Yaşamışolduğumuz hayatı ne k adar hissederek yaşayabiliyoruz?Hayatın içinden; geçiyor muyuz, bakıyor muyuz, yaşıyor muyuz, duyuyor muyuz,hissediyor muyuz?... Yoksa tüketiyormuyuz, harcıyor muyuz, habire bir telaş, habire bir koşturma içinde mi yaşıyoruz?
Sorular,sorular, sorular... Soru bilesoramıyoruz, çünkü zaman bir sabun köpüğü gibi akıp gitmekte, avuçlarımızınarasından kayıp gidecek zamanı yaşamak gibi bir derdimiz var! Habire bir telaşiçindeyiz, habire bir koşuşturmaca hali...Nereye… Kadar…
Hayatıniçinden geçiyoruz, içinden sadece geçtiğimiz bir hayatı yaşıyoruz. Durmuyoruz,durulmuyoruz, konuşuyoruz mesela, habire koşuyoruz, habire izliyoruz ya dadinliyoruz. Geçiyoruzsadece… Bakmıyoruz, bakamıyoruz…Neredeyiz…
Burada değiliz…
Bir yerde değiliz...
Her yerdeyiz…
Hiçbir yerde değiliz…
Bir kaybolmuşluk, bir boşluk, bir huzursuzluk hali...
Cevapsız kalmış bir soru gibi yapayalnız çöldeyiz suyu arıyoruz…
Neyi kaybettiğimizi hatırlamıyoruz. Bulduğumuz tatminetmiyor bizi...Bir arayışıolmalı insanın, bir yeri olmalı, önce neyi kaybettiğini hatırlamalı, nereye aitolduğunu bilmeli. Hakikate bir yol bulmalı, hakikati aramalı... Biliyoruz amayol? Bulabiliyor muyuz?
Ne yapıyoruz,nereye koşuyoruz, nereye gidiyoruz, nereye gidiyorsunuz… Kendinizle, hayatla, doğayla, yanınızdakiinsanla konuşuyor musunuz? Her şeyi izliyoruz, her şeyi izliyorsunuz, yakendinizi, ya kendimizi? Kendimizle konuşmuyoruz, kendimiz dinlemiyoruz kendisesimizi çığlığımızı duymuyoruz…
“Sizgerçekten dünyayla hiç konuşmuyorsunuz!Âlemin etrafınızda dönüşü sizi hiç ilgilendirmiyor.Toprağa söyleyecek bir şeyiniz yok. Suya söyleyecek bir şeyiniz yok. Havayasöyleyecek bir şeyiniz yok. Güle ve bülbüle seslenmiyorsunuz. Renge ve ışığa dokunmuyorsözleriniz...Siz gerçekten yaradanla hiç konuşmuyorsunuz!Seslerin duayadönüştüğü bir seyrü seferden haberiniz yok. Küçük itiraflarda bulunmuyorsunuzO'na. Günahlarınızı tutup getirmiyorsunuz huzuruna... O’ndan istemeyi bilmiyorsunuz. O'nu yaşamayıdillendiremiyorsunuz...(Gökhan Özcan; Ruh Yordamı)
Süreklibir telaşı yaşıyoruz. Durmaya durup düşünmeye tefekkür etmeye zamanımız yok.Zira durduğumuz zaman, durup düşündüğümüz zaman aslında kendimizleyüzleşeceğizdir. ‘Hız Kültürü’nü yaşamamızın sebebi biraz da kendimizleyüzleşmekten çekinmemiz, yüzleşemiyoruz, yüzleşmekten korkuyoruz, biryavaşlayabilsek, bir dura bilsek, bir ‘nereye bu gidiş’ diye sorabilsek,kendimizle bir baş başa kalabilsek, belki o zaman bu hızlı yaşamın içindebaktığımızı, ancak göremediğimizi, temaşa edemediğimizi anlayacağız.Yaşadığımız dünya, bizden koşmamızı istiyor. Bu hız, bu telaş, bu heyula hergeçen gün biraz daha bizi bizden uzaklaştırıyor. Çarkın dişlilerinin arasınaezilen biziz, ancak gariptir ki çarkı son sürat çevirende [email protected]
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum