah için, “Sahip, Yaradan” kelimeleri pekâlâ söylenebilir. Her dilde Allah’ın vasıflarını ifade eden kavramlar kullanılabilir, ama Allah’ın yarattığı bir eseri ifade eden isimler Allah için kullanılamaz.
Kur’an-ı Kerim, “En güzel isimler Allah’ındır; bu isimlerle O’na dua edin, O’nun isimleri hakkında doğru inançtan sapanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını çekecekler!” (A’raf, 180.) ayetiyle Allah’ın Allah’ın Esma-i Hüsnâ’sı (en güzel isimleri) bulunduğuna dikkat çekerek, o isimlerle onu çağırmayı emretmektedir. Gerçekten Zat-ı Akdes’in en özel ve en kapsamlı ismi olan “Allah” lafzı başta olmak üzere, Allah’ın isimlerinin her birinde halâvet, güzellik ve heybet bulunmaktadır. Onun için “el-Hüsnâ” (en güzel) vasfıyla tarif edilmiştir.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum