Halk arasında, Hızır (AS)’ın ölmediği,Kıyamete kadar yaşayacağı inancı yaygın olarak bulunur. Hızır (AS)’lakarşılaştıklarını söyleyenlerin anlattıkları çeşitli hikâyeleri de çoğunuzdinlemişsinizdir. Genelde üstü başı düzgün, temiz kıyafetli, aksakallı birihtiyar şeklinde, bazen de bir dilenci olarak gördüklerini söylerler. Anidenbelirir, kısa bir görüşmeden sonra aniden ortadan kaybolur. İlk etapta farkedilmese de sonradan bu şahsın Hızır olduğuna hükmedilir.
Hızır’ın halen hayatta olduğu inancı bazıâlimlerin bir kısım rivayetlere dayandırdıkları Hızır’ın ölmediğine dair açıklamalarındankaynaklanıyor. Kur’an’da, isim verilmeden “Yanımızdan kendisine rahmetverdiğimiz ve Katımızdan kendisine ilim öğrettiğimiz bir kulumuz..”(Kehf,65.) şeklinde Musa (AS) ile birlikte seyahate çıktıkları bir kıssası anlatılmaktadır.Hadis-i Şeriflerde bu zatın, Hızır (AS) olduğu bildirilmiştir.
Halk inanışına göre, Hızır (AS), İlyas (AS)ile birlikte ab-ı hayat (hayat suyu) içerek ölümsüzlüğe ulaşmıştır. Heran heryerden çıkabilir, çeşitli kılıklarda görünebilir ve bir anda farklı yerlerdebulunabilir. Sürekli dolaşır, muhtaçlara yardım eder, bazen insanları imtihaneder. Bu nedenle “imdada yetişenler için, “Hızır gibi yetişti” denir.
Hızır (AS) ve İlyas (AS)’ın ab-ı hayatiçerek ölümsüzlüğe kavuşmaları ile ilgili olarak çeşitli efsanelerüretilmiştir. Çok eski çağlardan beri birçok milletlerin mitolojisinde benzeröyküler yer almıştır. Söz konusu efsanelere göre Büyük İskenderin ordusundaarkadaş iki asker olan Hızır ve İlyas, beraberce buldukları ölümsüzlük suyunuiçtikten sonra birbirlerini kaybetmişler ve yıllar sonra buluşmuşlardır.Buluştukları gün yeryüzü şenlenmiş, yeşillikler ve çiçeklerle baharın tümgüzellikleri ortaya çıkmıştır. Buluşmanın gerçekleştiği 6 Mayıs gününe“Hıdır-İlyasgünü” adı verilmiş, zamanla bu bileşik kelime “Hıdırellez veya Hıdrellez”şekline dönüşmüştür.“Hıdır” asıllı Hızır kelimesinin “yeşil” anlamında olduğunanazaran baharın yeşil örtüsü ortaya çıkınca bunun Hızır’ın her zamankinden dahayakınlarda olduğuna inanılır. Birçok kültürlerde, Türk ve İslam dünyasının bazıkesimlerinde bereket getirdiğine inanılan bir bayram olarak kutlanmaktadır.
Hızır efsanesinden hareketle Müslümanlararasında da Hızır’la ilgili çeşitli öykülerin üretildiğine tanık oluyoruz. Aslıastarı olmayan bu hurafe hikâyeler yayılmıştır. Geçenlerde whatsApp yoluyla biröğrencimizin bana gönderdiği bir yazıda, Hızır (AS)’ın Ayasofya’nın birsütununa parmağını dokundurarak koca mabedi çevirdiği ve yanlış olan kıblesinidüzelttiği,söz konusu bu sütun üzerinde Hızır’ın parmak izinin bir oyuk olarakhalen bulunduğu uzun uzadıya anlatılıyordu. Sonra gördüm ki akıl dışı buuydurmalara inananların sayısı az değil. Öğrencimize yazıda anlatılanlarınhurafeden ibaret olduğunu söyleyince şaşırdı. Bazıları da “Nasıl olur, Hızır(AS) Allah’ın izniyle yapamaz mı?” şeklinde itiraz ettiler. Ben de onlaradedim ki:“Bir parmağıyla koca mabedi yerinden oynatıp bir çırpıda kıblesinideğiştiren Hızır, neden gelip de bir asırdır müzeye dönüştürülen bu mabeditekrar camiye çevirmiyor?”
Hızır (AS)’ın hayatta olmadığını söyleyenâlimlerin en büyük delili, Hızır’ın Peygamberimizle (ASV) hiç görüşmemişolması, görüştüğüne dair sahih bir Hadis rivayetin bulunmamasıdır. Öyle ya,Hayatta olsaydı her peygamberin müjdelediği Kâinatın efendisi Muhammed (ASV)’lagörüşmesi gerekmez miydi?
Hızır (AS)’ın hayatta olup olmadığına,hayatta ise neden bazı önemli âlimlerin onun hayatta olduğunu kabuletmediklerine dair soru üzerine Bediüzzaman’ın verdiği cevap, meseleyi en güzelve aklı tatmin edici şekilde açıklığa kavuşturmuş, böylece hayatta olupolmadığı tartışmasına son noktayı koymuştur. Sözü Üstad’a bırakıyoruz:
“Birincisual: Hazret-iHızırAleyhisselâmhayattamıdır? Hayatta ise, niçin bazımühimulemahayatınıkabul etmiyorlar?
Elcevap: Hayattadır. Fakatmerâtib-i hayat (hayatmertebeleri) beştir. O, ikincimertebededir. Bu sebepten, bazıulemahayatındaşüphe etmişler.
Birincitabaka-i hayat: Bizim hayatımızdır ki, çok kayıtlarlamukayyettir. (kayıtlı, sınırlı)
İkincitabaka-i hayat:Hazret-i Hızır ve İlyasAleyhimesselâmın hayatlarıdır ki, bir dereceserbesttir. Yani, bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibibeşeriyetlevazımatıyla daimîmukayyetdeğillerdir.Bazen, istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değillerdir.Tevatürderecesinde,ehl-i şuhud ve keşifolan (maneviyatâlemlerinde iman hakikatlerini gözleme yeteneğine sahip olan) evliyanın Hazret-i Hızır ile maceraları, butabaka-i hayatıtenvir (aydınlatır)ve ispat eder. Hattâmakamat-ı velâyette (velilik makamlarında) bir makamvardır ki, “makam-ı Hızır”tabir edilir. O makama gelen birvelî, Hızır’dan ders alır ve Hızır ile görüşür.Fakat bazen o makam sahibi, yanlış olarakayn-ı Hızır (Hızır’ın bizzat kendisi) telâkkiolunur. (kabul edilir, sayılır)”(Mektubat,Birinci Mektup)
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum