Reklam Alanı

ŞAHSİYETLER, OLAYLAR VE HAKİKATLER – 2

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Birinci yazıda bir nevi temel çerçevesini çizdiğimiz ve giriş/önsöz niteliği taşıyan çalışmanın bu bölümünde; giriş kısmını tamamlamak ve kapsamı netleştirmeye çalışacağız. Birinci yazıda; “Her çağda, o çağa damgasını vuran şahsiyetler, fikirler, olaylar olmuştur. Bu çalışmada esas dikkat çekmek istediğim hususlardan biri; geçmişle de bağ kurarak bugünü yani bu çağda yaşananları, kişileri ve olayları nasıl/hangi yöntemlerle değerlendirmemiz gerektiğini tartışmaya açarak, bu durumun farkında olmadığımızı, henüz bocalama veya sürüklenme içinde bulunduğumuzu, zihni işlevlerimizi, yeteneklerimizi sükunetle kuşatamadığımızı ve sersemce bir belirsizlik yaşadığımızı gözler önüne sermektir.” Şeklinde bir ifade geçmişti. Biraz değinmek gerekir. Yaşadığı çağa damgasını vurmak nedir, ne demektir acaba? İsimlerini bilmediğimiz, yaşamlarından haberdar olmadığımız, hayatın en ağır yükünü taşıyan ama afişe olmamış, ismi, sanı duyulmamış insanlar acaba çağa damga vurmamışlar mı, acaba çağı/gidişatı değiştirmemişler mi, acaba önemsiz ve etkisiz miydiler, acaba değersiz miydiler? Ya da ismi afişe olmuş, ünlenmiş ve şöhret kazanmış; her gün konuşanlar, yazanlar, yönetenler, hep kendisinden söz ettirenler; gerçekten bunların, bu tayfanın hepsi değerli, verimli ve insanlığa, topluma katkısı olmuş ve çağa damgasını vurmuş sayılabilirler mi/sayılmalı mı? Öyle ise çağa/yaşama katkı sunmanın, damga vurmanın ölçüsü ne olmalı, bunu nasıl ölçmeli? Hayata, çok gerilerden başlayanların, çok dezavantajlı başlayanların, kıt imkanlarla mucizevi işler/iyilikler/olumluluklar sığdıranlar; yeterli tanıtım ve reklamlarının yapılmaması, çağın insanı olmamaları, insanların rızasını Allah’ın rızasına tercih etmedikleri için, dünyaya dair teklifleri ellerinin tersiyle iterek; kendi duruşlarını/inançlarını/değerlerini koruma sorumluluklarını yerine getirdikleri, erdemli/dosdoğru olmayı önemsedikleri, hakkı ve adaleti ayakta tutma bilinci ile yaşadıkları için ve bu duruşlarından taviz vermedikleri için çağa damgasını vurmuş sayılmamalı mı? Demem o ki; insanların beğenisi mi; Allah’ın rızası/beğenisi mi? Meydanda olan, tanınan, şöhret olan mı; doğru yaşayan ve doğru bildiğini uygulayan mı? Bu tercihlerin temel tercihler olduğunun farkında olmamız ve ona göre bir duruş, bir yürüyüş tarzımız olmalı değil mi? Öyle görünüyor ki; bu yazı da önsöze dahil olacak niteliğe büründü. Olsun. Bunlar söylenmeli ve bilinmeliydi. Normal kavramının bağlamından saptırıldığı ve buna yeterli/etkili bir tepkinin olmadığı mevcut gidişata karşı basiret, uyanıklık ve doğru bir tutumun önem kazandığı; bu neslin ve gelecek nesillerin, doğanın, fıtratın, iyinin, dengenin, barışın, merhametin, adaletin, normalin korunması ve yeniden değerli olanın, olması gerekenin yaşama dahil edilmesi adına bir katkı sunulabilirse; büyük bir işin başarılmış olacağı söylenebilir. İmanımız şudur ki; her çağda ve her durumda en makul/haklı/doğru söz/hakikat/kurtarıcı/çözüm/mesaj; İslam’dır. Bundan zerre kadar şüphemiz yoktur ve vahye dayanmayan tüm kısır ve maddi doktrin ve uygulamalar ifla etmiş ve tarihin çöplüğüne gitme sürecini yaşamaktadır. İnşallah üçüncü yazımızla kişi ve olay/durum değerlendirmeleriyle; dünü, bugünü ve yarını doğru anlama ve anlamlandırmaya, hakikati aramaya, bilinçlenmeye, doğru tefekkür etme, doğru muhakeme etme, doğru tercihte bulunma ve doğru yaşama, yani doğru yolda yürümeye, doğru öneri ve taleplerle ilgili ipuçları yakalamaya dair bir çaba harcamaya başlayacağız. Rabbim mahcup etmesin. Selam ve dua ile…
ŞAHSİYETLER, OLAYLAR VE HAKİKATLER – 2
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.