Yüce Allah, insanı yaratıp yeryüzüne halife tayin edeceğini meleklere bildirince, melekler, “Yeryüzünde fesat çıkaracak ve kan dökecek olanları mı halife yapacaksın?” diyerek hayretlerini Allah’a arz etmişlerdir. Yüce Allah, “Ben, sizin bilmediklerinizi biliyorum!” buyruğuyla cevap vermiştir. (Bakara, 30)
Bu ayette meleklerin, hayretlerine gerekçe olarak insanın “yeryüzünde fesat çıkarıcı ve kan dökücü” özelliğini dile getirmelerine dikkat çekilmiş ve bu özellikler onaylanmıştır. Demek ki insanın yapısında kan dökücülük ve bozgunculuk vardır. Ayrıca meleklerin bu ifadelerinden, insanın yapısı hakkında Allah tarafından bilgilendirildikleri de anlaşılmaktadır.
Ayette belirtilen “kan dökücülük ve bozgunculuk” özelliklerinin, insan yapısında bulunduğu konusunda hiçbir kuşku yoktur, bütün âlimler fikir birliği içindedir. Ancak meleklerin bu vasıfları nasıl bildikleri konusunda çok kafa yormuşlardır. Bir-iki uçuk görüşü saymazsak, Tefsir, Kelam ve Felsefe âlimlerinin büyük çoğunluğu, meleklerin insanın yapısı hakkında Allah tarafından önceden bilgilendirildikleri görüşündedirler.
İnsanın halife olarak tasarlanması ve başta Muhammed (ASV) olmak üzere bir kısım insanların meleklerden daha üstün konuma gelmesi insanda meleki yüksek duyguların da bulunduğunu göstermektedir. Nitekim Bakara, 31, 32, 33. ayetlerde Hz. Âdem’in meleklerle imtihan edilişi ve meleklerin mağlup oluşu anlatılmaktadır. Daha sonra meleklere hitaben, "Ben size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı ve içinizde gizlemekte olduğunuz şeyleri bilirim, dememiş miydim?” buyurmuştur. Müfessirlere göre, meleklerin açıkladıkları insanın tehlikeli ve olumsuz özellikleri olan kan dökücülüğü ve fesat çıkarıcılığıdır; gizledikleri ise insanı üstün konuma getiren yüksek vasıflarıdır. Meleklerin bunu dile getirmeyip gizlemeleri, o zamana kadar içlerinde bulunan İblis’in (şeytan) etkisiyle olduğu anlaşılıyor. Ayetteki “Meleklerin gizledikleri” ifadesini Bediüzzaman:
“Şu mukavele ve mükâlemeden anlaşılıyor ki, İblisin enaniyeti, kibri, melâikeye sirayet etmiştir ve yaptıkları istifsara, (Açıklama isteme, sorup anlama) bir taifenin itirazı da karışmıştır.” şeklinde açıklamıştır. (İşaratü’l-İ’câz)
Meleklerin Âdem’e secde ile emredilmeleri de yüksek konumunun bir başka kanıtıdır.
Şeytanın tuzağına düşmesi ve aldatılabilmesi, insanın birtakım hayvani özelliklerinin de bulunduğunu gösterir. “Cinlerden de, insanlardan da Biz pek çok Cehennemlikler yarattık. Onların kalpleri vardır, anlamazlar; gözleri vardır, görmezler; kulakları vardır, işitmezler. Onlar hayvan gibi, hatta daha da aşağılıktırlar. Onlar gafillerin tâ kendileridir.” (A’raf, 179) ayetinden, insanın bir takım hayvani ve şeytani duygulara da sahip olduğu anlaşılmaktadır.
İnsanın, meleklerden üstün olabilecek özelliklere sahip olduğu gibi, yapısındaki hayvani ve şeytani duygular nedeniyle de Allah’ın hayrete şayan bir eseri olmuştur. Bu üç tür özelliklerinden hangisini baskın duruma getirire o yönde kimlik kazanır. Dilediği kimliği elde etme konusunda özgür bırakılmıştır. Ancak akıl ve vicdan, Yaratıcısının katında değerli ve melekten daha üstün bir konuma gelmesinden yanadır.
Yırtıcı yaratıklarda bile yavruları için şefkat vardır. Ancak zaman olur ki yırtıcılığını şefkatinin üstüne çıkararak başka bir yavruyu parçalar. Akıl ve vicdanını şeytani duygularına tutsak eden insan, yırtıcı yaratıklardan daha vahşi olur. Çünkü yırtıcı hayvanların vahşeti karınlarını doyurmakla sınırlıdır. Oysa insan, insanlıktan çıkınca keyif için sınır tanımaz bir vahşete düşer. Yüce Allah, “haksız olarak bir masumu öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir” buyruğuyla bir masum cana kıyabilen caninin, bütün insanları öldürebilme potansiyeline işaret etmektedir. İşte bu, sınır tanımaz bir vahşet özelliğidir.
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.
0 Yorum