İnsanın değerliliği, Ïslam'ın önemli ilkelerinden biridir.İnsanın yaratılış sahnelerinde bu anlamda doneler, mesajlar bulmak mümkün.
Burada insan denildiğinde; önyargısız bir yaklaşım vardır.Bahsedilen insan; şu dine, şu mezhebe, şu ırka ait bir insan değil; özne olarakinsandır, Adem' dir.
İslam'ın, farklılık gözetmeden insana genel olarak verdiğibir değer vardır. Bu, onun salt, yaratılış olarak kendinde bulunan birpotansiyel ve sahip olduğu donanımlarla da ilgilidir.
İslami sistemde; insanın en şerefli varlık olduğunu, bizzatsistemin sahibi Yüce Allah tarafından belirtilmektedir: Yaratılmışların enşereflisi/eşref-i mahlukat.
Birçok üstün özelliklere ve donanıma sahiptir insan.Tercihte bulunabilen, iradesini kullanabilen ve kendisinden, iradesini kullanmatemeli üzerinden bir sınav vermesi beklenen, sorumluluk yüklenendir.
Bu sorumluluğunu kendisi tercih etmiştir. Kalu bela denensahne anlamlıdır. Biz, sorumlu olduğumuzu zaten farklı ve üstün olandonanımımızdan dolayı bilmeliyiz ya da biliyoruz...
Sistem, insana, donanım/ yetenek/ akletme/ ayırt edebilmeyiverdiği gibi; seçmeyi de vermiş ve seçmesini istemiştir. Bulmayı değil;seçmeyi. Zira insanın, bulmakla ve seçmekle yükümlü olduğu alanlar farklıdır...
İnsanın, kendi konumunu, tabiatla, diğer insanlarla,yaratıcı ile, din ile ve kendisiyle olan ilişkisini ve konumunu doğru okuyupalgılaması açısından bu sahneler oldukça önemlidir.
Kuran, bu sahnelerle, tarihe, eşyaya, zayıf yönlerimizebakmamızı sağlar; iyiyi ve kötüyü doğru tanımlamamızın önünü açar. Bõyleceyaşam, sistem, adalet, af, ölüm...olması gereken yere oturmuş olur.
Sahneler, işin mantığını, felsefesini, mesaj boyutunu doğruanlamamız açısından, önem ar eder.
Kur'an'daki bu sahneler; insanın yaratılışı, tercihleri,üstün kılınmasını doğru anlamlandırmamızı sağlar. Bununla beraber; ontolojikfelsefemizi, yaşamı yorumlama sistematiğimizi ve daha başka birçok unsurunyansıtılması açısından da önem taşır bu sahneler.
Kuran'da tasvir edilen sahne/ler, hepimiz açısından önemleüzerinde durulması gereken sahneler olmakla beraber; Adem'in yaratılışı,melekler ve İblis'in isyanı ve tüm bunların mantık örgüsü, doğru yorumlandığızaman; insan denen varlığın ontolojik sırlarına ulaşabilir, yaşamın tümyönlerine ve boyutlarına daha sağlıklı bakabiliriz.
Bu sahnede, insanın donanımlarını gösteren bir yaklaşımvardır. iblis'in Adem'e secde etmemesi/ onun üstünlüğünü kabul etmemesininanlamı bu sahnede yatar. Meleklere de aynı çağrı yapılmakta. Hatta bu noktadaAdem'in donanımlarını gösterme bakımından ona bazı kelimeleri söylemesiemredilir. Adem bunları bilir ve söyler. Meleklerin bilmediğini, Adem bilir vesöyler. Melekler; Allah'a; senin bize bildirmediğini/öğretmediğini bizbilmeyiz/bilemeyiz. Rabbi Adem'e öğretmişti. Neyi?
Tabii buradakikelimeleri/kavramları/yaklaşımları/bilgileri/isimleri...günlük yaşantımızdakullanılan kelimeler olarak algılamanın çok yeterli ve açıklayıcı olmayacağıgibi bir ihtimali gözardı etmemek gerekir.
Melekler, itaat eder ve kabullenirler. Ama iblis, kendiüstünlüğünü iddia etmekten vazgeçmez. Rabb'in değerlendirmesini vederecelendirmesini tercih etmez; kendi hislerini, kendi değerlendirmelerini,kendi mantık örgüsünü tercih etmek ister ve kendi paradigmalarına göre hareketeder.
(Bu bölümde, bilginin kaynağı, varlığın sahibi, yaşamınfelsefesi, hislerimizin/egomuzun yanıltıcılığı, hükmün sahibi ve tercihalanlarımız, yetersizliklerimiz/sınırlılığımız ve daha benzer birçok unsuraaçıklık getirilmekte.)
Ve tabii ki yanlış bir sonuç da ısrar eder. İşte buradakainata bakışımız ile ilgili sonuçlar da çıkarmamız mümkün yani kainatta genelanlamda değerlendirmek genel kabuller oluşturmak noktasında tercih yapmahakkımızın sınırlı olduğunu bilmek zorundayız.
Dünya kaynaklarını kullanma noktasında kendimizden sonrakikuşaklara karşı sorumlu olmak ve israf etmemek; ihtiyacımız dışındakinikullanmama eğiliminde olmak bir zorunluluk/gerekliliktir. Tercihimizebırakılmış değildir. Bu örneklerden yola çıkarak, İslam'ın evrensel ilkelerineulaşmak mümkün. Biriktirme ve sermayenin atıl kalması da böyledir, komşusuaçken tok yatmanın anlamı da...
Aynı zorunluluk/gereklilik, dünyaya adaletli ve sahibi olanbir sistemi görmek ve Sekülerizm'in mantık dışı olduğu gerçeğini bilmenoktasında da karşımıza çıkar.
Geçerli olması gereken/doğal olan, egemen olması gerekenilkeler ve Paradigma noktasında, sistemin sahibinin tercihine aykırı bir tercihyapmamız, akla ve mantığa terstir. Yaratılışın temel ilkelerine de terstir.
Bu sistemin temel paradigmaları, sağlıklı bir zemineoturduktan sonra; insanların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenlemek doğalolarak çok daha sağlıklı olacaktır.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum