Her içtihat bir güncellemedir/yorumlamadır. Bilindiği gibi Kur’an dört ana esas üzerine bina edilmiştir: Tevhid (Allah’ın varlığı ve birliği), nübüvvet (peygamberlik),haşir (öldükten sonra dirilme ve hesap), ibadet/muamelat. İmanın altı esası da diyebileceğimiz bu gibi hususlarda herhangi bir güncellemeye/yorumlamaya gitmek bütün Müslümanların ittifakıyla küfürdür.
Allah’ın varlığı ve birliği, peygamberliğin hak olduğu, (bunun aksi deizmdir) öldükten sonra dirilme, cennet ve cehennem gibi hususlar güneş gibi haktır/ aşikardır. Bunlar zaruriyat-ı diniyye olduğundan hiçbir güncellemeye/yorumlamaya açık değildir. Gerçi İslam düşünce tarihinde Allah’ın isim ve sıfatlarının neliğinde/nasıllığında, öldükten sonra dirilmenin, cennet/cehennemin mahiyetine dair bazı felsefi/kelami münakaşalar vaki olmamış değil, ama meselenin esasına halel getirecek boyutta değil bunlar.
İslam’ın ahkamına gelince ilk akla gelenler İslam’ın beş şartı/şiarıdır: Namaz, Zekat, Oruç, Hac, Kelime-i Şehadet. Zamanın (ezmanın) değişmesiyle bunların değiştiğini (tebeddül)söyleyebilir miyiz? Yani güncellendiğini/güncellenebilirliğini.(Güncellemek, toplumsal ihtiyaçlara cevap vermeyen herhangi bir tarihsel metni veya uygulamayı bu ihtiyaçlara cevap verir/verecek şekilde yorumlamak demektir.)
Mesela 1400 yıl önce peygamberimizin rehberliğinde günde 5 vakit namaz eda ediliyordu. Aradan 1400yıl geçmesine rağmen bizler de günümüzde aynı şeyi yapıyoruz hala. Demek namazı güncellemek mümkün değildir. Böyle bir şeye gerek de yok, şârinin izni de yok. Oruç, hac, zekat buna kıyas edilebilir. Çünkü bu gibi emirlerin o dönemin sanlarının tarihsel/toplumsal koşullarıyla bir ilgisi yoktu. Biz bunları bize nasıl ulaştıysa olduğu gibi yapmakla mükellefiz. İçeriklerine ve şekillerine müdahale etme yetkisi hiç kimseye verilmemiştir.
Hâsılı imanın altı esasında ve İslam’ın beş şartında herhangi bir güncellemeye gitmek akl-ı selim bir Müslüman için söz konusu bile olamaz. Miras bölüşümü, kadının şahitliği, çokeşlilik, riba (faiz), kölelik gibi mevzularda herhangi bir güncellemeye gitmek mümkün mü peki? Aslında bu soru, İslam dünyasının yaklaşık bir buçuk asırlık modernleşme hikayesinin/macerasının özetidir.
Güncellemenin/içtihadın girebileceği alanlar (nazariyat) nas ve olay diyalektiğinin tam olara kuyumlu/uygun olduğu alanlardır. Kuran’ın toplumsal ahkamı nazil olduğu toplumun karakterini/özelliğini yansıttığından, ister istemez ahkamda mevcut toplumun/sosyolojinin rengine bürünecektir. İlk muhatap onlar olduğundan tebliğ açısından bundan başka bir yol yoktu zaten.
Ezcümle, ataerkil (erkek egemen) bir toplumda miras bölüşünde erkeğe iki kadına bir verilmesi, çokevliliğin yaygın olması, şahitlikte iki kadının bir erkeğe eşit tutulması gibi uygulamalar tamamen o dönemin toplumsal/sosyolojik yapısıyla alakalı bir şey.Kur’an bu uygulamaların olmadığı başka tarihsel bir vasatta nazil olsaydı eğer,durum çok daha farklı olacaktı belki de.
Kendi tarihselliği/zamansallığı içerisinde çok anlamlı ve uygulanabilir olan ahkam, başka tarihselliklere/zamansallıklara taşınınca bazı sorunlar çıkıyor ortaya. Yine sözgelimi, Medeni kanunun geçerli olduğu bir ülkede miras bölüşünü eşit yapmak Kuran’a aykırı mı? Zahirde aykırı ama batında Kuran’ın ruhuna tam muvafık.
Zira ortada bir adaletsizlik yok -aksine sosyolojik yapının değişmesine bağlı olarak- bir hakkı fazlasıyla iade/teslim etmek var. Yine günümüzde tek eşle evliliği teşvik etmek, küçük çocuklarla evliliği kanun ile yasaklamak(güncellemek)Kuran’a aykırı mı? Bizce hayır, çünkü yapılan/yapılmak istenen şey toplumun mevcut örfüne göre nasları anlaşılabilir ve uygulanabilir bir hale getirmekten ibarettir.
Bilhassa toplumsal konularda nazil olduğu dönemde çok anlamlı olan bazı ahkam, başka toplumsallıklara güncellenerek/yorumlanarak taşınabilir ancak. Mezheplerin ortaya çıkış nedeni de bu değil mi zaten? Ancak başörtüsü (cilbab) gibi bir emri zamana göre güncelleyebilir miyiz? Asla! Bir zamanlar bazıları ‘füruattır’ diyerek yapmaya çalıştı bunu. Sonucun ne olduğu herkesin malumu.
Reklam Alanı
Diğer Yazıları
- DERİNLİK, DELİLİK, DİLENCİLİK 16 Eki 2024, 09:51
- ŞAHİN DOĞAN'IN 'BİLMEK AZAPTIR' KİTABI VE ASRIN RUHU 09 Eki 2024, 09:17
- EYLÜL VİCDAN VE DOĞA 02 Eki 2024, 09:21
- İDAM CEZASI ÜZERİNE 25 Eyl 2024, 09:19
- ZALİMLERİ SEVİYORUZ ÇÜNKÜ... 18 Eyl 2024, 11:56
- ABESLER DÜNYASI 11 Eyl 2024, 09:32
- İSLAM VE MODERNLİK 04 Eyl 2024, 09:38
- SICAKLAR, ELEŞTİRİ VE SANAT 28 Ağu 2024, 09:29
- URFALILAR VE KÜLTÜR 21 Ağu 2024, 09:39
- BATILILAŞMA, MEVLANA, MOĞOL VE İHANET 14 Ağu 2024, 09:47
- HZ. İSA ÖLDÜ VE GERİ GELMEYECEK 31 Tem 2024, 10:28
- KENDİLERİ İLE SAVAŞANLAR 24 Tem 2024, 09:29
- İBRAHİM TATLISES Mİ, AHMET ARSLAN MI? 17 Tem 2024, 09:43
- AGNOSTİSİZM VE İLAHİ TRAJEDYA 10 Tem 2024, 09:58
- DUA İÇİNDE BEDDUA 03 Tem 2024, 09:43
- BAYRAM, DAİMOND TEMA VE HZ. AİŞE'NİN YAŞI 26 Haz 2024, 09:15
- TARKOVSKİ, BERGMAN VE BİR TARTIŞMA 12 Haz 2024, 10:38
- MECBURİYET VE HAYAT 05 Haz 2024, 09:42
- YÜKSELİŞ DEĞİL, DÜŞÜŞ 29 May 2024, 11:38
- TERK-İ TERK 22 May 2024, 09:59
Popüler Haberler
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum