Urfa, büyük şehir statüsü ile büyüdü. Göç almaya devam ediyor, nüfusu ve sosyal dokusu değişti. Bu yıl da doğurganlık oranında ilk sırada. Sorunları da hızla artıyor. Yoğun bir Suriyeli nüfus barındırıyor. Kendisine zaten bulamayan Urfalı, inşaat ve tarım dışında bulamadığı işinin bir kısmını da onlara kaptırdı.
Sorunların çözümü ve şehre yönelik planlı bir yol haritamız yok. Çözüm anlamında bir planlama, tedbir yok.
Şehirlerin genel anlamda sorunları aynıdır. Bunlar temel sorunlardır. Ulaşım, sağlık, eğitim ve tabii ki istihdam. Bu sorunlardan bazısı büyük oranda o şehrin halkı ve yöneticileriyle veya şehrin coğrafyasıyla ilgili olabilmekteyken; bazısı da büyük oranda merkezdeki yönetim politikalarla ilgili olabilmektedir.
İstihdam ve genel anlamda ekonomiye bakışta; tasarruf, kaynakların planlanması, kaliteli/markalı ürün üretme, istihdam artışını önceleme oldukça önemlidir. Ancak şehrin kendi kaynaklarını, hammadde ve insan gücünü, bulunduğu bölgeyi vs dikkate alarak geliştirmesi gereken bir planı, bir vizyonu olmalı ve sosyal/yerel anlayışı. O da şu olmalı; istihdam süreçleri devam ederken insanlar doyurulmalı, aç insan kalmamalı. Yani, insan işsiz iken de aç kalmamalı.
Bu ilkeler ışığında bir şehir politikası yerel kurumların koordinasyonu ve şehrin bilinçlenmesiyle mümkündür. Urfa’ da bu bilincin olmadığı ve yerelliği/yerel davranış kalıplarının aşılamadığını görmekteyiz. Oysa Antep ile coğrafi yakınlık dışında bir karşılaştırma yapılamaz. Antep bu bilinci çoktandır yakalamış.
Mesela biz hala, tarım arazilerimizde ve meralarımızda yapılaşmaya devam edebilmekteyiz. Diyarbakır ve Adıyaman’ da olduğu gibi yeni bir kent kuramadık. Karaköprü olabilirdi ama ama başaramadık. Şimdi elimizde Kaşmer şansı kaldı, bakalım ne olacak.
Yoğun bir genç nüfusumuz var ve tarım imkanlarımız ama kenevir ekimi ile ilgili bu şehrin sahipleri bir izin koparamıyor. Yerel bazda bir toprak tapulaştırma, topraksız çiftçilere toprak tahsis etme/kiralama, bu bağlamda hazine arazilerinin değerlendirilmesi, hayvancılık yapmak isteyen gençlerin bir çatı altında kurumsallaşarak desteklenmesi, alternatif ürün yetiştirme, seracılık, ağaçlandırma, güneş enerjisi, yerel ürünler ve bunlarla ilgili üretim tesisleri ve daha birçok alanda binlerce on binlerce gence ekmek sağlayabilecek imkanlarımızın mevcut olduğu ortada.
İlki 2-3 Mayıs 2019 tarihlerinde Mersin’de gerçekleşen Sanal İstihdam Fuarı” uygulamasına baktım: Türkiye genelinde uygulanması iyi. 2. Sanal İstihdam Fuarı ise 25-26 Eylül 2019 tarihleri arasında gerçekleştirdi ve 3. Sanal İstihdam Fuarı da 26-27 Aralık 2019 tarihlerinde gerçekleştirildi.
Sonuçlarına bakalım: 300 bine yakın vatandaşımız fuarlara kayıt olmuş, iş arayan vatandaşlarımız tarafından 200 bine yakın özgeçmiş firmalara iletilmiş ve 10 bini aşkın vatandaşımızın işe yerleştirilmesine aracılık edilmiş. BİHA
Böylesine bir fuara rağmen sadece 10 bin kişiye aracılık edilmesi durumun ne derece vahim olduğunun göstergesi. İstihdamla ilgili genel bir seferberliğin başlatılması kaçınılmazdır.
Kendi ihtiyaçlarımızı yerli/kendi üretimlerimizden almak ve ithal maldan uzak durmak gibi bir seçeneği önceleme bilincimiz de artık yok.
Bir yandan asgari ücretin ne kadar olacağını, dünya savaşına girer gibi belirlerken, kuru ekmek çay simit gibi incitici ve gayri insani bir yaklaşımla açlığı tanımlama cüreti gösterebilmekteyiz. Açlığı, aç olanın dışındakilerin ciddiyetsiz ve duyarsız, alaycı tarzda ele alması ahlaki anlamda ürkütücü bir seviyedir. Sadece açlar bilir açlığın ne olduğunu ve sadece işsizler ve aileleri bilir bir gencin umutsuzluğunu ve işsizliğin ne olduğunu.
İlçeler de dahil Urfa’ ya 46 doktor atanacağı haberi ile seviniyoruz. Giden doktorların sayısını bilmiyoruz tabi.
Ama sağlıkla ilgili sorunlarımızda, şehir hastanesi yapımının uzamasının da büyük etkisi oldu çünkü ciddi bir Suriyeli nüfus barındırıyoruz. Bazı binaların hizmete açılması, yatak kapasitelerinin arttırılması gibi olumlu gelişmeler sorunu temelden çözmeye yetmemektedir.
Esas olan doktoru burada neden tutamadığımız. Biraz da burada yoğunlaşmalı bence.
Urfa’ da sağlık, ilçeleriyle beraber ele alındığında hala ciddi yetersizliklerin olduğu da müşahade edilmektedir.
Mesela; nüfusu 260 bin olan Siverek gibi devasa bir şehirde
–ki il statüsünün geciktirilmesi ciddi bir hata-
tek bir devlet hastanesi var. Feodal yapı etkeni başta olmak üzere birçok nedenden dolayı doktorların ve diğer kamu görevlilerinin durmak istemedikleri bir yer ama bir doğum hastanesinin bile olmadığı bir şehrimiz.
Böylesi büyük bir şehrin bir kaymakam tarafından yönetilmesi de bu sorunlara kaynaklık ediyor denebilir.
Sadece Siverek değil; doğuda feodalite ve aşiretçiliğin son bulmamasının bir nedeni ise uygulanan politikalar. Merkezdeki siyasilerin bu statüleri tanıması, muhatap alması, göz yumması ve seçim gibi zamanlarda kolay oy almak gibi teknik ve siyasi edenlerden kaynaklanmaktadır. Tabii ki aşiretler olabilir, aşiretler de bir kültür ve zenginliğimiz ama sorun siyasilerin buna yaklaşımları, oluşan bu statüler, ayrıcalıklar..
Uyuşturucu ile mücadelede de olumlu gelişmeler var. Satıcılara yönelik operasyonlar oluyor. ANATEM ve ÇEMATEM’ de nihayete gelinmesi sevindirici. Farklı uygulamalar da gerekli. Zemini kurutmaya yönelik düzenlemeler. Mesela Bahçelievler’ in ara sokakları ciddi bir sorun, uyuşturucu ve diğer kötü alışkanlıklar için uygun bir ortam oluşmuş. Kesin ve acil bir çözüm gerektiriyor.
Urfa’nın özel olarak şehirle ilgilenen bir valisi olmasına rağmen, şehrin ahalisinin bu avantajı yokmuş gibi davranmasına tanık olabilmekteyiz.
Urfa, Antep ve bilinç dedik. Şehre yönelik yerel planlara dedik, istihdama yönelik yatırım dedik ve bu denilenlerin çoğu kısa sürelerde bile planlanabilir ve uygulanabilir.
Ama önce bilinç. Birkaç ay önce hızlı trenle ilgili bir haberde gösterilen tavır, adeta bu bilincin engellenmesi girişimlerine sahne oldu. Haber, Urfa’nın da içinde olduğu hızlı tren projesinin Antep’ e kadar olan kısmının ihaleye çıkarılmasıyla ilgiliydi. İhale tamamlandı ve sanırım 2025’te bitirilecek ve Antep-Mersin arası 2 saate filan iniyor…Bu haber çıktığında Urfa’nın bunu kabul etmemesi ve ihalenin Urfa’yı da kapsayacak şekilde olması yönünde küçücük de olsa talepler geldi. Bu talep desteklenmeliyken, bir kesim yerel medyanın da bu talebi bastırmasına şahit oldum, doğrusu iğrendim. Konuyu bildikleri halde bir algı oluşturuldu. Sanki itiraz edilen Urfa’nın projede olmamasıymış gibi. Oysa Urfa’nın projede olduğu ve bu Antep ihalesinde Urfa'nın da olması talebi dile getirilmişti. Bu konuda ses çıkmadı, çıkan cılıs sesleri de kendimiz kestik ve Urfa’nın bir daha ne zaman ihaleye dahil edileceği ve edilse de projenin ne zaman bitirilebileceği belli değil… Önce bilinç.
Gelin bu taleplerimizi, ilçeleri de kapsayacak şekilde planlayalım ve pazarlığımızı, çalışmalarımızı ona göre yapalım.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum