Nebevi hakikat medeniyeti yolculuğunun başı ilim,
Ortası İrfan, nihayeti ve gayesi ise hikmettir.
Ilim hakikatin SÖZ Hali,
İrfan GÖZ/KALP Gözü hali,
Hikmetse hakikatin ÖZ halidir...
Yazılarımızı takip edenlerin bileceği üzere uzun zamandır sürdürdüğümüz medeniyet okumalarının bir kısmına köşemizde yer veriyoruz. Ve bundan sonra da bu yazılarımızı nasip olursa sürdürmek niyetindeyiz. Geçen hafta köşemize medeniyet meselesine kadim kültürümüzün en önemli temsilcilerinden Farabi’nin penceresinden bakmaya çalışmış idik. Bu hafta da bu bağlamda köşemize Yusuf Kaplan’ı konuk ederekmedeniyet fikrine; bir yazı ölçeğinde özetleyerek işaret etmeye çalışacağız.
Çağdaş yazarlar arasında medeniyet meselesine en fazla kafa yoran münevverlerimizden Yusuf Kaplan’ın medeniyet yaklaşımına dair okumalarımızın bizi getirdiği yeri bir kelime ile özetlemek gerekirse; Ç/AĞ/RI kelimesi tam da yerinde olacaktır diye düşünüyoruz. Yalnız burada ortaya koyduğumuz ÇAĞRI kelimesibirkaç kelimeyi ihtiva edecektir. Gelin bukelimeleri birlikte irdeleyerek, Kaplan’ın medeniyet yaklaşımını anlamaya çalışalım. Çağ, ağ, ağrı, çağrı; evet bir kelimenin içerisinde mevcut dört kelimeden bahsediyoruz.
Çağın ağlarından kurtulabilmemiz gerekiyor, çağın ağlarının dışına çıkarak çağa yaklaşmamız gerekiyor. Kendi medeniyetimizin dilini oluşturabilmemiz gerekiyor. Başka kafa ile düşünmenin, başka kulak ile duymanın, başka göz ile görmenin, başka kalp ile hissetmenin esaretinden kurtulabilmek için burada olmamız gerekiyor. Çağın ağlarından kurtulabilmemiz için bu şart. “Çünkü burada değiliz; bugün, burada değil. Dün, buradaydı, hayat bulabilmişti, hayatımız olabilmişti ve herkese hayat sunabiliyordu. Ama bugün, burada değil.Burada değil; çünkü çağrı'mız ne hayat bulabilmiş, ne hayatımız olabilmiş, ne de hayat sunabilecek durumda. İyi de neden?Şundan: Burada, adeta demir kafes'e hapsedilmiş vaziyetteyiz; bura'nın mahkûmlarını oynuyoruz; ama bununsa hiç farkında değiliz.”
Çağın ağlarından kurtulabilmemiz için, çağın ağrılarından kurtulabilmemiz için; kendi ağrımızın, kendi yaramızın, kendi derdimizin, kendi meselemizin farkında olmamız gerekiyor. Dahası hayatın içinde karşı karşıya kaldığımız sorunlar karşısında söyleyebilecek sözümüzün olması gerekiyor. Bunun içinde bir medeniyet dili oluşturabilmemiz gerekiyor. “Düşünce, dille üretilir: Medeniyet diliyle… Medeniyet dillerini yitiren toplumlar düşünemezler, düşerler sadece: Hem başkalarının peşine düşerler, hem de yere, sere serpe… Hâsılı kelâm, medeniyet dilini yitiren toplumların, dinlerini, hayat-dünyalarını ve düşünme yetilerini de yitirmeleri kaçınılmazdır.”
Çağ karşısında körleşmemize sebep üç psişe bozukluğu var: savunma psikolojisi, yenilgi psikolojisine yamama / yamanma psikolojisi. Bu üç psikolojinin dışında başka bir yol mümkün olduğu noktasına ulaşabilmemiz gerekiyor. Hiçbir komplekse kapılmadan, bütün sıkıntılara rağmen, tam da karşı karşıya kaldığımız her kötü durumun sebebi sanki dinimizmiş gibi davranıldığı zamanda; medeniyet İslam’dır, diyebilmemiz gerekiyor. “Batı, medeniyet değildir, uygarlıktır sadece…Uygarlık, yok etmesini bilir yalnızca. Her şeyi yok eder. Medeniyet ise, her şeyi var edicidir: Her şeye ve herkese kendi olarak hayat bahşeder.. Asıl, vahiydir; usûl ise Hz. Peygamberdir. Asıl, din'dir / İslâm'dır; Usûl ise, bizatihî Hz. Peygamber'in kendisi, yapıp ettikleri, yani medeniyetin kaynağı (biliş / akval / söz; oluş / ef'al; varoluş / ahvâl süreçlerinden oluşan) sünnet-i seniyye'dir.”
“O hâlde, vidaları gevşetelim beyler! Vidaları gevşetmediğimiz, gevşetemediğimiz sürece, çağ, çarklarını döndürmeye devam edecek. Tam bir ağa dönüşen bu çağın çarklarının durması, durdurulması, insanlığın kendine gelmesi, kendi çağrılarına, kendi çağlarına da nefes alıp verebilecek bir yer, bir alan açması gerekiyor çünkü.”
Bugün medeniyet meselesinde yaşadığımız kafa karışıklığından kurtulabilmemiz için zihni bir arınmaya ihtiyacımız var. “ümmileşme”ye ihtiyacımız var. Zihinsel olarak gerçekleştireceğimiz hicret sonrası belki Medine’ye ulaşabileceğiz. Biten çağ fikrine karşı, medeniyetimizin fikrini ortaya koyabilmek için hakikatin izini sürmekten başka yolumuz yok. Ama önce yolda olmamız gerekiyor, yola çıkmaya niyetlenmemiz gerekiyor. Göçen Medineleri yeniden medeniyet fikri ile ayağa kaldırabileceğiz. ”Zihnî bir arınma ya da hicret diye tarif ettiğim ümmîleşme sürecine giremediğimiz sürece, başka bir deyişle, çağrımızın çağını kurmasını sağlayabilecek bir yere kavuşamadığımız, her şeye oradan bakamadığımız, dolayısıyla çağın çağrısına mahkûm olmaktan da, doğrudan veya dolaylı olarak çağın çağrısının dilinin, bakış açılarının içinden konuşmaktan da kurtulamayacağımızı göremediğimiz sürece, geliştireceğimiz 'medeniyet' fikirleri de, 'medeniyet' eleştirileri de Batı uygarlığını meşrulaştırmaktan ve Batı hâkimiyetini pekiştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.”
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum