Reklam Alanı

ZİHNİ İNŞA SÜRECİNDE “VATAN/EVİMİZ” BİLİNCİ

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Malcolm x; renklerimiz ve etnik özelliklerimizle bir değer veya değersizlik kazanmadığımızı ve tüm insanların aynı haklara sahip olması gerektiğini, ırkçılığın bir fikir değil; hastalık olduğunu belirtir. X; 'öyleyse onların sahip olduğu her şeyden bizim de olmalı’ sonucuna varır. İnsanlık tarihi kadar eski olan bu sorunsalın, akli ve bilimsel bir temeli olmamasına rağmen devam ediyor olmasının tek nedeni, sadece böyle bir yaklaşıma inanıyor olmak değildir. İnsanlar, farklı çıkarlarını veya çıkar bölgelerini ya da yaşam tarzlarını belirlerken bencil davranma ve ötekini oluşturma ihtiyacı hissederler. Bu “ihtiyaç” bir ötekinin farklı olmasını ve şeytanlaştırılmasını gerekli kılar. Bu ayrımcılığın en ilkel bahanesi, etnik milliyetçilik/ırkçılığın temellendiği etnik/ fitri farklılıklar/ çeşitliliklerdir. İnsanları ayrıştırmak isteyenler, etnik ayrımcılıktan başka yollara da başvurabilirler. Coğrafya, din, mezhep, dil/kültür/yaşam şekli vs. İnsanları ayrıştırmak çok kolay iken; birleştirmek oldukça zordur. Çünkü insanları birleştirmek ya da barışçıl bir dünya oluşturmak için de insanların bazı ortak paydalar etrafındabirleşme eğiliminde olması gerekebilir. Bugünkü batının oluşmasında kullanılan ya da ortadan kaldırılan etniklere bakıldığında, beyaz-siyah farklılığı/zıtlığı tezi dillendirilse bile; işin ekonomik boyutunun bu söylemle gizlendiği göze çarpar. II. Dünya savaşında da aynı durum belirgindir. Belli bir maddi seviyeye ulaşanlar, diğerlerini sınıflandırmaya başlar. Bu sınıflandırmadan en kötü etkilenenler ise bu bağlamda en geride kalanlardır. Bugünkü batı, kendileri dışındakilerin, kendileri gibi olmasını asla istemez. Diğerlerinin/ötekilerin, kendilerinin, bu orantısız paylaşımlarının ve konumlarının sürdürülmesi için gereken bir pozisyonda olmaları veya yok olmalarını isterler. Batı için en büyük değer; küreden en büyük payı alarak yaşadıkları bu şatafatın sürdürülebilir olmasıdır. İnsanları birleştirmek ve küresel çapta adalet talebine yönelik bir çağrıda bulunabilmek için, öncelikli olarak, hak etmedikleri halde kimin elinde ne varsa ellerinden alınmasına yönelik bir proje ilebaşlamalı. Bunun da yolu; önce kendi içimizdeki haksız bölüşüm, ırkçı ve mezhepçi ayrışmaları adalet temelinde gidermekten ve sahip olduklarımıza, diğer sahiplerini de aynı oranda sahipkılmaktan geçmektedir. Batının zıddı doğudur. Batı, adil olmayan güçlüleri; doğu, batıdan hakkını almaya ve yok olmamak, daha fazla sömürülmemek için, ona karşı direnen tüm ötekileri kapsar. Batı, bu hattı hep minimize etmiş, bölmüş, ayrıştırmış, kendi içindeki ihtilaflarla meşgul etmiştir. Onlara sınırlar çizmiş, etnik aidiyetler oluşturmuş ve zihinlerini seküler kutsallıklarla donatmıştır. Onları, kendi adına veya kendi rahatı/hedefleri uğruna, birbirleriyle savaştırmış, kendisini ise dokunulmaz/dokunulamaz kılmıştır. İşte biz(doğu/direniş/mazlumlar/ötekiler), bu bilincin, teknik anlamda en öncelikli olduğunu görmeye çalışmalıyız. İşte evimiz/vatanımız kavramını bu bilinç etrafında şekillendirmenin önemi buradadır. Öyle ise, evimiz, yurdumuz, vatanımız bize, düşmanlarımız ve bizleri parçalayanlarca hapsedildiğimiz ve ödevlendirildiğimiz bir yer/coğrafya değildir. Bugünkü batı, genelde kendi bölgesi dışındaki tüm kaynaklara; özelde ise Ortadoğu ve Afrika kaynaklarına göz koyduğunu açıkça deklare etmiştir. Öyle ise evimizi korurken birbirimizle didişmekbize zarar verir. Öyle ise biz; körfezi, Doğu Akdeniz’i, Hazar' ı, Mısır’ı, İran’ı, Afganistan’ı, Venezuela’yı, Suriye’yi, Yemen’i, Türkiye’yi, Filistin’i… batıdan koruyorsak; evimizi koruyoruz demektir. Bu aidiyet, meşru olan daha dar aidiyetlerin bekası için de gereklidir. Dolayısıyla, dinsel, insani ve adli açıdan da baktığımızda; evimiz/vatanımız konusunda ulaşabileceğimiz en meşru aidiyetin; bizi ötekileştiren ve sömüren küresel egemenlerle, adaleti sağlama, mazlumlarınözgürlüğü ve barış için verilecek mücadele ile temellendirilen aidiyet olduğu ortaya çıkar. Aramızdaki dinsel, bölgesel, ekonomik, kültürel sorunları barışçıl şekilde çözümlemeye çalışırken; bunun, esas hedefe daha güçlü şekilde yönelişimize katkı sunacağı bilincinde olmalıyız. Bu iç çatışmaların sürdürülmesinin, bize zarar verdiğini bilmeli bu yönde kışkırtıcı çağrıları dışlamalıyız. Bu çağrılar, genellikle bize benzeyenlerden gelmektedir. Onlar üzerinden dillendirilmektedir. Vatan, toprak parçası değil; bir bilincin adıdır. Vatan, adaletin hakim olduğu ya da hakim kılınması için uğraşılan tüm alanları kapsar. Vatanı anlamlı kılan, adalet yani Allah’ınhükümlerinin hakim kılınmasıdır. Daha dar alanlarda, birbirimizle uğraşmamıza neden olan tüm ihtilafları; -esas hedefe yönelirken, bölgemiz varlık-yokluk mücadelesi verirken- bir tarafa bırakmalıyız. Bugün için/içinden geçtiğimiz bu süreçte, yapılması en öncelikli olanın bu bilincin inşası önündeki tüm engelleri kaldırarak ve ihtilafları bir kenara bırakarak, küresel güç odakları karşısında dayanışma içerisinde olmaktır. Rabbim, mazlumlar ve direnenler/ sabredenlerle beraberdir. Selam ve dua ile.
ZİHNİ İNŞA SÜRECİNDE “VATAN/EVİMİZ” BİLİNCİ
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.