Hayır iyilik, şer kötülük demektir. Her şeyin yaratıcısı olan Allah, hayrı yarattığı gibi şerri de yaratmıştır. Yaratma itibariyle şer yoktur, her şey hayırdır. Ancak insanın Rabbi tarafından imtihana tabi tutulması ve mahlûkatın birbirleriyle olan münasebetleri itibariyle şer ortaya çıkmaktadır. Kötülük insana yönelik bir kavramdır. Yaratan açısından kötülük yoktur. Bizim için kötülük olan bir şeyin yaratılması kötülük değil, o kötülüğü tercih etmemiz ve işlememiz kötülüktür. Başka bir deyişle, şerri yaratmak şer değil, şerre tabi olmak şerdir.
Bir çizgi film düşünün. İçinde kötü ve iyi rolde bulunan kahramanlar var. Bu filmi izleyenler kötü roldeki yaratıklara karşı sevimsiz duygular beslerken iyi roldekilere karşı da destekleyici nitelikte duygular beslerler, sempatiyle bakarlar. Ancak hiçbir izleyici çizgi filmin çizeri, yapımcısı için, “Bu kötüleri niçin çizdi, olmaz böyle şey!” demez, böyle düşünmezler. Çizerin, filminde iyi ve kötü karakterleri kullanması, sanat gereğidir, sanatına zarar vermez. Aynı şekilde kâinatı ve dünya hayatını bir çizgi film gibi düşünürsek, iyi ve kötü bu filmin içindeki yaratıklar için geçerlidir. Ama bu filmin tamamen dışında olan yaratıcısı ve ustası olan Allah için kötülük düşünülmemelidir.
Kötülük kesiftir, katıdır ama iyilik nuranidir, aydınlıktır. Bu nedenle iyilik, onu yansıtan her şeyden tüm vasıflarıyla birlikte geçer. Ama kötülük kesif olduğu için yansıtıcılardan geçmez, geçse de sadece özelliksiz görüntüsüyle geçebilir. İyilik düşüncesi de iyiliğin kendisidir. Ama kötülük düşüncesi kötülüğün kendisi değildir, görüntüsü hükmündedir. Örneğin aynada yansıyan ışık tüm özellikleriyle görünüp yansıtılır ama sözgelimi bir yılanın görüntüsü gerçek yılanın kendisi değildir. Gerçek yılan ısırıp zehirler ama aynadaki yılan görüntüsü ya da yılanın fotoğrafı ısırmaz, zehirlemez. Oysa aynadan veya camdan yansıyan güneş ışığı güneşin tüm evsafını taşır. Isı, ışık, renk gibi tüm özellikleriyle birlikte yansımış olur.
Necis ve murdar bir şeyin aynadaki görüntüsü necis ve murdar olmadığı gibi, kötü şeylerin düşünce ve hayaldeki yansımaları da kötülük vasfını taşımaz. İyilikler ise, düşüncede dahi iyilik özelliklerini taşımaktadır. Bu nedenledir ki insan, düşünceye giren kötülüklerden, hele istek dışı kötü hayallerden ve çağrışım yoluyla iradesizce gelen vesveselerden sorumu tutulmamıştır. Bunlardan günah yazılmaz. Ama iyilik düşünceleri de aslının sıfatlarını taşıdığından iyilik sayılır ve sevap kazandırır.
Kalben tasdik edilmedikçe küfür tasavvuru küfür değil; eyleme geçmedikçe kötülüğü hayal etmek kötülük değildir. Bağırsaklardaki necaset abdeste zarar vermediği gibi, düşünceye isteksizce gelen kötü hayaller de imana zarar vermez. Vesvese gibi kötü düşüncelere müptela olan Müslümanlar, irade dışı olduğu için buna önem vermemelidir. Bu düşüncelerden dolayı üzülmeleri, kalbin onaylamadığı zararsız düşüncelerden ibaret olduğuna delildir. Çünkü şeytanın attığı bu düşünceler önem verdikçe şişer, artar ama önem verilmezse sönerler. Nisa Suresinin 76. ayetinde:“Hiç şüphesiz şeytanın hilesi pek zayıftır!” buyrularak buna işaret edilmektedir.
İnsan, zayıf ve değersiz şeyleri önemseyerek olmadık tarzda büyümesine yol açar, başına bela sarar. Bir camdan dışarıdaki güzel manzarayı seyreden bir kimse, camdaki bir-iki küçük lekeyi dikkate almadan dışarıya odaklanırsa, o güzel manzaranın görüntüsünden istifade eder; ama o lekelere odaklanıp bakışlarını onlara tahsis etse, dışarıdaki manzarayı göremez. İnsan hayaline şeytanın getirdiği kötü düşünceler de böyledir, onlara aldırış etmeden imanın zevkini almalı, ibadetine devam etmelidir.
Bilinmelidir ki, bir şeyin şer’an çirkinliği ve pisliği ilahî yasak sebebiyledir. İradesiz ve istek dışı olan şeyler ilahî yasak kapsamında olmadıklarından kötü vasfı onlara bulaşmaz.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum