Reklam Alanı

MERHAMET MEDENİYETİ HAC FARİZASI VE YANLIŞ DİN ANLAYIŞLARI

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
Arkadaşlarınız savaşıyorsa, coğrafyanızda kan oluk oluk akıyorsa; Allah’ın, dua ve ibadet etmenizi yeterli görüp, zorluklardan kaçacağınız bir din anlayışını kabul edeceğini mi sanırsınız? Kastetmek istediğim ve hep hatırda tutmamız gereken bir yanlış anlayış. İkinci umre gibi. Kabe’yi elinde tutan tağutlar, İslam dünyasından devşirdikleri bu paraları, büyük şeytan’ ın hizmetine veriyor ve bu durum artık aleni. “Libya müftüsü Şeyh Sadık El Gıryani bir kez hac ya da umre yapanların tekrar gitmemelerini istedi. Suud yönetimi Müslüman halklardan arakladığı imkânlar ile ABD ve Batı’dan silahlar satın alıyor ve bu silahlar onlarca masum insanın katili oluyor. ABD Başkanı Trump ve Kral Selman arasında imzalanan 110 milyar dolar değerindeki anlaşmanın, ABD yapımı silahların ülkeye gireceği ve onlarca masum insanın ölümüne yol açacağı anlamına geldiğini unutmamak gerekir. Yemen’de sivillerin ve çocukların katledilmesinde kullanılan ABD yapımı silahlar bölgeye Suud aracılığıyla geliyor. Bütün bunları dikkate alan müftü El Gıryani Müslümanları, Suud yönetimine para aktarımına karşı uyarıyor ve Allah’ın huzurunda ben bu sorumluluğu üstleniyorum diye sesleniyor. Yoksa her Müslüman hayatında bir kere değil bin kere Kâbe’yiziyaret etmek ve İslam’ın doğduğu bu kutsal beldelerin manevi atmosferindenfaydalanmak ister, istemelidir de.”www.milligazete.com.tr / makale /2953312/fatma- tuncer / libya - muftusunu - duyabildiniz -mi Bu tür bir din anlayışı ne kadar sakat. Mesela; Komünizmle mücedele ederiz de; Kapitalizmi unuturuz. Halbuki, kökümüzü kurutacak en büyük fitne Kapitalizmdir, emek sömürüsüdür, yeryüzü kaynaklarının talanıdır, adaletsiz bölüşümdür. Bu tarz fitneler ile, zorbalık, ahlaksızlık, zihni vd sapmalar ve ekonomik adaletsizlik temelli sistemlerle, tarih boyunca peygamberler mücadele etmişlerdir. Yine mesela; bir yerde her türlü hurafeyi, sapkınlığı din diye anlatan bir sürü yapı ve şahsiyet varken, saygın ve yoğun emek harcamış bir bilginin, bir sürçülisanına linç girişimini de bu anlayışın bir tezahürü olarak görmek mümkün. AHLAK VE BİRLİK “Sınav içerisinde olduğumuz bu dünya hayatında nasıl bir yaşam sürmemiz gerektiğini Yüce Yaratıcımız elçileri vasıtasıyla bizlere bildirmiş bulunmaktadır. Peygamberlerin en büyük özelliği insanlara rol model (örnek kişilik) olmalarıdır. Rabbimiz aynı şekilde son elçisini biz İslâm ümmetine rol model (üsvetun hasene) olarak sunmaktadır. (Ahzab:21) Bu nedenledir ki, Allah Resulü’nün sireti biz Müslümanlar için uyulması gereken en mükemmel örnek olmaktadır. Resul-ü Ekrem Efendimiz’in risaleti boyunca nasıl bir yaşam sürdüğünü, hatta risaletten önceki hayatını incelediğimizde ahlâk numunesi bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Aile efradına karşı tutumuna, ashabıyla olan münasebetlerine, düşmanlarına karşı tavrına, siyasetteki yönetim anlayışına, uluslararası ilişkilerine ve savaş hukukuna riayetine baktığımızda; şefkat ve merhametle dolu mükemmel bir aile reisi, vefalı bir dost, düşmanına karşı sert ve adil, yönetim anlayışında hukukun üstünlüğü prensibi ve müşfik, devletler arası ilişkilerde barışçıl ve sulh yanlısı, savaş esnasında hukuka riayet etmesini görüyoruz... Yüce Rabbimiz O’nu şöyle tavsif etmektedir: “Ve şüphesiz ki sen, pek büyük bir ahlâk üzeresin.” (Kalem: 4) Aişe validemize sorulduğunda, O’nun ahlâkı, Kur’an