Muhterem Kardeşlerim…
Bu yazımızda da yine belirlediğimiz bir konuyu Tam İlmihal Saadeti Ebediyye ve İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat’ından faydalanarak hikmet ehli zatların bazı sözleri, Hadisi Şerifler ve Ayet-i Kerimelerle tamamlayarak yazımızı pekiştirip sizlerle paylaşmış olacağız inşaallah.
Efendim;
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Eş, İş, Arkadaş. Bu üçünde yanılan iflah olmaz. Ben onu düzeltirim der ama düzeltemez. Kendisi onun gibi bozulur. Bir sepet sağlam incirin içine bir tane çürük incir koysanız hepsini bozar. Bir sepet sağlam incir o bir çürüğü sağlam yapamaz. Dünyada aziz olmak isteyen diline sahip olsun. Sabır susmaktır. Konuşan, susandan daha fazla vera sahibi olamaz. Kötü insanlarla arkadaşlık yapan, iyi kimselere suizan eder. İnsanların bilgilisi, insanların bilgisinden yararlanıp kendi bilgisini artırandır.
Dört yerde dört şeyi korumak, iki şeyi unutmamak, iki şeyi de unutmak gerekir.
Korunacak şeyler:
Namazda gönül, halk içinde dil, yemekte boğaz, el evinde göz.
Unutulmayacak şeyler: Allah'ın büyüklüğü ve ölüm.
Unutulması gerekenler: Birine ettiğin iyilik ve sana yapılan kötülüktür.
Şâh-ı Nakşibend hazretlerine, “Namazda Hudû ve Huşû nasıl elde edilir?” diye sorulunca buyurdu ki: '' Huzurlu bir halde helal lokma yiyeceksiniz. Huzur ile abdest alacaksınız ve namaza başlarken İftitah Tekbirini kimin huzuruna durduğunuzu bilerek, düşünerek söyleyeceksiniz.”
Cemaatte rahmet vardır. Bir cemaatte bir kişi, Allahü Teâlâ’nın sevgili kuluysa, duası makbul ise, onun hürmetine Allahü Teâlâ hepsini affeder. İmanın temeli, Hubbi Fillah Buğdi Fillahtır. Yani sevmesi de, sevmemesi de, Allah için olmaktır. Müslüman, Allahü Teâlâ’nın seçtiği sevdiği insandır. Onun seçtiğini ben seçmiyorum, Onun sevdiğini ben sevmiyorum, hiç böyle şey olur mu?
Kur'an-ı Kerimin asıl tefsiri fıkıhtır. Ne yapılacak, nasıl yapılacak, nasıl korunacak, bunlar fıkıh ilmi ile mümkün olur. Dini bilmeden imanı korumak zordur.
Hadis-i Şerifte, “En hayırlınız, Kur'anı öğrenen ve öğretendir” buyuruluyor. Bunun bir manası da, Kur'an-ı Kerim İslamiyet demektir. İslamiyet’i öğrenen ve öğreten en hayırlınızdır demektir. Burada öğreten kelimesi önemli, yani doğru öğrendiğini doğru öğreten demektir. Kafasından konuşan değil.
Müslüman’ın kıymeti, nuru ahirette belli olacak. Cehennem diyecek ki, çabuk geç, nurun ateşimi söndürüyor.
Nasıl ki bedenin rızkı varsa ruhun da rızkı vardır. Nasıl ki bedenin rızkı verilmezse hastalanır, sonunda ölür ise, ruhun rızkı da verilmezse hastalanır ve zamanla ölür. Ölmesi, Allah korusun, kâfir olması demektir. Namaz ve diğer ibadetler ruhun rızkıdır. Büyüklerin sözleri de ruhun rızkıdır.
İki şeyden kaçın: Çok yemekten ve çok konuşmaktan. Sabır, Allahü Teâlâ’yı kullara şikâyet etmemektir. Dünyada en makbul ibadetlerden biri de, Allahü Teâlâ’nın rızası için insanlara yardım etmektir. Gömleğin ilk düğmesi yanlış bağlanınca, diğerleri de yanlış gider. Neticeyi değiştiremezsiniz ama başlangıcı değiştirmeniz mümkündür. Tedbir almamak kibirdendir.
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İnsan öleceği zamanı bilseydi, aklı başından giderdi. İyi ki ölüm vakti gizlendi. Eğer gaflet olmasaydı, hiç kimse bir işine bakmazdı. Gaflet ve uzun emel, kötü olduğu kadar aynı zamanda iki büyük nimettir. Eğer bu ikisi olmasaydı, Müslüman sokakta yürüyemez hale gelirdi.
İnsan genelde ahmak olarak yaratılmıştır. Eğer her şeyi inceden inceye düşünebilseydi, hiç kimse geçimi için çalışmazdı. Dünya, mamurluğunu, ahmakların gafletine borçludur.
Ne gariptir ki, ölüm senin peşinde, sen ise dünyalık peşindesin.
İnsan boş hayallerle doludur. Arzusuna uygun birçok şey ister. Arzularına kavuşmak için de dünyada uzun müddet kalmayı ister. Uzun müddet yaşamak için de, muhtaç olduğu şeyleri elde etmeye çalışır. Çoluk çocuk ister, ev ister, araba ister, bilgisayar ister. İster de ister. Kalbi bunlara bağlanır. Günleri bu işlerin meşgalesi ile geçer. İhtiyaçlar tükenmez, biri biter biri başlar.
İnsan ahiret işlerini ise hep erteler. Böylece yaklaşmakta olan ölümü unutur. Beklemediği bir anda ölüm onu yakalar, fakat iş işten geçmiştir. Cehennemliklerin çoğunun çektiği ceza, bugünkü işi yarına bırakmalarındandır. Pişman olmamak için ölümü hiç unutmamalı, bugünkü ahiret işini yarına bırakmamalıdır. “Kimi ve neyi seversen sev, sonunda ondan ayrılacaksın” Hadis-i Şerifini unutmamalı, hiç ayrılık olmayan gün için hazırlanmalıdır.
Zor olsa da dünya sevgisini kalbden çıkarmaya çalışmalıdır. Ahiret gününe ve orada ya sonsuz cezaya veya sonsuz mükafata kavuşacağını kesin olarak bilen kimse, yavaş yavaş dünya sevgisini bırakmaya çalışır. Çünkü önemli şeyi sevmek önemsizi kalbden çıkarır. Bir arkadaş, “Çocuklarımı severdim, fakat torunlar olunca, onları sevmeye başladım. Hatta torunlardan önemli olan şeyleri sevince, torunları da unuttum” demiştir.
Demek ki aklı olan kimse, en önemli şey üzerinde durmalıdır. Ölüm bir gerçektir. Ahirette sonsuz kalınacaktır. Dünyaya tekrar dönüp iyi amel işleme imkanı olmayacağına göre, Peygamber Efendimizin öğütlerine uyarak kendimizi ölmüş kabul etmek, ona göre geçici arzulardan uzak durmak gerekir.
Allahu Teâlâ cümlemizi eşini, aşını, arkadaşını bu arada Başkanını da iyilerden seçen kullarından eylesin. (Amin)
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum