19.08.2021, akşam sularında, Eskişehir’deki evinin kapısında kalp krizi sonucu vefat eden Zeytinci Hüseyin'in anısına!...
Güldüğüme bakıpta sanma beni bahtiyar,
Attığım her kahkahanın altında binlerce hıçkırık yatar. Aslında bu şiir cümleleri, Hüseyin’in yaşam ve hayatının özetidir desem yeridir. Çünkü o çok dertliydi, bütün hayatı çile ve dertlerle boğuşmakla geçti. Ama hiçbir zaman halinden şikâyet ettiğini duymadım, görmedim...
Yıl 2006, mevsimlerden bahar, aylardan Mayıs; kalabalık bir işçi kitlesiyle birlikte Yozgat'ın Boğazlıyan ilçesinin Ova kent beldesine vasıl oluyoruz. Ova kent beldesi, 5 tane büyük camisi, onlarca dükkân market ve fırınıyla göz kamaştıran şirin bir Anadolu beldesi... Geniş arazileri ve özellikle şeker pancarı ekimiyle ülkenin bel kemiğine can suyu veren bir havza. Yozgat ve Kayseri arasındaki yol güzergahında kurulu olan bu şirin beldede iki ay çalıştıktan sonra, vira bismillah deyip Eskişehir’e doğru yol alıyoruz.
Şimdi, zeytinci Hüseyin başlıklı yazının bu seyahatle ne ilgisi vardır dediğinizi duyar gibiyim. Ama inanın, Zeytinci Hüseyin ile nasıl tanıştığımızı size anlatabilmem için; sebep sonuç ilişkisini birlikte aktarmak zorundayım. Eskişehir’i görenler; onun iç Anadolu’nun en gelişmiş ve güzel şehirlerinden biri olduğunu bilirler. Neyse ki, bu sefer de Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinin Dümrek beldesine vasıl oluyoruz. Orda da bir küsur ay kaldıktan sonra, otuz km. Kuzeye doğru tekrar yola koyuluyoruz. Bu sefer konaklama yerimiz, Eskişehir’in Beylikova ilçesine bağlı Yeni yurt köyü. Yeni yurt köyü, kara trenin saat başı alışılagelmiş hüzünlü sireniyle köyü selamlarcasına arzı endam ettiği, etrafı sanki Nuh tufanından kalma dağlarla çevrili düz arazilerin ortasında, 100’den fazla hanesiyle porsuk Çayını selamlar adeta. Yeni yurt köyünü, Manav, MÜHACİR Arnavut ve Doğu Anadolu dan göç edip oraya yerleşmiş Kürt aileler oluşturur. Renkli bir mozaik gibi yani.
Porsuk Çayının çevresindeki sıra dağlar misali uzayan Selvi ve kavak ağaçları, Yeni yurt köyüne ayrı bir güzellik katmakta...
Günlerden bir gün, yıl 2007 Yeni yurt köyüne ikinci gidişimiz. Otağda olduğumuz bir sırada, biri seslenir otağımızın dışında Hocam diye. Dışarı çıkıyorum, iki adam biri ayağından hafif seken esmer tenli ve mahzun; diğeri biraz Uzun boylu açık tenli ve gözü pek. Merhabadan sonra, açık tenli olanı girer söze! Hocam ben Zeki Bozkurt bu köyün sakiniyim. Şu da akrabam Hüseyin, üç dönüm soğanı var göçmüş ve sökülmesi lazım dedi. Peki, inşallah dedikten sonra onları uğurluyorum.
Sabahleyin erkenden tarlasına gidip soğanını sökmeye başladık. Derken bir ara bizim Hüseyin çıka geldi. Biraz hasbi halden sonra Hüseyin söze girdi. Ve Hocam dedi biz de aslen Urfalıyız deyince; meraktan nasıl yani diye sorunca, anlatayım Hocam dedi. Benim dedem Kürt Halil Urfa’da bir adam vurur ve memleketi terk etmek zorunda kalır. Önce Haymana'ya oradan da Eskişehir’e gelir. Burada TCDD. da çalışmaya başlar ve bu köye yerleşir. Ölünceye kadar da hep burada yaşar.
Tabi Hüseyin, doğma büyüme Eskişehir Yeni yurtlu, ama hala aslının nereden geldiğini her vesileyle söylemekten çekinmeyen biri. Mesleğini ve kaç kardeş olduklarını soruyorum. Derin bir ah çektikten sonra, Hocam biz üç erkek kardeşiz birde ablam diye ekledi. Ailemizin büyüğü olan Hasan abim kanser hastası, arada bir İstanbul’a tedavi için gidip gelir; lakin iyileşmeye doğru iç açıcı bir şeyin olmadığını söyledi. En küçüğümüz Halil ise Sera hastası. Ortancası olan benim dedi. Hüseyin panelvan kırmızı midibüsüyle haftalık ilçe pazar yerlerinde Zeytin satıp geçimini sağlamaktaydı... Bu son aralar, Zeytinciliği bırakıp, kuru yemiş ve çerez işine koyulmuştu. Ama o, daima zeytinci Hüseyin olarak anılıyor ve anılacaktır galiba.
Hasan Hüseyin ve Halil, üçü de bekar ve yaşlı olan anneleri tek dayanakları. Köyde, Zeytinci Hüseyin'e kan bağıyla yakın olan akrabası yok. Fakat Yeni yurt kırsal mahallede, daha çok Bozkurt ailesi Zeytinci Hüseyin ve kardeşlerini kendilerine yakın tutarlar. Köydeki hemen herkes Hüseyin’i sever ve kol kanat gererlerdi denilse yeridir. Sene 2007 mevsim güz, aylardan Aralık; Eskişehir’in sabahları don tutan soğuğunda benim diyen yerlisi olmayan herkesin dudaklarını çatlatan bir hava var. Özellikle sabahları, kuru soğuk ve yerler buz kesilirdi. İşler bitince bize de memleket gitmek için yol göründü. Memleket vardıktan birkaç ay sonra, Hüseyin in ağabeyi kanser hastası olan Hasan abinin ölüm haberini aldığımda ne kadar çok üzülmüştüm. İnce ve kibar endamıyla yirmilik gençlere taş çıkartacak kadar bakımlı ve karizmatik olan Hasan abi; dünya evine girmeden ahiret yurduna göç eyledi. Allah taksiratını affeylesin.
Ne yaparsın, ölümlü dünya işte. Zeytinci Hüseyin yaşlı annesi ve Sara hastası olan Halil kardeşiyle yalnız kaldılar. Biz Yeni yurt köyüne ilk sene gittiğimizde, Hüseyin köyün iki kıraathanesinden şahıs malı olanını kiralayıp işletmekteydi. (Köydeki iki kıraathane vardı, biri muhtarlığın mülkiyeti diğeri ise şahıs malı idi.) Sonra onu da kapatıp, mesleği olan Zeytinciliğe tekrar geri dönmüştü. Her cuma pazarına gittiğimde, onu Belediye kahvesinin kuzey batı noktasında kendisine has o tebessümlü yüzüyle bulur kendisine selam verir hal hatırını sorduktan sonra bir şey lazımsa alır ve yanından ayrılırdım. Telefon ederdim bazen, Hüseyin köye uğrayınca bizim zeytinler bitmiş unutma dediğimde; başım üstüne Hocam ne demek derdi. Param şimdilik yok ha, dediğimde senden para isteyen mi var Hocam diye adeta gönül koyardı.
Yaşlı olan anneleri, üç yıl önce vefat edince; garibanım Hüseyin hasta olan Halil kardeşiyle yapayalnız kalmıştı. 2018’den sonra bir daha Eskişehir’e nasibimiz varmadı. Ama 12 yıl kaldığım köyü ve gönül dostlarımı unutmak ne mümkün. Samimi olduğum dostlarla ara sıra telefon görüşmesi yapar, köyün genel durumu hakkında konuşuruz...
Neyse uzatmayalım, dün de, yani 19,08, 2021 akşam sularında, bizim zeytinci Hüseyin'in, evin kapısına adımını atarken kalp krizinden vefat ettiği haberini alınca; inanın Yüreğim yandı. İki gündür unutamıyorum. Hasta olan Halil tek başına kaldı. Dün vefat eden Zeytinci Hüseyin’i, bugün cuma namazından sonra; Yeni yurt köy mezarlığında defnetmişler. Rabbim taksiratını af eylesin, Halil kardeşine sabır ve dayanma gücü versin. Aslında bu yazım, bir öykü konusu idi lakin köşem için yazınca, biraz daha kısa tutmaya gayret ettim. Dün Hüseyin’in ölüm haberi, bugün ve yarın kimin vefat haberini alacağız acaba? Siz siz olun, ölümden asla gafil olmayın! Kalın sağlıcakla efendim...
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum