YA BİR YOL TUT YA BİR YOL BUL YA DA BİR YOL AÇ!

Yaşadığımızşu imtihan dünyasında, insan olarak yaşamımız süresince; önümüze çıkmasımuhtemel olan sayısız badirelerin olacağı muhakkaktır… İyilerin kötülerle,iyiliğin kötülükle; aydınların karanlık adamlarla, Ariflerin asilerle;Habillerin Kabillerle, Saidlerin Şakilerle sınandığı şu imtihan dünyasında;“Oluklar daima çift akmıştır: “Birinden nur akarken, öbüründen daima kir akmayadevam etmiştir… Yolunu şaşıran insandan, doruğa yükselenisyandan, mühür yemiş nisyandan; gayesiz yaşayan insandan ve riyakârlık içinyapılan ihsandan; hak ehli için hiçbir hayır ve bereket yoktur… Sırat-ımüstakim saliki olan, her inanmış Mümin; dünyaya gayesiz gelmediğinin idrak vebilincindedir. Bu idrak ve bilinç sorumluluğunu kuşanan her Müslüman, bilir ve inanır ki; sırat-ı müstakimin yolcusu olmayan,hidayet yolunu bulmayan ve ardında gelecek olan dava erleri için, güzel birçığır açmayı dert edinmeyen, yürünmeye değer bir yol açmak için çaba ve gayretsarf etmeyen insan; hayatını, yemek içmek, uyumak ve dünyalıklar peşindekoşmakla tüketen insandır! Ohalde, dava şuurunu kuşanmış her bireyin inanç, düşünce ve fikir dünyasında; yabir yol tutmak, ya bir yol bulmak ya da bir yol açmak gayreti bulunmalıdır.Fikir, düşünce ve gayesi olmayan insan; çölde kopan kum fırtınasına takılıpsürüklenen kuru nebatlar misali, manasız ve boş ve cansız bir metaa benzer…Güzel yol tutmayan, erdemli insanlarla yol yürümeyen ve yürümeyi gereksizgören; yol açmanın, istikbalde yol açan insanların yoluna ışık olacağını hesapetmeyenler; yoldan, yardan, vatan ve vuslattan mahrum kalanlardır. Yoltutmak, yol bulmak ve yol açmak; hakkı ve hakikati şiar edinmiş erdemli,şahsiyetli, kişilik ve kimlik sahibi olan yiğitlerin mesleğidir, olmalıdır… “Ya Âlim ol, ya ilim talebesi ol, ya güzelbir dinleyici ol, ya ilmi ve ilim sahipleri seven ol; sakın beşincisi olmahelak olursun.” Buyuran Muhbiri sadık bilgi ve anlayış Rehberimiz (s.a.v);her insanın önüne, takip etmesi gerekli olan yolu tanıtmış ve yoldakiişaretleri de beyan etmiştir. Bu yolun işaret ve tanıtımlarından nasiplenmedenyaşayanlar, her iki dünyasını yıkanlardır. Gayenedir? Gaye: “Allah için sevmek, Allah için buğz etmek; Allah için yaşamak veyaşatmaya vesile olmak, Resul (s.a.v)’in sünnetine tabi olmak, Müslümanlarıdost edinmek ve kardeş bellemek, yaşadığı sürece Allah için insanları uyarmakve bu kutlu yolda; şartlar ne olursa olsun gücü ve imkânı nispetinde,mücadeleden asla vaz geçmemektir. İslam davası; yolsuz ve gayesiz insanlarınomuzlarında yükselmez, hiçbir zaman da yükselmedi zaten. Bilakis İslam davası;hakkın yolunu tutan, hakkın yolunda bulunan ve hak için İslam’ın esenlik vegüzelliğini insanlara sevdirmek aşkına; var olan yolu daha da güzel açmaya vevarlıklarıyla bedel ödeyerek şehadetlerinin şahidi olan yiğitlerin omuzlarındayükselecektir. Zirabu hakikat, dün böyle olduğu gibi bu gün de yarında böyle olacak ve olmayadevam edecektir. Zaten hak ile batılın mücadelesi; yol açanlarla yolkapatanların mücadelesi değil mi? Resul ve Nebilerin yolunda gidenler, daimainsanların yürüdüğü yolda ışık olmaya çalışırken; nefislerini ilahlaştıranbedbahtlar ise bu yola durmadan taş ve engel koymaya çalışmışlardır. Aslındainsanın dünya hayatındaki imtihanı; yol sahibi imanlı insanlarla, yolsuzinançsızların mücadelenin hikâyesidir. Âdem babamızdan (ona selam olsun),Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimize kadar devam eden hak ile batılın mücadelesi;bir anlamda yol tutanlarla, yoldan çıkanların mücadelesi değil midir? Evet, bizMüslümanların mesleği, görevi ve vazifesi; daima kapatılan ve kapatılmayaçalışılan yolu açmak, bu yolun üzerinde oturup insanları saptırmaya çalışanşeytanları, insanlara tanıtmak ve def etmektir… Gelinbir yol tutun derken, hak yolu tutalım; bu yola revan yol arkadaşlarıylabirlikte bulunalım, yoldaki engel ve maniaları kaldırıp yolu genişletmeyegayret edelim!... Selam ve dua ile. 05 Temmuz 2018.