“Yaratanların en güzeli olan Allah’a tebrikler olsun!” (Mü’minûn, 14) ayetinde ilginç bir şekilde “yaratanlar” anlamındaki “halıkîn” tabiri çoğul olarak yer almıştır. Oysa yaratan yalnızca bir Allah’tır. Ayetin çok anlamlarından yalnızca iki anlamını açıklamaya çalışacağız:
1-Edebiyatta bir kimsenin her şeyden üstün olduğu anlatılmak istendiğine “şu şu şeylerin en üstünü, şunların en güzeli” şeklinde söylenir. Bu ifade aslında övülmek istenen şahsın bir benzeri olmadığını belirtmek içindir. Kur’an, insana tenezzül eden kelam-ı ilahi olması itibariyle insanların edebiyatını kullanmıştır. Bu nedenle “Yaratanların en güzeli” tabirini kullanmaktadır. Ayrıca her güzel isim ve sıfatın en yüksek mertebesinin Yüce Allah’a ait olduğu gerçeğinden hareketle, “Hâlık: yaratan” isminin de çeşitli mertebelerinden en yüksek mertebenin Allah’a ait olduğunu bildirmektedir.
2-İnsana da “eser yapabilme yeteneği verilmiş olduğundan yaptığı eserleri olabildiğince en güzel şekilde yapmak ve onunla övünmek ister. İnsanın yaptığı yoktan var etmek değil, ham madde kullanarak yeni eserler ortaya koymaktır. Bununla bile çoğu kez, eserleriyle övünmekte, kendisine ham maddeyi ve ondan eserler yapabilme yeteneği veren asıl yaratanı unutmaktadır. Çocuğunu eğitmek ve becerilerini geliştirmek isteyen bir babanın çeşitli malzemeler getirerek, yol göstererek, elinden tutup çeşitli işlemler yaptırarak bir eser ortaya koyması sonucu, çocukta bu başarının sevinci gözlenir. Çocuk bir kaç denemeden sonra yaptığı basit eseriyle övünür, bazen o kadar aşırıya kaçar ki, küçücük aklıyla babasından bile daha iyi yapabildiğini düşünür. Bütün malzemeleri babasının getirdiğini, elinden tutup yaptırdığını, kendisiyle uzun uğraşlar sonucu bu başarıyı sağladığını unutur. Aklını babasının aklından üstün tutmaya kalkışır. Aynen bunun gibi, insanın ortaya koyduğu eserler, tamamıyla yaratanın eseridir, Ancak aidiyet itibariyle kendine büyük pay çıkaran insan Allah’la –hâşâ– boy ölçüşmeye başlar.
Allah, insanların yaptığı eserlerden farklı olarak, “yapanları” yaratmaktadır. Mesela insan aslına çok benzeyen bir heykel yapınca “ben ne sanatkârmışım!” diye övünür. Oysa yaptığı o heykel cansızdır, kendini yenileyemez, o heykel de bir eser yapamaz, sadece sureten benzerlik görünüyor. Allah ise heykelleri yapanları yaratmıştır. İnsanlar uçak yapar bununla övünür, Allah uçak yapanları yaratmıştır.
İnsanlar fabrikalar yapar, Allah ise fabrika yapanları yaratmıştır. Yani Allah, ustaların ustasıdır. Bu nedenle insanın yaptığı eserlerle övünme hakkı yoktur, asıl övgü Allah’a mahsustur. “Yaratanların en güzeli olan Allah’a tebrikler olsun!” ayetiyle insanın eserlerinin Allah’ın eserleri sayesinde olduğunu vurgulamaktadır.
Allah yarattığı her eserde kendini yenileme ve onarma mekanizması da yaratmıştır. Bütün vücutlar, bütün ağaçlar kendini sürekli yenilemektedirler. Ayrıca yarattığı her eser kendi gibi bir eserin daha oluşmasını doğuruyor. Allah’ın yaratmasındaki bu özellik, akıllara durgunluk vermektedir. Sözgelimi insan kendi gibi bir insan doğuruyor, bitkiler, ağaçlar, tohum ve çekirdek aracılığıyla kendilerinden farksız ağaç ve bitkilerin oluşmasını sağlıyorlar. İşte akıl, böylesine yapanları yaratan Allah’a tebrikler olsun, diyerek secde eder.
“Halıkîn” kavramı, Arapça’da akılı varlıklara mahsus bir çoğul türü olan “Cem’i müzekker-i salim”dir. Bu itibarla, “Halıkîn: yaratanlar” kelimesiyle insanın kastedildiğine işaret eder. İnsana da “eser yapabilirlik yeteneği verdiğini ifade etmektedir. Bununla beraber, insanın yaptıkları, örnekte verdiğimiz çocuğun yaptıklarından farksızdır. Allah’ın yarattığı malzemeler, Allah’ın verdiği yetenek ve bilgiyi kullanarak ortaya koyduğu eserler, şekil değiştirmekten öteye geçmez.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum