Yıllar önceydi. Ortaokul ikinci sınıftaydım. Bir gece rüyada kendimi bir köprüden geçerken buldum. Uzunca bir köprüydü; bir tarafı dağ, diğer tarafı denizdi. Denize paralel olarak uzanıyordu. Daha köprünün üzerindeyken uyandım. Çok etkilenmiştim. Çünkü hiç deniz görmemiştim, ilk kez rüyada görüyordum. Acaba bu rüya neye işarettir diye çok düşündüm, bir mana veremedim.
Aradan on yıl kadar bir zaman geçti. Üniversiteyi bitirip öğretmen olarak Trabzon’un Çaykara ilçesine tayin edildim. Göreve başlamak üzere Trabzon’a doğru yola çıktım. Karadeniz’i de ilk gez görecektim. Hele Çaykara ilçesini hiç duymamıştım. Gaziantep’ten Trabzon’a giden otobüse bindim. Otobüs Samsun’a varınca artık gerçekten denizi gördüm. Ne heybetli, ne ürkütücüydü! Kıyıyı döven koca dalgaları görünce de Bediüzzaman’ın: “Bak şu denizlerin dağvâri (dağ gibi) emvâcına (dalgalarına), nasıl ‘YâCelîl, YâCelîl!’ dediklerini işiteceksin!” sözü düşüncelerimi kapladı ve aynen hak olduğunu gördüm.
Otobüsümüz sahil boyunca ilerliyordu. Derken Giresun’un Eynesil beldesine vardık. Orada bir köprüden geçtik. Tam körünün üzerindeyken yıllar önce köprü rüyasını hatırladım. Rüyada gördüğüm köprünün tıpatıp aynısı olduğunu fark ettim. Hayretler içinde kaldım. Evet, bir tarafı dağ, diğer tarafı denizdi. Denize dökülen bir derenin üzerine yapılmıştı. “Subhanallah!” demekten kendimi alamadım. Artık rüyanın çözümünü bulmuştum. Derin düşüncelere daldım ve ürperdim.
Beni yaratan, yıllar sonraki hayatımdan bir kesiti on yıl öncesinden bana göstermişti. Demek ki benim bu köprüden geçeceğimi çok önceden biliyordu. Hayatımı avucunda tuttuğunu bana hissettiriyordu. Benim kendi hayatımla ilgili olarak bilmediğimi O biliyordu; demek beni benden daha iyi biliyordu. O halde O’nun elinden kurtuluş yoktur, diye tam kanaatim geldi. Evet, Yüce Yaratıcı, hazır hali de, geçmişi de, geleceği de aynı ölçüde ve en iyi şekilde bilmektedir. Tüm ayrıntılarıyla bütün hayatlar O’nun yanında kayıtlıdır. Biz geleceğimizi bilmesek de O biliyor; yaşadığımız geçmişi unutsak da O unutmuyor. O’nun bilgisinden kaçan hiç bir şey olamaz. Açık olanı bildiği gibi, bize gizli olanı da bilmektedir.
Düşündüm: Beni yaratan bu rüya ile bana şu mesajı veriyor: “Yıllar sonra yaşayacağın bir olayı çok öncesinden ben biliyorum. İşte önceden hiç vakıf olmadığın, hayal bile edemediğin ve yıllar sonra üzerinden geçeceğin köprüyü on yıl önceden sana gösterdim. O halde hayatın boyunca neler yaşayacağını, nelerle karşılaşacağını, nerelere gideceğini, ne işlerle meşgul olacağını bütün ayrıntılarıyla bilmekteyim.”
Öyle ya, on yıl önceden hangi köprüden geçeceğimi bilen, benim mesleğimi de, yaşayacağım memleketi de bilir. Bunu bilen her şeyi bilir. Bir kulunun hayatını önceden bilen, bütün kullarının hayatlarını ve bütün yarattıklarının ahvalini de bilir.
Mademki gerçek budur; mademki O’nun elinden kurtuluş yoktur; en akıllıca yol olarak, O yüce yaratıcıya teslim olmalı, O’nun kanunlarına uymalı, O’na ve O’nun gönderdiği Resulüne (ASV) itaat etmeliyiz. Bu dünya hayatı ebedi ve sermedi olan ahiret hayatı için bir köprü durumundadır. Ancak bu köprünün sahibinin kurallarına riayet ederek selamet sahiline ulaşmak mümkündür.
Gerçeğe karşı göz yummak ya da yüz çevirmek o gerçeği ortadan kaldırmaz. Böyle yapanlar, avcıyı görünce kafasını kuma sokup koca gövdesini dışarıda bırakan deve kuşundan farksızdır. Unutulmamalıdır ki, hakikatgündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz, gözünü kapayan yalnız kendine gece yapar!
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum