Cuma günü ilk ve orta dereceli okullarda okuyan milyonlarcaöğrenci karne alacak. Birinci yarıyıl tatili başlamadan geçen hafta MilliEğitim Bakanlığı ilk ve orta dereceli okulların müfredatlarıyla ilgili birçalışma başlattı. Bu tatile, bu çalışma ve bu çalışmayla ilgili tartışmalardamga vuracak gibi.
Bu çalışmanın amacı, müfredatı sil baştan dizayn ederken,işe, öğretmen, veli ve öğrencileri de katmak. Deyim yerindeyse, müfredatıtoplumun ilgili kesimleriyle birlikte yapmak. Bu konuda görüş alınacak. Tabiiiki sorun hemen ön plana çıkıyor. Biri, bu görüşler ne derecede müfredatayansıyacak, diğeri, eğitimle ilgili sorunlara yaklaşım bu şekilde mi olmalı?
"Atatürkçülük” kavramı sosyal bilimler derslerininmüfredatından tamamen kaldırıldığı, Atatürk’ün işlenişinin kapsamınındaraltıldığından bahsedilmekte. Bu yüzden şimdiden bazı kesimler rahatsız olmuşdurumda.
Bu değişiklik teklifinin hükümete yakın olarak bilinenEğitim Bir Sen’den gelmesi işin ayrı bir yönü.
Yine bakanlığın, Darwin’in “Evrim teorisi”ni de dersprogramından çıkardığı söylenmekte.
Eğitim Bir Sen: Atatürkçülük kaldırılsın, hayatımız sınavderken; bazı kesiler bunu, amaç Cumhuriyet ilkelerini yok etmek şeklindeyorumlayarak karşı çıkıyor.
Darwin Teorisi yıllarca İslam’a saldırı amacıyla veideolojik bir yaklaşımla kullanıldı. Sadece kanıtlanmamış, adı üstünde birteori, yıllarca, onu savunanlarca mutlak doğru olarak lanse edilmiş; bir kesimde bunun/evrimin İslam’a aykırı olduğunu düşünerek karşı çıkmıştı…
MEB’in, eğitimde sadeleşme amacıyla 2 yıldır üzerindeçalıştığı ilkokul, ortaokul ve lise taslak müfredatı aslında birliktehazırlanacak görüntüsüne rağmen; durum hiç de öyle değil. Taslak müfredateğitim kamuoyunun görüşünün alınmasının ardından tamamlanacak ve 2017-2018öğretim yılında uygulanmaya başlanacak beklentisi var. Kamuoyu görüşününalınması iyi olsa da; bu görüşlerin müfredata yansıması oranı ve şekli önemligündem maddesi.
Bazı sadeleştirmeler ve yaş seviyesine uygun olmayan konularçıkarılıp, bazı metinlerin kısaltılması söz konusu. Bunlar nispeten olumlu.
Yine Atatürkçülük/Kemalizm gibi çağ dışı kalmış ideolojiksöylem ve sosyal devlet anlayışına sığmayan, devletin ideoloji empoze etmesianlayışı/yolları kısmen de olsa kısıtlanmıştır.
Yine de, özgürlükçü bir birey oluşturmada kişileritanrılaştırma köleliğinden tamamen kurtulmanın uzun bir süreç gerektireceğimuhakkak. Bu süreci kısaltmanın yollarından biri de, bazı köhnemiş kanunlarıkaldırmak olabilir. Mesela, Atatürk’ü koruma kanunu, hazır anayasa çalışmalarıyapılırken kaldırılabilir.
Atatürk ve diğer insanlar hakkında, çocuklar da yetişkinlerde özgür düşünebilmeli. Bu, onların en temel hakkıdır. İsteyen, onun istediğiyönlerini beğenir ya da beğenmez ancak onun tarihi kişiliği, yakın tarihimizeetkileri, tarih bilgileri olarak yer almalıdır.
Bu ülkeye, coğrafyaya, insanlığa yararı dokunmuş insanlarınyad edilmesine kimsenin itirazı olamaz lakin peygamber bile insanken, bazıkişilerin putlaştırılması, hadi onu geçtik, bu putlaştırmanın laikliğisevmeyen/benimsemeyen diğer kesimlere de dayatılması ciddi bir suçtur veinsanlığa, insan haklarına aykırı bir aşağılamadır. Bunun devlet tarafındanyapılması ayrıca bir faciadır.
