Reklam Alanı

KİMLERLE ARKADAŞLIK YAPIYORUZ?

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Hz. Ali (r.a)'nin: Kişiyi hak ile tanı. Hakkı kişiyle tanıma/tanımaya çalışma sözü; derin bir mefkurenin özetidir. Hadis-i şerifte Efendimiz (s.a.v)'in: kişi sevdiğinin dinî üzerindedir, buyurması; bize kimlerle arkadaşlık yapıp yapamayacağımızı ve insanın kalite kontrol ip uçlarının şifresini öğretmektedir aslında!... Kiminle geziyorsun, kimlerle yatıp kalkıyorsun; kimleri dost ahbab ediniyor veya kimlerden buğz ediyorsun ve tüm bu sayılanları neden ve kimin namına yapıyorsan işte sen o taraftasın demektir. Cumhuriyetin ilk yıllarında, Milli Şefin (!) tek adam olarak hüküm sürdüğü Türkiye’de manevî değerlerine bağlı veya saygılı veya onlarla bir araya gelenlerin birçoğunun zindanlarda soluklandıklarını anlatmama gerek yoktur sanırım. İşte o yıllarda, Karadenizli (bu hadiseyi merhum kadir mısıroğlu anlatır) bir grup Müslüman ceza evindeyken, kendi aralarında; yahu aha şu denizin altından bir tünel kazup, yassı adadan Menderesi kurtarabilseydik iyi olmaz muydu diye konuşmuşlar. Tabi söyledikleri, ancak rüyada gerçekleşebilecek bir şey idi!... Tabi içerden bunların söylediklerini duyan içerdeki casus; bunları idareye şikayet edip mahkemeye çıkarmışlar. Bu ne demek biliyor musunuz? Şu demek: Sizin tünel kazıp Menderesi kurtaramayacağınızı biliyoruz ama; sizin gönlünüz Menderesle birlikte olduğu için çekeceğiniz vardır deyip; adamların suç (!) dosyalarının üzerine de tünelciler diye yazarlar. Şaka gibi değil mi? Ama gerçek... Şimdi asıl mesele şu, ister fiilî isterse kavli olsun; bu dünyada suları aynı mecrada akıp ve zikir/fikirleri bir olanların; yarın kıyamet gününde de aynı safta ve aynı yerde olacakları muhakkaktır. Bu hakikat-i, hiç kimsenin kıvırmaya, sapıtmaya ve kendi dar düşüncesine göre yorumlamaya hakkı da haddi de yoktur. Zira kişi, sevdiğinin dinî üzerindedir; Nebevî mesaj bize, bu gerçeği yalın ve mübin bir şekilde açıklamaktadır!... Hz. Ömer (r.a)'in yanında, bir adamı öyle meth ediyorlar ki; Hz. Ömer (r.a), onlara: bu adamla yolculuk, komşuluk ve ticaret/arkadaşlık yaptınız mı diye sorduğunda, adamlar hayır ya emire-l Müminin diye cevap verirler! Hz. Ömer (r.a) onlara: işte siz o adamı tanımamışsınız diyerek onlara; bir kimseyi iyice tanıyabilmeniz için o kimseyle ya yol arkadaşlığı ya komşuluk ya da ticaret arkadaşlığı yapmanız gerekmektedir. Zira kişinin ibadeti kendi nefsi ile alakalı bir durumdur. Ama sosyal hayattaki davranışları, içinde bulunduğu toplumun birçok kesimini ilgilendirir diye, bir inceliğe işaret etmiştir. Onun için dikkat buyurun, sürekli beraber gezip ve candan (!) arkadaş oldukları halde; birinin ibadet ehli birinin de ibadetle işi olmadığını düşünün! inanın iki arkadaşın her ikisi de samimi değiller. Çünkü ibadet(!) ehli olan kimse, inancında ve davasında samimi olsa; bir ömür boyu, namazsız niyazız biriyle arkadaşlık yapmaz/yapmamalıdır. Diğerine gelince, şayet o da kendi fikrinde samimi olsa, o da; aynı şekilde sürekli namaz(!) kılan biriyle dolaşmaz. Demek ki, her ikisinin de birbiriyle uyuşan frekansları vardır... Fakat şöyle bir hakikat vardır. İslam’da tebliğ ve davet diye; her Müslümanın üzerine diğer insanları irşad etmek, farz-ı kifaye olan vazifesi vardır. Bu vazifeyi, davet/tebliğ, başka bir deyimle emr-i bil maruf, nehy-i enil münkeri Müslümanlardan bir zümrenin yapması; diğer Müslümanlardan sorumluluğu düşürür. Ama bu demek değildir, birileri bu vazifeyi yapıyor diye; kendi köşemize çekilip yan gelip yatacağız. Yakın (ölüm) gelinceye kadar, her Müslüman; ilâhi teklifler karşısında mükellef durumdadır. Onun için, yâr ve yaren seçerken; Allah'a ve onun resulüne bağlı olan kimselerden olmalarına dikkat edelim. Zira, Allah ve Resulüne karşı muhabbet ve bağlılıkları olmayanlardan hayır da gelmez fayda da!... Modern zamanın insanlarına bakıldığında, dostluğun, ahbaplık, yol ve dava arkadaşlığının çoğunun mevsimlik veya cepte para bitinceye kadar olduğu görülmektedir. Zira, Sekülerizm denilen hastalık, insanlarda; hak namına ne sevgi bıraktı ne de samimiyet. Günümüzde, tebessümlerin çoğunun arkasında, kin garez ve hasedin yatmakta olduğu bir gerçektir. Bugün, arkadaşlık ve dostlukların bir çoğu; ya siyasi hesaplar, ya maddi menfaat odaklı ya da ileriye yönelik beli bir makama gelebilmek için birilerine yağcılık yapmanın eseri haline gelmiştir. Kime güvenip güvenmeyeceğimize şaşırdık kaldık artık. Iki anı birbiriyle yazarlı olan insanların çoğaldığı bir toplumda, her şey suni ve yapmacık olur. Bugün biz Müslümanlar olarak, birbirimizi ne kadar seviyor ve dar gününde sahip çıkıyoruz ona bakalım. Günlerce, aylarca hatta Yıllarca Müslüman kardeşini bir kere arayıp sormayan; kendi nefsinin derdinden başka gailesi olmayan, sosyal medya hesaplarının yorum beğen kısmından gayri iletişime geçmek ihtiyacını duymayan, cuma ve bayramlarda kes yapıştır mesajları dışında hiçbir irtibatı olmayanlardan; dava adamı, dost ve yaren olabilir mi? Kasa Nisa ve masa üçgeni zindanında can çekişmekte olan bir cemiyet haline geldik. Daha çok para kazanmak, daha çok kariyer sahibi ve medyatik olup; insanların gözüne girebilmek için çırpınmak! Evet, hepsinin menşei Kapitalizmin önemli bir şubesi olan, Sekülerizm kaynaklıdır. Ve bu kör kuyunun içinde can çekişmekte olanlardan gel de, arkadaş ve dava adamı ara? Samimi olmayan binlerce kişiyle yola çıkacağımıza, samimi tek bir kişiyle bir ömür boyu dost ve arkadaş kalmamız daha hayırlıdır!... Selâm ve dua ile efendim.
KİMLERLE ARKADAŞLIK YAPIYORUZ?
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.