idi” demişti. Bizzat Sevgili Peygamberimiz de, “Ben yüce ahlâkı tamamlamak üzere görevlendirildim” ifadesini kullanmaktadır. Kur’an, yüce ahlâkî değerleri ihtiva eden ilâhî hükümler manzumesidir . Bir başka ifadeyle Kur’an, insanoğluna hayatın her alanını kuşatan ahlâkî normlarla kayıtlı bir yol haritası ve bir yaşam biçimi sunmaktadır. Bunu gerek bireysel, gerek ailevî ve gerekse toplumsal hayatta en iyi, en mükemmel şekilde uygulayan kişi Allah Resulü’dür. Sevgili Peygamberimiz Mekke’deki 13 yıllık risalet döneminde Kur’an’ın ahlâk standartlarına uygun bir toplumsal doku oluşturma fırsatı ve zemini bulamayınca, Allah Teâlâ’nın emri ile Medine’ye hicret edip orada bu prensipleri uygulama imkânı bulmuştu. Allah Resulü Medine’ye vardığında ilk iş olarak, oradaki yerleşik yaşam biçimini ve oradaki toplumsal dokuyu tahlil etmek olmuştu. Medine’deki sosyal yaşam ve insanî münasebetler hiç de iç açıcı değildi. Kabileler arası husumet ve kan davaları yüzünden iç huzur ve güvenlik yoktu. Şiddet yaşamın bir parçasıydı. Hıristiyanlar ve Yahudiler arasında zaman zaman çatışmalar olduğu gibi Yahudi kabileleri (Ben-i Nadir, Ben-i Kureyza ve Ben-i Kaynuka) arasında da husumet had safhadaydı. Evs ve Hazreç kabileleri Müslüman olmalarına rağmen aralarında zaman zaman gerginlik ve bir takım rekabetler oluyordu. Öte yandan etnik çatışmalar da sık sık vuku bulan hadiselerdi... Önceleri Müslümanlar % 15’lik bir nüfusla azınlık durumundaydılar. Buna rağmen Allah Resulü, (daha sonraları “Medine Vesikası” olarak anılacak olan) 52 maddelik bir sözleşme hazırlayıp bütün kabile reislerini bir araya topluyor ve onlara barış ve birlik ekseninde bir konuşma irad edip sözleşmeyi imzalatıyor. Bu sözleşmenin 24 tane maddesi Müslümanlarla gayri müslimler aradındaki hukukî münasebetleri belirlemektedir. Diğer maddeler ise Müslümanların kendi aralarındaki hak ve hukuku tanzim etmektedir. Medine’de İslâm medeniyetinin temelleri bu şekilde atılmıştı. “Medine Vesikası” aynı zamanda “insan hakları evrensel beyannamesi” niteliğinde bir manifesto idi. İslâm sadece Müslümanların kendi aralarında barış içerisinde nasıl yaşamaları gerektiğinin kurallarını ibraz etmez; İslâm tüm yeryüzü insanlığını muhatap alır . Dini inançları ve etnik kökenleri ne olursa olsun İslâm bütün insanların barış içerisinde yaşamalarını salık verir . İslâm’ın önerdiği kırmızı çizgi bellidir : “ Dininiz hususunda sizinle savaşmayan , sizi yurdunuzdan çıkarmaya teşebbüs etmeyen gayri müslimlerle iyi ilişkiler geliştirmenizi Rabbiniz men etmemektedir .” ( Mümtehine :8) Elbette ki, yeryüzünde olumsuzlukların bertaraf edilmesine ilişkin Rabbimiz biz Müslümanlara bir takım mükellefiyetler tevdi etmiş bulunmaktadır. “Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz. İyi olanı (insanlığın yararına olanı) tesis eder, kötü olanı (insanlığın zararına olanı) bertaraf edersiniz.” (Al-i İmran:110) “Yeryüzünde kötülüklerden eser kalmayıncaya ve din hükümleri Allah adına tatbik edilinceye kadar mücadele edin.” (Bakara:193) Hazım Koral/ http ://www.islamianaliz.com /m/3742/ ahlk -ve- islm - birligi TÜRKİYE AİLE MECLİSİ’NİN İMZA KAMPANYASI “Ankara Hacı Bayram Camii avlusunda bir araya gelen Türkiye Aile Meclisi Üyeleri İstanbul Sözleşmesine karşı çıktılar. Meclis adına açıklama yapan Murat Ekinci : "İstanbul Sözleşmesi'ni; her türlüsapkın; kadın kadına, erkek erkeğe, toplu seks ortamlarını meşrulaştırıp,sadece birkaç gün evli kalan erkekleri bile ömür boyu nafaka cezası ile cezalandıran bir sözleşme olduğu için ; boşanan babalara kendi çocuklarını haczettiren, defalarca kendi çocuğunu görmek için harç ödettiren, “ebeveyn yabancılaştırmaları” ile çocukları babalarına düşman ettiren sürece kaynaklık eden bir sözleşme olduğu için reddediyoruz" dedi” http :// hertaraf.com /haber-turkiye-aile- meclisi - ileyi - yikan -yasalar- kalksin -2390 Toplum da, artık bu yöndeki çabaların artık duyulması, tehlikenin fark edilmesi ve gereğinin bir an önce yapılmasını umut etmektedir. EĞİTİM SİSTEMİMİZ Eğitim konusunda, eski efendilerimizin bize dikte ettiği alışkanlıklardan bir türlü vazgeçemiyoruz. Aşağıdaki paylaşımda bahsi geçen bazı anlaşma ve yaklaşımların, kendi içinde olumlu görünen yönleri elbette olmakla beraber, soruna yaklaşımımızın, farklı boyutları olduğu malum. Kendi iyimizi de artık biz belirlemeli ve seküler eğitimden uzaklaşmalıyız. Zira bize seküler eğitimi dayatan batının, uzun yıllar ve hala da devam eden önemli eğitim sistemlerinde sekülerizmin temel değer olarak ele alındığı şüphelidir. Değerli hocalarımızdan Yasin KURUÇAY’ın önemli gördüğüm bir paylaşımını aktarıyorum: “Milli Eğitim Bakanları ve SİSTEM Sorunu: 2003 Erkan Mumcu: Sistemi sil baştan değiştiriyoruz. 2007 Hüseyin Çelik: Bu sistem problemli. Tamamen değiştiriyoruz. 2009 Nimet Çubukçu: Sistem eski, değiştiriyoruz. 2011 Ömer Dinçer: Böyle sistem olmaz. Sistemi değiştiriyoruz. 2013 Nabi Avcı: Sistem çok sıkıntılı, değiştiriyoruz 2016 İsmet Yılmaz: Böyle sistem mi olur, değiştiriyoruz. 2018 Ziya Selçuk: Acele etmeyin, sistemi yavaş yavaş değiştireceğiz. Sistem liberal, Amerikancı, seküler, rekabet ve başarı merkezli. Sayın bakanlar haklı sistemde sıkıntılar var. Ama bu sistem ile yüzleşmek için: - Türk eğitim sistemini kuran Dewey Raporu ile, - Öznel algıyı her türlü hakikatin önüne geçiren Yapılandırmacı yaklaşım ile, - Tarihi ve bilim tarihini materyalist ve ilerlemecilik ile açıklayan pozitivist paradigma ile, - Bugünkü neslin mimarı Fulbright Anlaşması ile, - Haz ve kariyer medeniyeti ile, Ciddi bir hesaplamayı gerektiriyor...” HUKUK Baklavacı kardeşlerin ilk duruşmada tahliye edilmeleri, vicdanları sarsmış ve adeta toplumu aşağılamıştır… Buna, daha bir çok örnek eklenebilir, mesela; kpss' siz memur atamaları, ücret dengesizliği... Hukuksal sorunlarımız ciddiyetini koruyor… YİNE DE UMUTLU OLMAK İÇİN HALA NEDENLERİMİZ VAR ÇÜNKÜ BİZ MERHAMET MEDENİYETİNİN MENSUPLARIYIZ Dünya, belirsiz bir yöne savruluyor olsa bile; yine de umutlu olmamız gerektiğini bize hatırlatan olaylar vuku bulmuyor değil. Geçen hafta iki olay yaşandı birisinde çocuklar hamile bir kediyi pitbull cinsi bir köpeğe parçalatıyorlar. Elbette bu çok korkunç bir sapma ve bozulma. Daha korkunç ve sarsıcı olanı ise bunu yapanların, pişmanlık duymadıklarını ve etkilenmediklerini belirten açıklamaları. Ciddi bir ifsad ve hastalıklı halin mevcudiyeti söz konusu… Ama bu mide bulandıran, insanın dayanma gücünü yıpratan olaylara rağmen, aynı hafta şu olay da yaşandı. Biz, sevinmek ve umudumuzu korumak için bu yöne bakmak durumundayız: Fuel-oil kuyusuna düşen kediyi kurtarmak için o kuyuya atlan genç. Bu sevgi, fedakarlık ve merhamet örnekliği bizi umutlandırmaktadır. Çünkü biz; merhamet medeniyetinin temsilcileriyiz. Rabbim; ahmaklığımızı ve ataletimizi gidersin ve tüm mazlum coğrafyalara, Rahman sıfatıyla merhamet bahşetsin.
MERHAMET MEDENİYETİ HAC FARİZASI VE YANLIŞ DİN ANLAYIŞLARI
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.