Tüm bu gelişmelere rağmen, okula yeni başlayan bir çocuğun,okulun bahçesinde Atatürk büstü görmesi, sınıfına ilk girdiğinde Atatürkresmini duvarda görmesi, kitabını her açtığında Atatürk resminin baş sayfadaolduğunu görmesi, o çocuğun Atatürk hakkında objektif değerlendirme hakkına vedolayısıyla düşünce özgürlüğüne vurulmuş ağır travmatik darbelerdir. Atatürk veya başka bir kişinin böylesinegereksiz önemsenmesinin, temiz ve koşulsuz çocuk zihninin ve bilinç altınıntahribine ciddi zarar vereceği ve sağlıksız bir ruh hali oluşturacağıkanıtlanmış bir hakikattir. Çocuklarımıza bu zulmü artık yapmayalım. Bunusadece Atatürk için söylemiyorum. Aynı durum bir peygamber, askeri veya siyasibir şahsiyet, bir komutan veya daha farklı bir kişilik için de geçerlidir.
Darwin teorisi de dahil olmak üzere, bilimsel çalışma olarakgenel kabul görmüş teorilerden, kimin ne teorisi varsa okutmaktan çekinmek dedoğru bir yaklaşım değildir. Eğer bir teori, bağımsız ve ideolojikoperasyonlardan beri ise ve yöntemsel olarak bilimsel bir sonuca ulaşmak için,bilimsel metotlarla hazırlanmışsa, onu okumak ve okutmaktan kaçınmak özgürdüşünme olanaklarını kısıtlayacağından sağlıklı bir yaklaşım olamaz.
Atatürkçü ideolojiyle yetişen nesil Türkiye’yi bir yeregötürememiş, toplumda kutuplaşma ve ötekileştirmeyi kalıcı hale getirmiştir.Ancak, dileyen böyle bir ideolojiyi de benimseyebilir, savunabilir. Bu birhaktır. Yeter ki bunu diğerlerine dayatma hakkını kendinde görmesin vedayatmasın. Cumhuriyetle gelen böylesi şımarık bir davranışın hala devam ettiğide bir gerçek.
Toplum, on yılda bir darbelerle köleleştirilmiştir.Türkiye’yi gerçekten sevenlerin bu gerçeği görmek konusunda daha fazladirenmemesi gerekir.
Çok övülen milli metinlerde bile, çağa ve bilime uygunolmayan cahilce iddialar, ırkçı yaklaşım ve anlayışlar da müfredattan tamamenkaldırılmalıdır. Bu bağlamda, öğrenci andının okutulmasının kaldırılmasıdışında bir gelişme sağlanamadı.
Eski eğitim programında birinci sınıfta dini bayramlarsadece tanıtılırken, yeni taslak ile çocukların dini gün ve bayramlarakatılmaya istekli olmasının amaçlanması sağlıklıdır. Bu konuda ki yaklaşımın,-varsa o sınıfta okuyan diğer dinlere mensup ailelerin çocukları- diğer dinleride kapsaması gerekir.
Sonuç olarak yeni müfredat taslağı çalışmaları, tarz olarakilk defa tabandan bir taleple gelmesi, toplumun görüşüne sunulması ve şeffafbir yöntemle ele alınması gibi yönlerden bir ilktir. Bu kültürü, kutuplaşmadanve toplumun diğer kesimlerinden de gelen teklifleri aynı titizlikle önemseyerekgelenek haline getirdiğimiz takdirde, diğer sorunlarımızı çözme konusunda dahasağlıklı metotlar üretebilme olanaklarımızın artacağını söyleyebiliriz.
Müfredat taslağının tamamı çok uzun olduğundan, hepsihakkında görüş bildirme, bu yazımızın formatına uygun değil. Sorumluluk sahibiinsanların müfredat taslağı hakkında bilgi edinmesi ve katkı sunmasının öneminebinaen dikkat çekmek maksadıyla değindim.
Müfredat, her ne kadar eğitimin en önemli ayaklarından biriise de; eğitimle ilgili, köklü değişiklikler yapılması, eğitim sistemi veeğitim anlayışımızın kökten değişmesi gerektiği gerçeğini değiştirmeyecektir.
Yani esas sorunumuz, müfredat değil…
Dolayısıyla, bu müfredat değişikliğinin kimi faydaları olsabile; eğitim sistemimizi, eğitime ve okula bakışımızı ve mevcut eğitim politikave planlarını köklü bir değişikliğe tabi tutmadan yapacağımız her türlüdeğişiklik ve müfredat yenileme derdimize derman olmaya yetmeyecektir.
İmkan bulduğumuz takdirde, ileri ki yazılarımızın birinde debu konuyu ele almayı ümit ederek, karne alacak çocuklarımız ve velilerineşimdiden iyi tatiller dilerim.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum