Bu asrımızın ucube insanlığından ne kadar utanç duysak, dövünsek ve oturup ağlasak yeridir. Sorumsuz, başına gelenlerden ders çıkarmasını bilmeyen, alabildiğine cahil ama kendilerini allame-i cihan zanneden ilginç bir nesille karşı karşıyayız. Çoğunluk böyle olunca, sorumluluğunu bilen,insanların ıslahına çalışan bilinçli ve iyi insanların da etkisi kalmıyor. Bu durumda zaten kimse onları dinlemiyor ve dikkate almıyor. Hal böyle olunca da istifadeleri de olmuyor ve bulundukları menfur hal artarak devam ediyor.
Dünyayı kasıp kavuran korona musibeti altı aydır memleketimizi dövüyor. Yeri doldurulamayan birçok insanımızı hayattan kopardı. Daha kimleri alıp götüreceği de bilinmiyor. Tehdit tepemize dikilmiş hepimizi esir almış durumda. Hastalık, hızla yayılmayı sürdürüyor. Belki de dünya tarihinde ilk kez hac yapılamadı. Camiler uzun süre kapandı, şimdi açılmış görünse de aslında açılmış sayılmaz, herkes tedirgin, tadı-tuzu yok. Okulların da bilfiil açılamayacağı konuşuluyor. Psikolojileri bozan, yürekleri sarsan, içleri karartan, tüm dost, akraba ve arkadaşları birbirlerinden uzaklaştıran bir atmosfer, şehirleri de köyleri de sarmıştır.
Bu musibetin başta müslümanlar olmak üzere tüm insanlığın ders çıkarması gereken ilahi bir uyarı olduğu çok net anlaşılmaktadır. Ehl-i din, ehl-i ilim, ehl-i hikmet, ehl-i insaf herkes bunda hemfikirdir.
Buna rağmen gördüğümüz manzara çok vahimdir. İnsanların çoğunluğu ders çıkarmak, ibret almak, hatalarını düzeltme, yanlıştan dönme şöyle dursun, bu ilahi uyarıyı dikkate bile almamıştır. Hatta gayrı ciddi bir tarzda magazinleştirmekten ve işi eğlenceye dökmekten de çekinmemişlerdir. Musibetten ibret almak yerine musibetle dalga geçen başka bir insan zümresi herhalde duyulmamıştır. Sağlık bakanı ve bilim kurulunun açıklamalarındaki pozitif, izole, test gibi kavramları dini terim ve deyimlere uyarlayarak hem dinle hem bilimle alay ediliyor.
Ya devlet zoruyla yasak ve ceza konulacak. Ya da kimse üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeyecek. "Bünyesi kaldıramayan birine bulaştırır ve ölümüne sebep olurum..." şeklinde bir duyarlılık, en küçük bir umursama ne yazık ki toplumda görünmüyor.Koronadan vefat eden insanların büyük çoğunluğu karantina kuralına uymayan, maska kullanmayan, evinde de durmayarak hastalığı bulaştıranlar yüzünden öldüler. Bir kısım insanlar virüs taşıyıcısı olduğu halde kendisi de bu durumunu bilmiyor. Bir kısmı da virüse yakalandığı ortaya çıktığı halde başkasına bulaştırmaktan çekinmeyen zalimlerdir. Ölümlerden de birinci derecede bunlar sorumludur. Kurallara uymayarak hastalığın bulaşmasından ve ölümlerden diğer müsebbipler de kendilerini sorumluluktan yırtmış zannetmesin, sebep olan herkes sorumludur.
Birkaç yıl önce, “Bir zaman gelecek, Müslüman, mümin göründüğü, namazlı niyazlı olduğu halde bir kısım insanlar masum insanları, özellikle yaşlıları hiç çekinmeden öldürecekler.”denilseydi, kim inanırdı? Oysa şimdilerde virüs bulaştırarak ölüme sebep olmakla aynı değil midir? Elleri sık sık sabunla yıkamak, maske takmak ve sosyal mesafeye dikkat etmek bu ölümleri durdurabilir. Bu kadarına da riayet etmeyenlerin “masum insanları öldürmekten” bu dünyada yargılanmasalar da mutlaka Mahkeme-i Kübra’da hesabını vereceklerdir.
“Ben maske kullanmıyorum.” Diye övünerek virüsü bulaştırıp ölüme sebep olan Müslüman görünen caniler, dünyada da ölüm cezasıyla yargılanmalıdırlar. Bunların namaz, oruç, kurban gibi ibadetleri genel olarak deAllah’ın emri olduğu için değil, örf ve adete dönüştüğü için yaptıkları anlaşılmaktadır. Çünkü şeriatın hükmüne göre, “def’i mezarrat, (zararlı şeyleri defetmek) celb-i menfaatten önceliklidir. Zarar vericiyi defetmeye katılmayanın, elde edeceği veya kazandıracağı bir yarar yoktur. İnsanların ölümüne sebep olmaktan önce vazgeçilmelidir ki, yapılan ibadetlerin anlamı ve değeri olsun, gerçek ibadet sayılsın. Yoksa “ahbetaa’malehum” (iyi amelleri de iptal edilir) sırrıyla yaptıkları ibadet ve hayırlar da heba olur gider.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum